Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
AZİZ NESİN’İN OYUNU MACARLARI GÜLME KRİZİNE SOKTU Aziz Nesin’in Macarca’ya çevrilen tiyatro oyunu Macarları gülme krizine soktu. Macaristan’da her yıl düzenlenen Komedi Festival çerçevesinde sahnelenen Aziz Nesin’in yazdığı ‘‘Hadi Öldürsene Canikom’’ isimli oyunu Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de sahnelendi. Komedi Festivali çerçevesinde
Orhan,Nedim'in kendisiyle ilgili kurduğu oyundan sonra cinayeti baştan sona her harfine kadar yeniden yorumlamak zorundaydı.Ortada hanedan hakkında yazılmış bir kitap,hanedanın emanetinde asırlardır saklanmış bir harita ve kimin katlettiği belli olmayan iki adam vardı.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Bir gülün tenine değmedi hiç elleri, Bu yüzden yumuşaklık nedir bilmezler. Çiçeksiz büyüttüler çocukları, Oyunlarda durmadan yenmeyi öğrettiler. Bir büyük oyundan sonra yenildi çokları, Sevgisiz büyüttüler çocukları. (Şükrü Erbaş)
Kararlılık ve sabır, diye hatırlattı sonra kendine. Kararlılık ve sabır. Tom'un başarılı olduğu defalarca kanıtlanmış koçluk felsefesinin temelini bu iki ilke oluşturuyordu. Başarılı olmakta güçlük çeken bir oyuncuya kızmanın, onu oyundan uzaklaştıracağına şüphe yoktu. Bu yüzden Tom, kızıyla olan sorunlu ilişkisinde oldukça büyük ilerlemeler kaydetmiş olsa da hem önünde daha uzun bir yol olduğunu hem de Jill'İn, ona kızdığını hissederse kendisinden uzaklaşacağını gayet iyi biliyordu
Hz. Ömer (ra), sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü’nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer (ra)’in hıçkırıkları O’nu (asm) uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz. Muhammed (asv) hayretle sorar: “Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?” “Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…” Maksat anlaşılmıştır, Allah’ın Elçisi (asm), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve “Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı “(Ankebut, 29/64) ayetini okuduktan sonra ekler: “İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim!..”[2]
77 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Satranç,Dr. B'nin hiçlikten yaşama tutunma tutkusu. Gestapo'nun akıl almaz 'otel uygulaması'na maruz kalan Dr. B neredeyse çıldırmak üzereyken, kitap çalar. Bu kitap ilk başta onun beklentilerini boşa çıkarıp kızdırsa da uçurumun kenarından çevirir onu. 'Otel uygulaması'ndan dolayı tek uğraşı olan satranç kitabı onun sonsuz hayal gücünü zorlamaya ve etkisi altına almaya başlar. Kendi deyimiyle 'satranç zehirlemesi' yüzünden sinir krizi geçirir ve ailesine saygı duyan doktor sayesinde serbest bırakılır. Anavatanı Avusturya'dan ayrılması gerekir. New York'a giden tesadüfen satranç oyununa denk gelir ve kendini tutamayıp dahil olur. Rakibi ise bambaşka bir dünyadır.Czentovic. Küçük yaşta anne babasız kalır ve bir rahip tarafından sahiplenir. Rahibin tüm çabalarına rağmen okuma ve yazmaya kafası basmaz. Herşeye karşı ilgisiz ve duyarsız. Ona söylenmeden hiçbir şey yapmadan saatlerce boşluğa donuk bakar. Rahibin onun yeteneğini tesadüfen keşfetmesiyle hayatı değişir ve hiç kimse onu yenemez. Aylarca kaybetmediği oyunlar,kazandığı paralar,sayısız rakipler,turlar... Gemide McConnor ile para karşılığı oynarken, Dr. B'ye oyun teklif eder.. İlk oyundan çekildikten sonra ikinci oyunu teklif eder. Dr. B kabul eder ama aklı yine oyunlar oynar oyna. Kafasından yöntemler,hamleler,savunmalar oluşturur. Bakalım kim alacak oyunu ? 21 sene boyunca oyunu sadece zihninde yaratıp oynayan, gerçek taş ve tahtaya dokunmayan Dr. B mi, hayal gücü sınırlı, az konuşan, hecelemeden cümle kuramayan,korkunç sabırlı ve dünya şampiyonu Czentovic mi ?
Satranç
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020237,1bin okunma
Reklam
Ne var ki bu yaralanmaların hiçbiri kasıtlı değildi. Sadece hem sen hem de rakibin aynı anda topu istediğinde istemeden aldığın bir zarardı. Oyundan sonra, pekâlâ rakibinle el sıkışıp poposuna bir şaplak indirerek her şeyi unutabilirdin.
Sayfa 106Kitabı okudu
139 syf.
