Sultana Padişahım çok yaşa diye sesli dualar edilir Fakat aynı zamanda gurura kapılmaması için de; Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var diye fanilik ve kulluk şuuru hatırlatılırdi günümüzde basit maddeye kudretler dahi birçok insanın şımarmasına kontrolsüz davranışlarla kendisine etrafına zarar vermesine yol açarken o terbiye sistemi büyük kudretlere hükmeden devlet erkanını nefis ve şeytana uymakla muhafaza ediyordu Emri bil maruf nehyi anil münker vazifesini vicdani bir mesuliyet olarak deruhte eden ulema gereğinde kelleyi koltuğa alıyor hak ve hakikatın yüceliğini halel getirmiyorlardı Hatta ve gafletlere karşı son derece değerli bir padişah olan Yavuz Sultan Selim Han bir keresinde hazinedeki ihmallerinden dolayı vaki olan bir hırsızlık sebebiyle 40 mesulun öldürülmesini emretmişti vaziyete muttali olan Şeyhülislam Zembilli Ali Efendi karar icra edilmeden buna mani olabilmek için alelacele ve destursuz Yavuzun yanına vardı meseleyi sultandan dilemeyi talep etti Yavuz, Duyduklarınız doğrudur ancak sizin devlet işlerine karışmaya hakkınız yoktur şeklinde sert bir mukabelede bulundu Zembilli Ali Efendi başındaki sarığını eğmeden yani can korkusunu bir tarafa bırakarak aynı celadetle konuştu Sultanım benim vazifem hem kendi ahiretimi hem de sizin ahiretinizi korumaktır Koca Yavuz bu cesur alim karşısında sakinleşti başını önüne eğdi ve kararını geri aldı Yavuz gibi gazablandiginda zaptedilemez bir cengaverin devlet ve memleket işlerinde hiçbir zaman hatır gönül dinlemeyen bir Cihangir'in, İlim ve irfan ehline karşı gösterdiği sabır ve teslimiyet pnun ulvi ve müstesna bir faziletidir
1940’lar, umutlar gençlikte
Ömrümüz, padişahım çok yaşa diye bağırmakla geçti. Hocalarımız kim çok bağırırsa ona verirlerdi numarayı. Bu yüzden biz el etek öpmeye alıştık. Fikret, padişaha kafa tutan bir şair. İşte o büyük şair sizlere bırakıyor yarınları.
Sayfa 116 - çınar
Reklam
"Zavallı halk bir şeyden habersiz koyunlar gibi muti ve âciz ve en fecii de iptidai tahsili bile görmeyen bir adamı her şeye kadir ve Allah ’ın yeryüzünde vekili diye sayesinde her refah ve umranı bulduklarına inanıyor ve inanmasa da söylemeye, yazmaya mahkûm. Bize bile sık sık mektep nazırı Zeki Paşa gelir ve havuz başına toplanarak, “Velinimet-i bîminnetimiz” diyerek yediğimiz, içtiğimiz ve hatta kokladığımız bile onun sayesinde olduğunu söyler ve “Padişahım çok yaşa” diye bağırtır. Her akşam bağırmak kâfi gelmiyormuş. Halbuki dua edilen adamı seven acaba kaç kişi? Dimağlar nurlandıkça bu adamın cinayetleri de büyüyor."
İşte bu yüzden O'na Ata'm diyoruz
Falih Rıfkı Atay, Batış Yılları adlı eserinde şunları yazıyor: "Kendime ilk defa ne zaman Türk dediğimi pek hatırlamıyorum. Bizim çocukluğumuzda Türk, kaba ve yabani demekti. İslam ümmetinden ve 'Osmanlı' idik. İlmihallerde baş dersimiz 'Din ile milliyetin bir olduğunu öğrenmekti'. Vatan sözü yasaktı. Onu ben büyüyüp de Namık Kemal'i okuduğum günlerde kitapta gördüm. Kulağımla ancak Meşrutiyette duydum. Padişah kulları idik. Okul çıkışlarında sıraya girer, 'Padişahım çok yaşa' diye bağırırdık."
Devlet kavgası insanı ya ipe götürürdü ya da devlete! Anneleri onlara: "Sen yenilmezsin oğul" demişti. Onlar namludan çıkan kurşun gibi bir daha namluya geri dönmediler. Baş verecek, sır vermeyecek, yürekli, kafası çalışan, yeni düşüncelere açık ve vatanseverdiler. Ölümden korkanın zaten şerefi olmazdı. Dik başlı ve mağrurdular.. Vatan
Neye acıyorum... Daha doğrusu neden utanıyorum bilir misiniz? 'Padişahım çok yaşa' diye bağırmıştık, 'senden büyük Allah var!' demiştik. Meğer Allah'la padişah arasında, tabii padişahtan daha büyük biri daha varmış. General Harington!
Reklam
527 öğeden 361 ile 370 arasındakiler gösteriliyor.