Atsız ile nasıl tanıştım?
Pek çok kimse gibi ben de, Nihal Atsız adını ilk defa 1944 yılının Mayıs ayında duydum. Ancak o yılın o ayında ben hem mesleki hayatım, hem özel hayatım bakımından çok meşgul bir insandım. Gazetelerin ancak manşetlerine göz atabiliyordum. Bu manşetlerde o sırada sık sık Sabahattin Ali ile Nihal Atsız adları geçiyordu. Bu iki insan arasındaki
38. Ölüm Yıldönümü
seni sonsuz biçiminde buldum, o biçimi almıştın sandviçlerle, kötü şehirle, terle başbaşa kalmıştın yürüdü üstüne herkesin neonu, herkesin babaannesi herkesin en eski olan kökü, en eski hanesi yeşili bozup suya çevirdin, akşamı sonsuz uzattın ne buldunsa o akşama uygun, ne buldunsa ona kattın perdeler uzundu, rüzgar kısa, masalar üç bacaklı masalar dört bacaklı, rüzgarlar uzun, perdeleri kısalttın sen bir atmacanın en uzun çığlığısın her tür gökte göğü büyüttün, otobüsleri aldın, şehirleri ufalttın yıkılan bir kedi bir süre olarak doldurur sesini seversin bir kanaryanın sesinden çok kendisini denizi ve ormanı, açlığı ve başkaldırmayı ayırmadın bırakılmış bir köşebaşının en güzel tanımıdır adın seversin diye söylerim her şeyi, sana uygun olsun çünkü her şeyin birbirine uygununu sen bulursun gel ellerini ver en güzel ellerini öyle ruhum, ateş yüreğim, kokum, birlikte öyle
Sayfa 167 - Can, 1994
Reklam
UMUT VE ÇÖKÜŞ İÇ İÇE YAŞANIYOR
18 Nisan Çarşamba Berlin sürekli bombalanmakta, şehrin göğü kızıl renge bürünürken Başbakanlık binası da alev alev yanmaktadır. Sovyet birlikleriyse Berlin’e doğru süratle ilerlemeye devam etmektedirler. Hitler’in Propoganda Bakanı Goebbels’i bakanlığın merdivenlerinde yakalayan bir gazeteci Goebbels’in yanına sokuldu ve “Roosevelt öldü!” dedi.
Sonsöz
Bu son sözü, 2006 yılında, Macaristan dostları ve bütün dünya bu eseri ithaf ettiğim ihtilalin 50. Yıldönümünü kutla­maya hazırlanırken yazıyorum. 1981 yılında Fransızca yazı­lan ve yayımlanan eser ayaklanmanın ellinci yılı münasebe­tiyle Macarcaya çevrilmiştir. Macar halkının ayaklanması, öncülüğünü işçi gençlikle birleşen üniversite gençliğinin
Vikontun Ölümü
Ayıramazsınız, unutursunuz beni; ama belki bir yıl, heyhat, belki daha da uzun bir süre sonra okuduğunuz hüzünlü birkaç satır, bir ölüm, yağmurlu bir akşam size beni hatırlatırsa bana büyük lütufta bulunmuş olursunuz. Bundan böyle sizi asla göremeyeceğim, asla... ancak ruhum görebilecek sizi; bunun için de aynı anda birbirimizi düşünmemiz gerekir. Ben canınız isterse girebilesiniz diye ruhumun daima size açık olması için hep sizi düşüneceğim. Oysa davetli öyle gecikecek ki! Kasım yağmurları mezarımdaki çiçekleri çürütmüş, haziran güneşi yakmış olacak, ruhum her an sabırsızlıkla ağlayacak. Ah! Umarım bir gün bir yadigarın görüntüsü, bir yıldönümü, düşüncelerinizin akışı hafızanızı benim sevgimin yakınına götürür; o zaman sizi duymuş, görmüş gibi olurum, gelişinizi kutlamak için bütün çiçekler büyüyle açar. Bu ölüyü düşünün. Fakat heyhat! Bütün coşkunluğuyla hayatın, gözyaşlarımızın, sevinçlerimizin ve dudaklarımızın yapamadığını ölümün ve sizin ağırbaşlılığınızın başaracağını umabilir miyim ki?
Sayfa 27
Perikles yaşlanınca, muhalifleri, Perikles'in dostlarına saldırarak ona karşı bir kampanya başlattı. Pheidias'ı, heykellere harcanması gereken altının bir miktarını zimmetine geçirmekle suçladılar. Dinin gereklerini yerine getirmeyenlerin ve "yüksekteki şeyler"le ilgili teoriler öğretenlerin suçlanmasına izin veren bir yasa kabul ettiler. Bu yasaya dayanarak, güneşin kor halinde taş ve ayın toprak olduğunu öğretmekle suçlanan Anaksagoras hakkında dava açıldı. (Aynı suçlama, çağ dışı oldukları için onlarla dalga geçen Sokrates'in davacıları tarafından da tekrarlandı.) Davanın ne olduğu belli değil, ama Anaksagoras Atina'dan ayrılmak zorunda kaldı. Perikles'in onu hapishaneden çıkarıp uzaklaşmasını sağlamış olması olası görünüyor. Geri döndüğü İonya'da bir okul kurdu. Vasiyetine uygun olarak, ölüm yıldönümü okulda tatil ilan edildi.
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
240 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.