Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Modern düşüncede her şeyin bilen özneye referansla temellendiği ve ontolojik kaygıların yerine epistemolojik kaygıların işbaşında olduğu düşünme biçiminde hümanistik özne merkezi bir yerde konumlanır. Bu özne düşüncesi varolan her şeyi kendi epistemik sınırları çerçevesinde değerlendirirken, bu sınırların dışında olan şeyleri akıl dışı olarak kabul etmektedir. Burada merkezi rol oynayan hümanistik düşünce kendisine her şeyi konu olarak seçerek varlığı kendi zihinsel yetilerine uygun bir formda düşünür. Klasik düşüncede ise böyle bir düşünce tarzına rastlamak kolay görünmemektedir.
Takipçi
Kartpostal, Johnny'nin hep çok hoşuna gitmiş olan (plaklarından birine bu ismi verdi) Romus ve Romulus'u temsil ediyordu ve şöyle diyordu: "Bir aşk kalabalığında tek başıma yürüyorum."
Sayfa 357 - Can Yayınları
Reklam
Simurg
“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağı’na varamasan da evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam dünyanın kendisini hiç görebilir mi?”
Tüm dinlerin en güzel sözünü arıyorsan, bir insan ağzından çıkmış en güzel sözü, aradığın bu değil. Başka bir söz; ama onu da İsa söylemiş, Kutsal Kitap'tan da almamış, yalnızca yüreğini dinlemiş.' Hangisiydi bu söz? Bekliyordum. Meymûn, alıntısına tumturaklı bir hava vermek için bir an bineğini durdurdu: "Ona ilk taşı, hiç günah işlememiş olan kişi atsın!
Kesinlikle.
Ezberi olan, bir fikre körü körüne bağlı olan, geleneksel anlayışından ödün vermeye yanaşmayan, geleceği yorumlamaktan korkan, yaşadığı olumsuzlukların nedenini arama zahmetine girmeyen, sıkı sıkıya sarıldığı öğretilerin bir anlaşılan bir de anlaşılmayan (Anlaşılmayan yönünü öğrenebilmek için mürşit, rehber, şeyh, dini lider peşinde koşan ve onların sömürüsünden bir türlü kurtulamayan…) tarafı olduğuna inanan, kendi öğretisinin dışında bir yorum getirenleri lanetleyen ve aşağılayan, öğretisindeki kusurları örtmek için binbir bahane uydurmayı adet haline getirenlerin, “Her şeyimiz iyi de biz ve bizim gibi olanlar niye böyleyiz?” Sorusunu kendine bir defa bile sormamış olanlar ve bu bağlamda neden-sonuç ilişkisini yaşam tarzı olarak benimsemeyenler evrim kuramını hiçbir zaman kavrayamaz.
260 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Ahlaki Değerlerin Çöküşü
Savaş her ulus için inanılmaz yıkımlar getiren büyük bir kaostan başka bir şey değil. Bunun maddi yıkımı bir yana manevi yok edişi inanılmaz boyutlarda oluyor. İnsanların keyfi için bir anda sokakta yürürken kafanıza kurşun yiyebiliyorsunuz. Ya da çocuklarınızı gözünüz önünde torbalara koyup duvara çarparak öldürebiliyorlar, ahlaki erdemlerin yok sayıldığı, hiçbir dinin vahşiliği engelleyemediği bir durum oluşuyor. Garip yanlarından biri de kendi ataları eziyet görmüş olan Yahudilerin, şiddet oranı aynı olmasa da Filistinlilere de bu şekilde davranmaları. Dünya tarihi ile ilgili olabildiğince birçok eseri okuyarak bilgi edinmeye çalışıyorum, tüm semavi dinlerin aynı doğrultuda insanlar yarattığını görüyorum. Yahudi de Hristiyan da Müslüman da olabildiğince savaşta vahşi oluyor. Şimdi bazı dingiller çıkıp aksini iddia edebilirler de Irak içinde yaşanan Şia-Sünni çarpışmasında iki tarafta birbirinin kafasını kesmişti. Ortak düşman ABD iken, onla savaşmak yerine kendileri ile mezhepsel ya da ırksal farklılıktan ötürü birbirlerini boğazlıyorlardı, yaşlı, kadın çocuk demeden. İnsanların genelinde Ahlaki erdemlerin zerresi kalmamış artık. Kitapla ilgili içerik vermeyeceğim, okumanız da fayda var, ki zaten filmi de çekildi ve birçok alanda ödül aldı. Film hemen hemen kitap ile aynı bilgileri içeriyor, kitap daha fazla ayrıntıya yer veriyor.
