Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çamurlu ve balgamlı kaldırımlardan, portakal, elma kabukları, üzüm salkımları topluyor ve bunları yiyorlardı. Dişleriyle yeşil erik çekirdeklerini kırıyor, içlerini yiyorlardı. Bu iki adam fasulye tanesi büyüklüğündeki ekmek kırıntılarını, kimsenin elma koçanı demeyecek kadar kararmış, pis elma koçanlarını topluyorlar, onları ağızlarına atıyorlar ve çiğneyip mideye indiriyorlardı. Ve bunlar, Tanrı'nın 1902 yılının 20 Ağustosu'nda, saat akşamın altısıyla yedisi arasında, dünyanın görüp görebileceği en büyük, en zengin ve en güçlü imparatorluğunun tam göbeğinde oluyordu.
Sayfa 72 - Bordo Siyah YayınlarıKitabı okudu
172 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Bu kitap hakkında yazacak gerçekten çok şey var. Yani bir sosyoloji tahlili bile yapılabilir. Derin kabukları kaldırarak yazılmış bir kitap olmasının yanı sıra, yazarın böyle bir şaheseri çok kısa kısa bir zamanda yazması bence çok önemli olay. Psikolojinin derinlerine inilmiş. Basit anlamda suç ve suçun doğurduğu ağır sonuçların getirdiklerini izliyoruz kitapta. Kitabın hiç bitmesini istemedim. Ama bu mümkün değil sonuçta :) Kitapta baş kahramanımız Alex'in arkadaş grubu ile bir çok suçu işledikten sonra hapishaneye düşmesi ve sonrasında tedavi altına alınması anlatılıyor. Kısaca konumuz bu. Kitapta çok sık tekrar edilen argo kelimeler hiç rahatsız edici değildi. Hatta bir süre sonra bu kelimeleri çakozlayabiliyorsunuz. Yani etkilerini görmek mümkün :) Çakozlamak; anlamak, görmek anlamında çok sık tekrar edilmiş. Daha önce filmini izlemiştim ancak detaylarını merak ettiğim için kitabını da okumayı çok istiyordum. Okuduktan sonra filmini bir daha izledim. Kubrick'in şaheseri olan filmde her detay ustaca işlenmiş. Bazı ufak tefek şeylerin haricinde kitaba çok sadık kalınmış. Zaten eser en iyi roman-film uyarlaması olarak ta gösterilmiş. Bu kadar bilgi yeterli sanırım. Alın ve okuyun bu kitap kaçar mı hiç. Keyifli okumalar :))
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,6bin okunma
Reklam
Sümük, tükürük ve balgamla kaplı yıvış yıvış kaldırımdan portakal ve elma kabukları, üzüm salkımları topluyor ve bunları yiyorlardı. içindeki taneyi yemek için yeşil erik çekirdeklerini dişleri arasında kırıyorlardı. Bezelye tanesi büyüklüğünde ekmek kırıntıları, pislikten kapkara kesilmiş elma koçanları topluyorlardı, öyle ki, bunlara elma koçanı demeye bin tanık isterdi; her iki adam da bunları atıyordu ağızlarına ve sonra çiğniyor, yutuyorlardı; ve bu olay, Tanrının 1902 yılının 20 Ağustos tarihinde, saat akşam altı ile yedi arasında, dünyanın en büyük, en varlıklı ve en güçlü imparatorluğunun yüreğinde oluyordu.
Portakal Kabukları.
1 Ekim 2017 Pazar Aklıma sobanın üstündeki portakal kabuklarıyla odayı mis gibi kokuttuğumuz zamanlar geldi, sanki birazdan Nursel Teyze çıkıp da mahallenin tüm çocuklarına salçalı ekmek dağıtacak hissi tevazu etti. Çünkü o zamanlar tek derdimiz meşelerimizi saklamak ve cips yiyip içinde taso aramaktı. Ama tüm bu güzel dertlerimizin yanında
Sobanın üzerinde tüten portakal kabukları, yanına kıvrıldığım.
... çamurlu ve balgamlı kaldırımlardan portakal, elma kabukları, üzüm salkımları toplayıp bunları yiyorlardı. yeşil erik çekirdeklerini kırıyorlardı dişlerinin arasından, içinden çıkanı yemek için. sonra fasülye tanesi iriliğinde ekmek kırıntıları, pislikten simsiyah olmuş elma koçanları ki, insan kırk yıl düşünse bunun elma koçanları olduğu aklına getiremezdi; bunları atıyorlardı ağızlarına. evet bu iki adam yerden topladıkları bu pislikleri ağızlarına atıyor, çiğniyor ve yutuyordu. ve bu, Tanrı'nın 1902 yılının 20 Ağustos'unda, saat akşamın altısıyla yedisi arasında, dünyanın en büyük, en zengin ve en güçlü imparatorluğunun tam göbeğinde oluyordu.
