ne kadar zulüm var, ne kadar işkence var bunları uygulayan da uygulanan da insan. tek suç, tek günah ırk farkı. tarih boyunca tüm zaferler kanla yazıldı, kazanıldı ve öyle olmaya devam edecek gibi görünüyor. kitabın sonlarına doğru üzülmekten içim kıyıldı, mehmed uzun gene kalemini ve ustalığını bir kitabında daha konuşturmuş.
SenMehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20114,104 okunma
Süleyman Güner’in Papirüs Yayınevi’nden çıkmış olan LODOS AĞACI adlı öykü kitabı sizi Bozcaada’nın özüne bir yolculuğa çağırıyor. Birbirinden bağımsız gibi görünen ve Bozcaada’da geçen 20 kısa öykünün aslında ana teması masumiyet, dostluk ve dönüşümün sancıları olarak ön plana çıkıyor. Adanın nostaljik geçmişine klişe bir güzelleme yapmaktan çok,
6 Dakika; Emekli bir vaize olan Fatma Bayram hocamın, 6 dakikalık süre içinde belirli bir kelime ile ilgili gönlüne düşenleri kaleme aldığı bir deneme yazısı. Kitabın yazarı Fatma Bayram hocadan bahsetmek gerekirse, kendisi, ömrünün 30 yılını Diyanet İşleri Başkanlığında vaizelik görevi ile geçirmiş, farklı ortamlarda dersler, sohbetler yapmış,
Yaşamda hep aynı hikâye; güvendiğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz ama görevlerini yapmayan insanlar var, öyle ki görevlerini yapmayı sürdürenler aldatılmış birer enayi gibi görünüyor.
+Lavinia'da Roma'ya ya da en azından Roma öncesi dönemin erdemlerine yönelik büyük bir sevgi bulunuyor. Bu sağlam bir ilerleme için ters gibi görünüyor. Yoksa öyle değil mi?
-Ben ilerlemeci değilim. İlerleme düşüncesini tiksindirici ve genel anlamda zarar verici bir hata olarak düşünüyorum. Değişimle ilgileniyorum, ki o da tamamen farklı bir mevzudur.
Bay Darcy ve Romalılar gibi katı, eski kafalı, ağır başlı, ciddi, vicdanlı ve sorumluluk sahibi insanları seviyorum.
Sayfa 106 - Hoş Bir Sanat -Terry Bisson'un Ursula K. Le Guin ile Söyleşisi-Kitabı okudu
“İki insan arasında konuşmanın imkânsız olduğuna inandığını sanıyordum. Ama baksana sen benimle söyleşmeyi istediğini söylüyorsun. Bu bir çelişki değil mi?”
“İlk bakışta öyle görünüyor ama değil. Ben hâlâ konuşmanın, bir insanın anlatmak istediklerini bir başkasına tam olarak aktarabilmesinin imkânsız olduğuna inanıyorum. Ama yine de seninle, daha önce başkalarıyla olduğu gibi, konuşmak istiyorum; hem de karşılıklı birbirimize akmayı deneyerek.”
Kimi kez kuru ekmeğimi kendim kazandım, kimi kez de bir dost, yüreğinin iyiliğinden, bir dilim ekmeği bana verdi, burası doğru. Elimden nasıl geliyorsa öyle yaşadım, iyi kötü, gelişigüzel; birçok kişinin güvenini yitirdim, doğru: parasal durumum acınacak gibi, doğru; geleceğim çok karanlık görünüyor, doğru; işlerimi daha iyi yürütebilirdim, doğru; sırf ekmek parası kazanacağım diye çok vakit kaybettim, doğru; çalışmalarım, incelemelerim de kötü, hatta umutsuz durumda şu sıra, doğru; gereksinimlerim sahip olduklarımı çok aşıyor, evet. Ama, buna yokuş aşağı inmek mi denir, hiçbir şey yapmamak mı denir? Belki de diyeceksin ki: Neden herkesin senden istediğini yapmadın, neden Üniversiteye devam etmedin? Buna vereceğim tek yanıt şu: Masraflar çok ağırdı, üstelik, o dediğin gelecek, şimdi izlediğim yoldakinden daha iyi değildi.
“Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani…”
Nazım Hikmet