8/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Moliere'den okuduğum 3. tiyatro eseri oldu bu kitapla birlikte. Yazarın dili ve anlattığı konu güzel. Hem gülüyorsunuz hem bilgileniyorsunuz. Ama kurgu tarzı tüm eserlerinde aynıydı fakat konular farklı tabiki. :) Bu kitapta hastalık hastası bir baba. Kızını zorla doktorla evlendirmek ister. Gerisi komikliklerle ve alınacak derslerle oluşan bir eser. Doktorluk ve Eczacılık çok önemli olarak bu kitapta anlatılmış. Sahte doktorluklar, sahte ilaçlarla bizi zehirleyenler zamanında da varmış. Tıp ve doktorluk çok iyi şekilde eleştirilmiş, insan vücudunun önemi anlatılmaya çalışılmış. Kısacık ama öz bir tiyatro daha... Okuyun pişman olmazsınız. Bazen güler, bazen ders alır, bazen de babaya sinir olabilirsiniz. Önsöz de okuduğum notu paylaşmak istedim. Hastalık Hastası ilk kez 10 Şubat 1673 günü Paris'te sahnelenmişti. Oyunun müziklerini Marc-Antoine Charpentier yapmıştı. Yönetmenliği ve başrolü oyunun yazarı olan Moliere üstleniyordu. Oyunu yazdığı sırasında hastalanan Moliere, Argan rolünü ancak koltuğundan kalkmadan oynayabilmekteydi 17 Şubat 1673'teki dördüncü temsil sırasında sahnede fenalaşıp düştü. Verem hastası olan yazar kanlı öksürük krizini atlattıktan sonra, tüm ısrarlara rağmen rolünü tamamladı. Oyundan birkaç saat sonra evinde yeniden fenalaşan yazar, bu ikinci krizi atlatamayarak vefat etti. İyi okumalar, mutlu günler...
Hastalık Hastası
Hastalık HastasıMolière · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20216,1bin okunma
İyilik ve sonuçları
Uzun olsada okumanızı rica ettiğim bir hikaye alıntı yaptıgım sayfayı hikayenin sonunda vereceğim.İyi okumalar... Benim babam öğretmendi ve yardım etmeyi çok severdi özellikle de ögrencilerine. Fakat her daim gizli yapardı. Size babamın yaşadığı bi olaydan bahsedeceğim. Bundan yıllarca önce yeni atandığı okulun bahçesini gezerken su çeşmesinin
267 syf.
7/10 puan verdi
·
35 saatte okudu
Dört kitaptan oluşan Milyonerle Evlilik serisinin ilk kitabı İlk Öpücüğün Büyüsü. Küçük bir kitapçının sahibi olan Alexa ailesinin evini kurtarmak için kendisinin karşılayabileceğinden fazla miktarda paraya ihtiyaç duyar. Bunun üzerine istediği son şey olsada bir istekler listesi hazırlayarak koca bulma büyüsü yapar. Tek sorunu vardı, bu koca hemen lazımdır. En yakın arkadaşının erkek kardeşi Nicholas ise evliliğe inanmayan, geçmişte Alexa'nın hiç bir erkeğe güvenmemesine neden olacak şekilde kalbini kırmış, başarılı bir mimardır. Nicholas işlerini daha da büyütmek için amcasının son isteğini (evlenip yuva kurmak) yerine getirmek zorundadır. Bu nedenle en kısa zamanda şartlarına uyan, anlaşmalı evlilik yapacağı bir eş bulmalıdır. Bu şartlar ise; bağlılık yok, aşk yok, çocuk yok ve bir yılın sonunda ayrılık var. Böylece Alexa ve Nicholas'ın yolları yıllar sonra tekrar kesişir ve anlaşmalı evlenirler. İkisi de amaçlarına ulaşır ve bir yıl ne kadar zor olabilir ki diye düşünürlerken kaderin onlara hazırladığı oyundan haberleri yoktur. Kısa fakat eğlenceli diyaloglar ile süslenmiş, mutlu sonla biten, çerezlik olarak tabir edebileceğim, okunması kolay bir kitaptı benim için.
İlk Öpücüğün Büyüsü
İlk Öpücüğün BüyüsüJennifer Probst · Nemesis Kitap · 2013232 okunma
Reklam
360 syf.
