kalabalığın içinde bir kadın beni itip kaktı ve bu da kim diye başımı çevirdiğim an'da beni itip kakanın Ölüm olduğunu gördüm. Ölüm bana baktı ve tehditkar bir hareket yaptı.
Yüzyıl ölümün yüzyılı, ölüm bizzat bize dönük, her bir insanın kırk kez öldürülmesine yetecek kadar imkana sapibiz, silahlarımızla ne yapacağımızı şimdiden bilemiyoruz, binalar artık bize yetmiyor, dağları oymaya başladık bile, ölüm araçlarımız toprağın derinliklerine yığılıyor. Bizim ökümenimiz sanki askeri cephanelik, on milyonlarca insan savaş için çalışıyor, ahlak ile çıkarın ittifak yaptığı bu çözüm yolunu bozmayı artık hayal bile etmiyoruz, gençliğimiz paradoksun bedelini yarın ödeyecek, o bunu hissedip isyan ediyor, bizse ona mucize vaat edemiyoruz, yavan söylevler çekmeye bile cesaret edemiyoruz, çoktan mahkum edildiğini ve devrimlerle nasibinin değişmeyeceğinin farkındayız.
Ölüm , ölen için değil , yaşayan için zordu . Gidenin acısını çekmek onlara düşüyordu . İşte bu yüzden , gerçek ölenler aslında yaşayanlardı . Ölümü her an yaşayan onlar di . Acı ve keder , yaşayanların payıydı . Tıpkı şimdi olduğu gibi . Asmîn gülümserken , Şahan'ın yüreği parçalanıyordu . Asmîn'in yüzündeki gülümseme Şahan'ın yüreğine acı ve keder olarak çökmüştü . Asmîn'den geriye kırılgan hatıralar kalmıştı ... " Güçlüydün halbuki .