Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Platon (Eflatun) Devlet Adlı kitabın da gecen Mağara Benzetmesi
Şimdi, dedim, insan denen yaratığı eğitimle aydınlanmış ve aydınlanmamış olarak düşün. Bunu şöyle bir benzetmeyle anlatayım: Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar. Önde boydan boya ışığa açılan bir giriş... İnsanlar çocukluklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor ne de
Kitap Adı: Devlet Yazar: Platon Yayıncı: İş Bankası Kültür Sayfa 231 -237
[Eski Sevgi]
Üzerimizde bir yerlerde güneş duruyordu. Tanıdığımız tek şey. Ama ikimiz de bunu düşünmüyorduk. Gene bir biçimde yaz mevsiminin erken sıcaklığını hissediyorduk. Yumuşaktı. Acımızı da. Üzerinden korkunç bir trafiğin geçtiği otoyolun kenarındaki bu bankta yan yana oturmamız onun ve dolayısıyla benim de acımı hafifletiyordu. Benimki asla onunki kadar büyük olamazdı. Trafik bizi tedirgin etmiyordu. Gündelik yaşamla bir ilişkimiz yoktu, yarım metre uzağımızda önümüzden akan yaşamla da. Çok gürültü vardı, anlamsız bir canlılık ve egzoz kokuları. Havel şosesi yakınındaki otoyol üzerinde pazar yaşamı. Biz öylece bankın üzerinde oturuyorduk. Herhangi bir kentte. Var olmanın herhangi bir zamanında. Tanıdığımız tek güneş ısıtıyordu. Ben geçmişimi unutmuş, ne geri dönmek ne de ileriye gitmek isteyen bir insan olarak oturuyordum. Sessizdi her şey. Pazar trafiğine karşın. O bize ulaşmıyordu. Gölgeleri asfaltın öteki yanına düşen bu ağaçlar hangi dünyaya aitti?
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Bir öyküyü, bir romanı, bir anlatıyı okurken o yaratıların kişileriyle özdeşleşiriz; onların aracılığıyla kendimizle yüzleştiğimiz de olur. Gerçekte nitelikli bir okur için okumak, yaşamaktır çünkü. Ne demişti, cenneti bir büyük kitaplık olarak düşleyen Borges: Ben hayatı yaşamadım, okudum. Öyle ki içinde yaşadığı üç katmanlı dünyanın, ilk büyük katmanını okumaya ayırmıştır; öteki iki katmanını sırasıyla düşleme ve yazmaya.
Bu çalışma, günümüzde Gaziantep’in islahiye kazası sınırları içinde bulunan Sakçagözü höyüğü ve zincirli höyükten, hitit dönemi Sam’ al krallığına ait eşsiz eserlerimizin alman doğu cemiyeti görevlileri tarafından Almanya’ya götürülmesini merkeze alarak, o dönemde kültürel varlıklarımız ve arkeolojik eserler konusunda tek başına yetkili kişi
İslâm’ın basitliği ve sadeliği, onun hızlı yayılmasını da açıklayan bir sebep olarak zikredildi. Örneğin Leibniz, İslâm’ın Hristiyanlıktan daha hızlı yayıldığını, çünkü hurafe ve efsaneden çok akla yakın olduğunu savunuyordu.
Sayfa 309Kitabı okudu
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Reklam
Benim konser eleştirim de gazetede geniş bir yer almıştı. Bu yazı benim gazetecilik hayatımın ilk başarısıdır. Çünkü konser eleştirisiyle bizim gazete, bütün öteki gazeteleri atlatmıştı. Öbür gazetelerin birinci sayfalarında küçük bir haber olarak, konserin geri bırakıldığı bildiriliyordu. Oysa ben geri bırakıldığı için verilmeyen bir konserin eleştirisini yapan dünyada ilk gazeteci olmuştum.
Geleneksel diyalektikte: "İsteseydim sizi tek bir millet yapardım." ilahi fermanının karşıt anlamını yakalama gereği olarak 'öteki' ile beraber var olmanın yolları aranırdı. Öteki denilen şey, ezilip yok edilecek bir şey değil; ancak kendisi ile yarışılacak bir şeydi. "Adem'in çocukları birbirinin uzvu gibidir." diyen Sa'di ve "Varlığı bilmeden kendini bilemezsin ve varlığı bilmek Tanrı'nın kendi eseriyle var olmasının yollarını bilmekse o zaman ben idraki bizi varlığa, varlık bizi Tanrı'ya Tanrı da bizi tekrar bene geri getirir, diyen Molla Sadra gibi bilgelerden aldığımız ilhamla geleneksel ontolojinin karşısında yer alan modern zamanların hakim ötekileştirme eylemini sorgulamalıyız.
Durmadan yağmur yağmasına rağmen, 22 Mayıs 1919'da Kadıköy belediye binası önünde yapılmış olan mitingde 20.000 kişi bulunmuştu, öteki mitinglerde görülen heyecan bunda da aynen vardı, özellikle bir Türk kadınının, çocuğuna vereceği öğüdün ne olacağını burada bağıra bağıra açıklaması, dinleyicileri cidden coşturmuş ve söylediği sözler Türk
Sayfa 235Kitabı okudu
Julia ile ben, biz evliyiz, tamam ama her birimizin kendi kişiliği, adı, etkinlikleri, özgürlüğü var. Aşk, ötekini bir öteki olarak tam anlamıyla kabul etmek demektir. Eğer bu öteki size çok yakınsa, ki durum budur, bana göre esas olan farklılıkta uyuma dayanmaktadır.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.