·
Puan vermedi
Auschwitz ismini her duyduğumda, insanlığımdan utanırım. Gaz odalarında ölüme mahkum edilen insanlardan geriye kalan yığın yığın saçlar ve dağları andıran ayakkabı tepeleri. Bu ayakkabılar içerisinde de en çok can yakanlar, çocuk ayakkabıları. Dünyayı bir oyundan ibaret sanan o masum melekler. Anna Frank’ın ayakkabısı acaba hangi tepenin içerisindedir. Auschwitz kampında ayrı ayrı bölümlerde tutulan sevgililer birbirleriyle haberleşmek için, çocukları kullanırlar. Daha doğrusu yazdıkları aşk mektuplarını, çocukların oyuncağı olan bebeklerin içerisine gizleyerek gönderirler, sevgililerine. Evet; dünya çocuklar için bir oyun... Büyükler için ise, oyun alanı... Nemirovsky’de otuz dokuz yaşında Auschwitz kampında hayata veda edenlerden birisi. Ondan bize kalanlar ise, onu dünya edebiyatının suitine taşıyan sayısız eserler. Pazar Günleri adlı öykü kitabı da bunlardan birisi. Kitap içerisinde yer alan on dört öykü, çok tanıdık geliyor okura. Gündelik yaşam, mutsuzluk, mutluluk, aşk, ayrılık, hayat zorlukları, kısacası aklınıza gelebilecek her türlü hayat hücresini bu öykülerde görebilirsiniz. İnsanı koyuyor yaşamın tam ortasına. Ondan sonra, insanın yaşadığı çevreyi betimliyor. Siz sadece okumuyorsunuz bu yazılanları, aynı zamanda da zihninizde canlandırıyor, öyküyü yaşıyorsunuz. Kitap bittiğinde ise şöyle bir duygu düğümleniyor okurun boğazında; kısacık ömrüne insan odaklı eseler bırakan birisi, hiçbir eserini okumamış başka bir insan tarafından, salt dini kimliği nedeniyle ölüme mahkum ediliyor. Kötülük yağmurları her yüzyılda... Bununla mücadele edebilmenin tek yolu ise, okumak... Erkan
Pazar Günleri
Pazar GünleriIrene Némirovsky · Can Yayınları · 201343 okunma
8,5
İtalyan sinemasına ve tarzlarına hayran birisi olarak İtalya'nın tartışmasız en önemli eserini-en önemli yönetmenine değinmezsem olmazdı. 8,5 filmi bir ilham kaynağıdır. Filmin ana karakteri zavallı yönetmen Guido Anselmi'nin gerçek ile düş arasında gidip gelen çarpık düzeni hepimize tanıdık gelir. Kimi zaman Bergman'ın Persona'sı, kimi zaman
masa
Genelde masalarımdan uzakta turnedeyim. Kaldığım otellerde odaya girer girmez masaya bakarım. Odada masa yoksa derhal talebinde bulunurum. Düzenli turne yaptığım için hangi kentte, hangi otellerde güzel masalar olduğunu bilir, o otellerde kalırım. Sadece bir gece kalacağım otellerde bile derhal masaya yayılırım. Devrisi gün otelden ayrılmadan önce en uzun işim masayı toplamaktır. Eğer bir kaç gün kalacaksam o kentte, kat temizlikçilerine not bırakırım masa üstüne: "Masa ellenmeyecek!" Turne düzenleyenler bu konuyu bildikleri için rezervasyon yapmadan önce odayı görürler, masa yoksa koyulmasını rica ederler. Bu ricayı mandallamayan oteller de olur. Bu durumlar için turne kamyonunda bir katlanan masa vardır. O kente benden çok önce varan teknik ekip salona gitmeden önce otele gider, odamda masa olup olmadığını kontrol eder, yoksa kamyondaki katlanır masayı odama çıkarırlar. Kimi kentlerde tek bir otel vardır, otel seçme şansımız yoktur. Devrisi gün oynayacağım kentte kalacağım otel bildik ise, gece oyundan sonra yol yapar oraya gider, tanıdık masama yayılırım, iki gece kalırım orada. Ferhan Şensoy / Masa Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi
168 syf.
·
Puan vermedi
Bu kitap bana, Leyla ile Mecnun dizisindeki İsmail Abi'nin masumiyetini anımsattı.. İsmail abi'nin Babası, biricik oğlu üzülmesin diye; gemiye bineceğim, sana ordan hep el sallayacağım, sonra bir gün gelip seni alacağım beraber çekip gideceğiz buralardan demiş.. İsmail abi o gün bugündür gemi gelecek diye sürekli bekler olmuş. (bkz. Youtube o gemi gelecek) Şöyle bir sahne hayal edelim, evin salonunda anne ve küçük çocuğu sessizce oturmaktadır. Anne koltukta örgüsünü örmektedir,çocukla ilgisi yok gibidir. Çocuk da halının üstünde oyuncaklarıyla kendi kendine oynamaktadır, o da anneye ilgisiz görünmektedir. Az sonra anne aklına bir şey gelmiş gibi kalkar ve mutfağa doğru seğirtir. Çocuk oyundan başını kaldırmadan, göz ucuyla annenin çıkışını izler ve oynamaya devam eder. Odada yalnızdır. Herhangi bir huzursuzluk belirtisi göstermemektedir,çünkü az sonra annenin işini bitirip geleceğini, onu odada uzun süre yalnız bırakmayacağını "bilir" (belki bilişsel değil, sezgisel ya da yaşantısal bir şekilde) işte bu "bilme" hali anlatılıyor kitapta. Belki bilişsel değil ama sezgisel olarak umudunu kaybetmeyen bir karakter var kitapta. İsmail Abi'nin o gemi gelecek düşüncesine sonsuz inancı gibi. fazla spoiler vermeden bir konuya değinmek istiyorum. İsmail Abi'nin beklediği gemi "ölüm"se eğer, bana göre bundan iyi metafor olamaz. Eğer öyleyse, o gemi herkes için bir gün gelecek..
Beyaz Gemi
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870,3bin okunma
1.397 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.