Piyanist
PiyanistWladyslaw Szpilman · Koridor Yayıncılık · 2021930 okunma
Reklam
Hayatımda mutlu günlerim olmuştu elbette, ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan yaşadığını, hayatın bir anlamı,bir değeri olduğunu hissetmekti.Elinde çiçekler tutan Beyaz Gelinlik giymiş bir kızın mutluluğu gibi bir şey değildi bu. Daha derin bir varoluş sorunuydu.Dünyaya gelmiş olmamın bir anlamı var mı, bu yaşlı gezegene ya da üstünde yaşayan insanlara küçücük bir katkım oluyor mu gibi tuhaf soruların cevabıydı.
Sayfa 348
Nihayetinde çoğumuz mükemmel değil. Ama hata yapsak bile, korkunç şeyler olsa bile, durumu düzeltmeyi deneyebiliriz. Ve önemli olan da bu. Denemek. Fantastik Canavarlar: Dumbledore'un Sırları
İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, bir bakışla, bir nefes alışımla anlasınlar neler olup bittiğini..
Kimin kimi tavladığının bir önemi yoktur.
Nasrettin Hoca ve karısı bir sabah tartışıyorlardı. "Dışarıda sanki bir aslanmışsın gibi yürüyorsun ve evin içindeyse tıpkı bir fare gibi görünüyorsun" dedi. Nasrettin Hoca, "Bu kesinlikle doğru değil. Şunu düzelt: Ben bir fare değilim, ben bir fare kapanıyım, fare olan sensin. Fare kapanı, onları yakalamak için farelerin peşinden koşmaz. Fareler kendileri gelip yakalanırlar. Ve aramızda olan şey de buydu" dedi. Nasrettin Hoca bu kadına yaklaşmak için yeterince cesur değildi. En başından beri korkuyordu.
Reklam
Batı metafiziğinin onto-teolojik karakterinde karşılığını bulan felsefi Tanrı tasavvurları, Heidegger'in de ifadesiyle, “kendınden sonra gelen tüm gelenekleri açıkça şekillendirecek temel” teşkil etmiştir. “Varlığın farklı düzeylerini, farklı derecedeki varlıkları her şeyin kökeni olan, mutlak ve tanımlanamaz birlikten “taşmalar dizisi olarak kavrayan Yeni-Platoncu gelenek aracılığıyla, tektanrıcılığın her şeyin yaratıcısı olan Tanrısı ile birlikte Aristotelesçi metafiziksel Tanrı da Orta Çağ İslam ve Hıristiyan felsefesi tarafından özümsendi.”S Bu onto-teolojik yapı, tözselliğin farklı bir forma büründüğü modem düşünce ve sonrasında değişiklik göstermiştir. Her şeyin nedeninin olması ya da “Bir düşüncesi, modern felsefe ile birlikte devam ederken, referans noktası, tanrısal aşkınlıktan özneye içkin bir yapıya burünür. Descartes ile başladığı düşünülen modern düşünce, bu donüşumün başladığı yerdir. Hakikati bir olarak, tek olarak goren bu birlik düşüncesi, Descartes'ta 'cogito ergo sum' şeklinde kendini gösterir. Benzer biçimde Leibniz'in monadolojisinde, Kant'ın transandantal öznesinde ve Hegel'in mutlak idealizminde kendini gösterir. Varlığın birliği düşüncesi, böylece klasik duşunceden Aydınlanmaya kadar tanrısal aşkınlıktan özneye içkin bir aşkınlık kazanmak suretiyle varlığını sürdürmüştür.
