Artık köleler, kendilerinin efendisiydiler. Artık tepelerinde kılıcıyla duran bir efendileri yoktu. Ama illa bir efendiniz olacak yoksa yaşayamazsınız; böylece yeni efendiler çıktı içinizden: Büyük, asil ve güçlü adamlar değil, kurnazlıklarıyla örümcek ağı gibi her tarafı saran tüccarlar ve tefeciler. Sizi tekrar köle yaptılar. Ama açık söylemek gerekirse, dürüst ve asil adamlar gibi kollarının gücüyle değil de, gizliden gizliye, örümcek ağı yöntemiyle, yalanla dolanla, tatlı dille kandırarak.
Sayfa 384 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 22.BasımKitabı okudu
Galaksiler (Gökadalar) Oluşumu
❝ Evren ilk dönemlerinde ışınımla ve çeşitli maddelerle doluydu. Ateş topunun ilk çağındaki yoğunluğunda ilkel maddelerden hidrojen ve helyum oluşmuştu. Görülmeye değer fazla bir şey yoktu evrende. Tabii, izleyecek kimse de yoktu. Ardından küçük küçük ve birbirinin aynı olmamak üzere, gaz cepleri büyümeye başladı. Kocaman örümcek ağı biçiminde gaz bulutları filizlendi. Yığınlara dönüştü. Yavaştan fır dönmeye başlayan şeyler belirdi. Giderek parıltı kazanmaya başladı bunlar. Her biri yüz milyarlarca noktayı aydınlatan garip hayvan görünümüne büründüler. Evrende tanınabilecek en büyük yapılar belirmişti. Bunları bugün görmekteyiz. Bunlardan birinin ücra kölesinde yaşamaktayız. Galaksiler (Gökadalar) adını veriyoruz onlara. ❞
Reklam
Kanunu bildin mi? Küçük sineklerin takılıp kaldıkları, büyük sineklerin delip geçtikleri örümcek ağı..
Sayfa 344 - Tekin YayıneviKitabı okudu
Kanun, eski Yunan'dan beri "büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı" Avrupalı için.
Sayfa 205 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Ve senin bakışlarından anlıyordum ruhunda ufacık da olsa bir iz bırakmadığımı, hayatından benimkine bir örümcek ağı kadar incecik de olsa bir hatıranın uzanmadığını gösteren bu uyanış 'gerçeklik uçurumundan ilk yuvarlanışımdı', kaderime ilişkin ilk farkındalığımdı.
Her şey dilsiz ve sessizdi; her ses, kuşların kanat çırpışı, dökülen yaprakların hışırtısı insanı büyük bir gürültüymüş gibi korkutup ürpertiyor, sonra yine o kaskatı sessizlik, donakalmışlık başlıyordu. Tüm toprağı, her şeyi saran sessizlik insanın içine doluyordu. İnsanda en arı, en ince düşünceler de böyle anlarda doğuyor sanki; ama bunlar örümcek ağı gibi saydam, uçucu, ele geçmez, söze dökülmez şeyler oluyor... Bu düşünceler insanın ruhunu üzüntüden yakıp tutuşturarak, onu aynı anda hem yatıştırıp hem de rahatsız ederek, kayan yıldızlar gibi bir an parlayıp kayboluyorlardı ve ruh kaynayıp eriyor, hayatımız boyunca koruyacağı kesin biçimini alıyor, kişiliği oluşuyordu.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.