Bilen bilir, Franz Kafka dertsiz insanı dert sahibi yapan, şu fani alemin zevklerine dalıp giden ve dünya nimetlerinden kâm almaktan başka bir hevesi olmayanları dahi kedere gark eden bir zat, kalemi o kadar kuvvetli bir müelliftir. Hikaye ve romanları ile insanı içerisinde huzursuz hissetse de yurdunda olduğunu içten içe bildiği dünyalar inşa eder. Bir Ceza Kolonisi'ni, Dava'yı ya da Dönüşüm'ü mütalaa etmiş olanlar bahsettiğim şeyi anlarlar. Mutsuz olmak isteyenlere Kafka tavsiye edilmelidir. Mutluluk dediğimiz şeyin salt bir kelime, ala külli hâl idrak ettiğimiz varoluş tedirginliğini bir tür paranteze alma hülyası olduğunu bilenlere ise yazmaya gerek yok, onlar eminim ki çoktan bulmuşlardır Şato'nun yolunu. Anlatmak istediğim şeyi tarif etmek için Kafkaesk şeklindeki harika bir kavram da üretilmiştir ki oldukça işlevsel, açıklayıcıdır. Babaya Mektup, tasvir ettiğim Kafka'nın dışında bir Kafka resmi sunuyor okura, bu bakımdan önemli. Kafka'nın babasına yazdığı, lakin hiç bir zaman göndermeye cesaret edemediği bir mektup bu. Kafka'nın çok önemsediği ve de eserlerinde kullandığı Freudyen psikolojinin açık bir labaratuvarı olarak görülebilecek olan metinde, bir kısım araştırmacılar Kafka'nın Oedipus kompleksini görse de, bence buna her okur kendisi karar vermeli. Aziz Rüstem Kocayürek tarafından çevrilmiş olan kitabın sonuna (kuşkusuz malumunuzdur) kendisi de büyük bir romancı olan Gülüşün ve Unutuşun Kitabı'nın müellifi Milan Kundera tarafından kaleme alınmış "Kafka'nın Dünyası" başlıklı makalenin tercümesinin eklenmesi de nihayetsiz faideler arz ediyor. Okuyalım.