13’
Ne için çabalıyorum, Ne için yoruyorum kendimi bu kadar.Değerimi kendime olan saygımı ne için bitiryorum. Farkedilmeyi istiyorum hissedilmeyi ama bunlar olsa ne değişecek. Hâlâ sürmekte olan bu belirsizliğin içinde yok olup gitmeyecek miyim.
“Dünya nereden çıktı?" Yo hayır, gerçekten bilmiyordu bunu. Dünyanın o mu­azzam uzaydaki küçük bir gezegen olduğunu Sofie de biliyor­ du tabii, ama uzay nereden çıkmıştı ki? Tabii uzayın hep var olduğu da düşünülebilirdi; nere­den geldiği sorusuna cevap bulmak da gerekmezdi o zaman. Ama herhangi bir şeyin sonsuzca var olması mümkün müy­dü? İçinde buna karşı çıkan bir şey hissetti Sofie. Var olan her şeyin bir başlangıcı olmalıydı. Demek ki uzay da herhan­gi bir zamanda başka bir şeyden çıkmıştı. Ama eğer uzay böyle birdenbire başka bir şeyden oluş­muşsa, o başka şey de herhangi bir zaman yine bir başkasından çıkmak zorundaydı. Sofie meseleyi ancak biraz öteye itebilmiş olduğunu fark etti: Eninde sonunda herhangi bir za­man herhangi bir şey, boşluktan ve hiçlikten çıkmış olmalı... Ama mümkün mü böyle bir şey? Bu da tıpkı dünyanın hep var olmuş olduğu gibi imkansız bir düşünce değil mi?
222 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Schopenhauer’ın hayatı ile ilgili o kadar araştırma ve sözlerini o kadar incele, ama kitabını okuma! Ne kadar acınası bir durum öyle değil mi? İşte ben bu hataya düşmüştüm çünkü bunca zaman boyunca araştırdığım bu üstadın eserini alıp okumamıştım, çok yanlış yaptığımın farkına vardım. Bu kitabı okurken sizlere öyle bir mutluluk verecek ki (şahsen ben ilk elime aldığımda havalara uçamam sebep olan bu eser) keşke daha önceden okumuş olsaydım diyeceksiniz, hani vardır ya düşünürsünüz saatlerce ama bunu dile getiremez nasıl anlatsam dersiniz ya, işte öyle sizin içsel yorgunluğunuzu ve içsel çatışmanızı topluma karşı olan bakışınızı tek tek kaleme alan bu kitapta tekrardan doğacağınızın güvencesini verebilirim. Dostluk nedir ve dostlar ile ilişkiler nasıl yapılmalıdır, dostum dediğin insandan beklemediğin şeylerin, aslında olabileceğini tek tek nitelendiren bir yaklaşım bir biçim olarak karşımızda. Lafı fazla uzatmak istemiyorum öyle şatafatlı bir inceleme yapıp sizlere kendimi bilgisiz ama bilgin gibi göstermeyeceğim. Sadece şunu nitelendirmek istiyorum bir felsefe sevdası ile yanıp tutuşan her bireyin genci ve yaşlının yani herkesin okumasını tavsiye ederim. Bu kitabı okuyun ve ne demek istediğimi anlayacaksınız. (Okuyun ve muhakkak okutun, gözünüz kapalı bir şekilde insanlara önerin derim) ve tüm kitap severlere keyifli okumalar dilerim.
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Yaşam Bilgeliği Üzerine AforizmalarArthur Schopenhauer · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20196,9bin okunma
Çok önemli bir ders
Dostlar dürüst olduklarını söylerler; oysa düşmanlardır dürüst olan: Bu yüzden onların kınanmasından, bir tür acı ilaç olarak, kendimizi iyileştirmekte yararlanmalıyız.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.