. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgili;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
Buz soğuğu bir tımarhane köşesi.
Karşımda sen. Saçların ortadan ikiye ayrılmış, yüzün biraz solgun, başın hafif öne eğik.
"Nasılsın Tezer?" diye bile soramıyorum.
Biliyorum. Konuşmak istiyorsun, izin vermiyorlar. Anlatmak istiyorsun, dinlemiyorlar. Oysa anlatacak ne çok şeyin var. Karşı çıkmak istediğin ne çok evler, koltuklar,
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Bana kim olduğumu sorma
Yıldızların kırpıştığı gecelerden birinde
Sabaha karşı doğmuşum
Bir kimlik düzenlemişler adıma
O ben miyim
Yoksa ben o mu?
Ne bileyim ben...
Yaz başlangıcıdır.
Sis ve gül baharı boydan boya geçmiştir çoktan ya, yolunuz epeydir kayıp. Her şey çok ağırdır, üstelik kurşun gibi ağırdır.
Editörün önerisi filan değildir; ama neden bilmem “Puşkin üzerine hafif bir yazı” yazmaya kalkarsınız. Yoksa kalabalıklar üzerinize mi gelmektedir?
Yağmur dökülürken bir bahçenin kıyısına, Boris
Kış Kahrı
aslında önce evleri sevmeye giderdi sesin
caddeleri sokak gibi sevmeye giderdi sesin
giderdin! ödü kopardı bütün eşyaların
sonra kuyu kuyu dolaştığım mahcup sular söyledi
yüzünüze güller
Sen tüm kentten daha yalnızdın, okyanus gibi yalnızlık..
Ve bana geceler yetmiyor. Günler yetmiyor. İnsan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor..
Bazı günler elime bir et parçası alamıyorum, ya da o bütün bir cesedi andıran tavuklar. Kızartabiliyorum, ama yiyemiyorum…
Yaşamımın en mutlu anlarında da aynı güçle acıyı duymadım mı. Ve
Ruhlar alemi her zaman ilgimi çekmiştir; çünkü, birçok kez paylaştığım gibi, cehenneme gittim. 22 Nisan 1933 cumartesi akşamı saat 19:30'du. Teksas'ın McKinney şehri, Kuzey Kolej Sokağı 405 numaradaki evin güney tarafındaki yatak odasındaydım. Büyükbabamın şömine rafı üzerindeki eski duvar saati 19:30'u gösterdiği an kalbim durdu