_Binbir Gece Masalları'nı anlatan, Şehrazat’tır.
_Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, eşleri tarafından aldatılmışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı
_İnsan nasıl canını kurtarmak için kaçarsa bir ayıdan, ben de öyle kaçıyorum karım olduğunu iddia eden o karıdan. Ben artık kendimin değilim. Ben bir eşeğim. Bir kadının kocasıyım. Üstümde hak iddia eden kadına aitim. Siz nasıl atınız üstünde hak iddia ediyorsanız o da benim üstümde öyle. Bir hayvana sahip çıkar gibi istiyor beni. Hani beni bir
Köyler gördüm, penceresiz, kuyu gibi, zindan gibi karanlık evleri.
Kadınlar gördüm, zayıf, sararmış, ince yüzlü, kuruyup bir deri, bir kemik kalmış kadınlar.
Sayfa 20 - Diyarbakır Ovasında Göç VarKitabı okudu
Gördüm bir abidi dağda bir ara
Seçmiş dünyadan bir tek mağara
Dedim neden şehre inmezsin hiç sen?
İnsen de gönlünden gamları silsem
Dedi her yerinde peri yüzlü var
Gül bol olan yerde fillerde kayar
(Sadi - Gülistan)
Bu nefsin takvalı olup korunmasıdır. Aynı zamanda zayıf takvadır. İnsanın günaha düşebileceği ortamlardan uzak durduğu için günaha bulaşmaması hüner değildir. Hüner insanın günah ortamında günaha düşmemesidir.
--Dadı, benim işim Allah'a kaldı. Aşk gamım görünmez bir karadır. Benim derdim derdamsız bir derttir. Ben düşümde peri yüzlü birini gördüm. Peygamber soyundan olanlarda olduğu gibi şanı yüce biri. Vücudunda Tanrı elçiliği izleri taşıyor. Konuştuğu zaman diller lal olur. Aşıklarına aşk şarabını içiriyor. Onun gören divane, mecnun oluyor. Bu melek midir, peri midir? Her ne ise aşkının güneş ışığı yüreğimi aydınlattı. Rüyamda gözümle gördüm onu. Artık gözlerim kime baksın?
Yaşlı Lalla bir gün bana, "Ingmar, sen pazar günü doğdun. Pazar günü doğan çocuklar perileri görebilirler, ama göğsünün üzerinde iki tane ağaç dalını haç biçiminde tutmayı unutmamalısın," demişti.
Lalla söylediklerinin ne kadarına inanıyordu bilmiyorum, ben körcesine inanıp usulca yanından kaçtım. Peri değil ama parlak, hain yüzlü, küçük, gri bir adam gördüm. Orta parmağımdan büyük olmayan bir kızın elinden tutuyordu. Onu yakalamak istedim ama cüceyle kızı kaçtılar.
Di çerxê wek nucûm dêmdur sema hatin qirane yek
Heyîya bedir bû ew surperî min dî di reqsê da
İnci yüzlü, yıldız gibi parlak güzeller raksa kalktı hep beraber
Raks halkasında gördüm, sanki bir dolunaydı o peri-dilber.