“Dört amcası ve bir erkek kardeşi sanat eseri ticaretiyle uğraşıyordu, ama o hayatı boyunca sadece bir tablo satmayı başardı. Beğendiğinden ya da acıdığından ötürü bir arkadaşının kız kardeşi, Arles’te yapılmış 'Kırmızı Üzüm Bağı' (4 Kasım 1888) adlı yağlıboya tabloyu 400 frank ödeyerek satın aldı.. Bir asırdan fazla bir süre sonra resimleri, yaşarken hiç okumadığı gazetelerin finans sayfalarında haber oluyor, asla adımını atmadığı sanat galerilerinde en yüksek fiyattan değer biçiliyor, onun varlığını görmezden gelmiş müzelerde en görülen eserler oluyor ve ona başka bir işle ilgilenmesini tavsiye eden akademilerde en büyük hayranlığı uyandırıyor.. Bugün Van Gogh, ona yemek vermeyecek restoranların duvarlarını, onu akıl hastanesine kapatacak doktorların muayenehanelerini ve onu hapse tıktıracak avukatların yazıhanelerini süslüyor…”
Antik Çağ Atina'sı
Yunanlı için kadın, kelimenin tam anlamıyla 'çocuk taşıyıcısı' anlamına geliyordu; devletin tek ilgi odağı genç ve erkek çocuklardı; bu yüzden pek çok kız hastalıklara, sakat doğanlar da toprak küplerde başkalarının acıma duygularına ya da ölüme terk edilmek üzere Taygetus Dağı eteklerine bırakılıyordu. Atinalı bir kıza yalnızca örgü örmek, dikiş dikmek ve yemek pişirmek öğretilirdi; bakım giderleri için ayrılan drahomasıyla babasının seçtiği bir adamla evlenir, böylece babadan kocaya geçerdi. Eğer bu kızcağız 'iffetsiz' bulunursa babası ya da erkek kardeşi onu bir geneleve satabilir, eğer kısırsa, kocası onu bir arkadaşına devredebilirdi. Kocası öldüğünde baba evine döner, miras kocasının erkek akrabalarına kalırdı. İşte bu kadın sırasıyla babasının, kocasının ve oğlunun vesayeti altında yaşamı boyunca hep önemsiz bir nesne olarak kaldı.
Reklam
Allah Te'âlâ, beşeriyet tarihi boyunca her dönemde, o dönemde yaşayan insanların istidat ve ihtiyaçlarına göre peygamber göndermiş, şeriatler indirmiş ve teklifler koymuştur. Ilk peygamber Hz. Adem'e o zamanki insanların istidatlarına uygun olarak on sahifeden ibaret ilâhî hükümler indirilmiştir. İnsanlığın istidat, kabiliyet ve ihtiyaçları peyderpey geliştikçe, gönderilecek peygamber ve indirilecek kitap ona göre seçilmiştir. Peygamberler, gönderildikleri ümmetlerin birer öğretmeni olmuşlardır. Onlara Allah'ın âyetlerini okuyup tebliğ etmişler, iman kardeşi olmanın dünya ve âhirette mutlu olmanın yollarını göstermişlerdir. Onların vazifesi, sadece tebliğdir; kimseyi zorla imana getirmek ve itaate sevketmek değildir. Dünyanın insan için bir imtihan alanı olmasının hikmeti de budur. Bu sebeple onların dâvetine herkes aynı ciddiyet ve samimiyetle kulak vermemiştir. İnsanlar ihtilâf etmişler; aynı inanca sahip olma ve aynı istikâmete yönelmede anlaşmazlığa düşmüşlerdir. İçlerinden inananlar olduğu gibi belki onlardan daha fazla inkâr edenler olmuştur. Bununtabii bir neticesi olarak insanlık tarihi boyunca inananlarla inanmayanlar arasında sürekli bir savaş hali devam edegelmiştir. Önemli olan bu savaş alanında mücadelemizi düzgün yapıp, hiçbir ticaret ve dostluğun bulunmadığı o büyük güne hazırlanmaktır: 254. Ey iman edenler! Içinde hiçbir alışverişin, dostluğun ve şefaatin geçerli olmayacağı bir gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zâlimlerin ta kendileridir!
Sayfa 321 - Erkam Yayınları, 1. Cilt, Bakara Sûresi tefsiri
Dünyada kimsenin gözünde toprak, bir askerin gözündeki gibi kutsal olamaz. Asker ateş hattında kendini boylu boyunca yere attığında, ölüm korkusuyla yüzünü toprağa bastırıp ellerini, ayaklarını yere geçirdiği anda toprak onun tek arkadaşı, kardeşi, anasıdır. Asker korkusunu ve bağırışını toprağın sessizliği ve güveni içinde yatıştırır. Toprak onu bağrına basar, ona yeniden can verir.
“Mutlu insanın hikayesi olmaz”
Sarhoş baba, hasta anne, yatılı okullarda geçen yalnız bir çocukluk, bitmeyen depresyon ve sara hastalığıyla mücadele eden dahi; DOSTOYEVSKİ 6 çocuktan ilki o, iki erkek kardeşi bebekken ölüyor, üç kızkardeşi nazi zulmünde ölüyor. Babası baskıcı, geçimsiz. O ise hep yalnız; Onun adı KAFKA 11 yaşında babasını kaybediyor, dedesi sert kişilik. Onu evden gönderiyor. Yoksul aile, 11 yaşında tersanelerde çıraklığa başlıyor; GORKİ Babasından sürekli kemerle dayak yiyen bir çocuk.. Çogu geceler sokakta yatıyor. Cildi hasta, karaciğerinden muzdarip ; BUKOWSKİ 13 yaşında annesi ölüyor, okula gidemiyor, hayatı boyunca ruhsal hastalığının tekrarlayan ataklarından muzdarip. Bir kitap kurdu; VİRGİNİA WOOLF Babası borçları yüzünden hapishaneye düşünce çalışarak borçları ödemek, ailesine bakmak zorunda kalan, okula gidemeyen küçük bir çocuk kendini yetiştiriyor; CHARLES DİCKENS . . . .
İnsana Ne Kadar Toprak Gerek
İki kiz kardeşin aralarındaki sohbete kulak misafiri olan küçük kız kardeşin kocası Pahom baldızının söylediğine hak vererek kendi kendine büyük bir laf söylemişti. Elindeki topraklardan daha fazla toprağı olsa şeytandan bile korkmayacağını düşünerek kendi tuzağını kurmaya başlamıştı. Onun bu söylediğine şahit olan şeytan bunu fırsat bilerek hemen
Özet+ alıntıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.