Reklam
“Çamurlu ve balgamlı kaldırımlardan, portakal, elma kabukları, üzüm salkımları topluyor ve bunları yiyorlardı. Dişleriyle yeşil erik çekirdeklerini kırıyorlar, içlerini yiyorlardı. Fasulye tanesi büyüklüğündeki ekmek kırıntılarını, kimsenin elma koçanı demeyeceği kadar kararmış ve pis elma koçanlarını topluyorlar, onları ağızlarına atıyorlar ve çiğneyip mideye indiriyorlardı. Ve bu, Tanrı’nın 1902 yılının 20 Ağustosunda, saat akşamın altısıyla yedisi arasında, dünyanın görüp görebileceği en büyük, en zengin ve en kuvvetli imparatorluğunun tam göbeğinde oluyordu.”(İngiltere)
Çamurlu, pislik kaynayan kaldırımlardan portakal, elma kabukları, üzüm artıkları toplayıp, hemen ağızlarına atıyor ve yiyorlardı. Erik çekirdeklerinin kabuklarını kırıp, içinden çıkanı midelerine yolluyorlardı. Topladıkları arasında fasulye tanesi büyüklüğünde ekmek kırıntıları da vardı. Evet, bunca şeyi bu iki adam, ağızlarına atıyor, duraksamaksızın çiğniyor, hemen yutuveriyorlardı. Bu şahidi olduğum olay, dünyanın en gelişmiş, en büyük, en zengin, en görkemli İngiltere’sinin Londra adlı başkentinde 1902 yılı, 20 Ağustos günü, akşam saat altı ile yedi arasında gerçekleşiyordu.
ZAYIFLAMAK İÇİN (işte bunu seveceksiniz)
Açıklama : Bu bölümde tavsiye edilen sifalı bitkilerden, aç karına sabah, öğle, aksam, yatarken, çay gibi demletilir, 2 - 3 bardak çam balı ile içilir. Öğütülür çam balı ile macun yapılır, 1 - 2 tatlı kasığı yenir, Damıtılmıs bitki suyu birer su bardağı içilir. 10 gram bitki yağı, 90 gram damıtılmıs bitki suyu, bal ile tatlandırılır çalkalanır
Suriye de açlığı gördük. Atılmış portakal kabukları üstüne üşüşen şiş karınlı çocuklar, ekmek artığı kemiren iskelet kadınlar, ilk defa burada bize cephe gerisinin ıstırabını haber verdi.
Sayfa 93
Reklam
Tespit Çok İyi
Bahar, bahar! Martla nisan arasında, sular şarıl şarıl akar! Filizler fışkırır, tenler güzelleşir ve yapraklar hem uzar hem de büyür! Bahar köpekleri kıştan kalma izleri sürer bahar geldiğinde, doğa hareketlenir, kuşlar türküler tutturur, hey-ding-a-ding ding, cik cik cik, guguk guguk! Ve saire, ve saire. Tunç Çağıyla 1850 arasındaki bütün ozanlar böyle şiirler yazdı. Ama şimdi, kalorifer çağında, şeftalilerin teneke kutularda saklandığı çağda, şair denen bir yazarın, hala aynı teraneyi tutturması ne saçma! Çünkü, bugünlerde, ortalama uygar kişi için bahar olmuş, kış olmuş ya da yılın her hangi bir mevsimi olmuş, ne fark eder? Londra gibi bir kentte, ısı değişikliğini saymazsak mevsimin getirdiği en çarpıcı değişiklik, kaldırımlarda gördüğünüz şeylerdedir. Kış sonlarında genellikle lahana yaprakları görülür. Temmuzda kiraz çekirdekleri üzerinde yürürsünüz, kasımda kullanılmış maytap telleri üzerinde. Noel'e doğru portakal kabukları kalınlaşır. Ortaçağ'da durum farklıydı. Penceresiz bir kulübede, sadece tuzlu balık ve küflü ekmek yiyerek aylarca kokuştuktan sonra bahar, taze et ve taptaze sebze demekti ve baharı anlatan şiir yazmanın mantıklı bir yönü vardı.
Sayfa 267 - Can Yayınları 8. Basım: Ocak 2015Kitabı okudu
Sırtımı bir kalorifer peteğine yaslayıp, karşımdaki ısıtıcının tellerine portakal, mandalina kabukları asmış, belki o eski rayihalardan bir rayiha uğrayıverir hâneme diye mânâlandıramadığım bir bekleyişten sesleniyorum…
Vita tenekesinin içine ekilmiş çiçekleri gördün mü bilirdin... O evde hayat var... Elbette acılar, hüzünler incinmişlikler de bu hayata dairdi... Ama sobanın üzerinde kızaran bir dilim ekmek, portakal kabukları, pencere kenarında, yağ tenekelerinden mütevellit saksılar, akşam yemeğinde aynı tencereden yemek yiyen insanlar varsa... Gerisinin önemi yoktu... Çünkü bacası tüten soba, huzur demekti... Allah soframızdan ekmeğimizi, yanıbaşımızdan sevdiklerimizi, evimizden huzuru, bereketi eksik etmesin...
378 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.