Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ezgi

319 syf.
8/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Günce tarzında yazılan kitapları okumayı çok severim; Başkasının hayatına, gerçek duygularına tanıklık etmek benim için ilginçtir. Hele ki bu günce, bedenin geçirdiği değişimler, bedenin hissettikleri hakkında olunca daha da ilginç oluyormuş. Kitap çok akıcıydı, yer yer eğlenceliydi. Her ne kadar son 50-100 sayfanın artık fazlaca uzatıldığını hissetsem de severek okuduğum bir kitap oldu.
Bedenin Güncesi
Bedenin GüncesiDaniel Pennac · Ayrıntı Yayınları · 201655 okunma
Reklam
96 syf.
1/10 puan verdi
·
11 saatte okudu
1 günde okunup bitirilecek bir kitap. Gerçekten okuduktan sonra "ne okudum ben şimdi?" diyorsunuz. Ama ben iyi anlamda söyleyemedim bunu açıkçası. Okuduğum en saçma ve en sıkıcı kitaplardan biriydi. Lise'in birazcık garip ve psikolojisi bozuk bir karakter olması dışında bir özelliği yok, gerçekleşen olayların da bir anlamı ya da derinliği yok. Hakkında yazılan okur yorumlarını okudum ve insanlar nasıl bu kadar anlamlar çıkarabilmişler şaşırdım. Neyse kısaca bana göre bir kitap değilmiş demek ki diyebilirim. Yine de yazara bir şans daha vereceğim. Elimde yazarın diğer kitabı olan Bayan Jean Brodie'nin Baharı da var ve şimdiden merak ediyorum o kitap hakkında ne düşüneceğim diye.
Sürücü Koltuğu
Sürücü KoltuğuMuriel Spark · Siren Yayınları · 20181,044 okunma
256 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitap oldu Savaştaki Kız. Savaşın ortasında kalan, yaşam mücadelesi veren, yıllar sonra bile yaşadıklarının travmasını atlatamamış bir kız çocuğu Ana. Kitaptaki bütün karakterlere ayrı ayrı bağlandım, başlarına ne geldi diye merak ettim, kitap bitmesin diye azar azar okudum. Savaşta, olanın yine masumlara, en çok da çocuklara olduğunu görüyoruz. Yıkılıp giden, paramparça olan bir aileyi okuyorsunuz ama bir yandan da iyi insanların da hala var olduğunu anlatıyor size kitap. Yazar asla duygu sömürüsü yapmamış, olanı biteni size direkt aktarmış-ki bence bu da kitabı bu kadar etkileyici yapan bir başka neden. Sara Novic 87 doğumlu gencecik bir yazar. Yeni kitabı 2022 yılında çıkacakmış. Umarım hem yeni kitabı hem de diğer kitapları dilimize çevrilir, yeni kitabını heyecanla bekliyorum şimdiden.
Savaştaki Kız
Savaştaki KızSara Novic · Ayrıntı Yayınları · 2019122 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
272 syf.
2/10 puan verdi
·
21 saatte okudu
Spoiler----- Kitap bilim kurgu olarak geçse de pek bilim kurguluk yanı yok maalesef, daha çok dram ağırlıklı. Ancak ben kitabı beğenmedim. Dili sade, edebi bir yanı yok. Kuru kuruya anlatılmış gibi. Ayrıca tam bir temele de oturtulamamış. Çocuklara klon oldukları, ileride bağışçı olacakları hiçbir zaman açık açık söylenmese de, gözetmenleri tarafından küçük yaşlardan itibaren yapılan imalarla çocuklar durumu hissediyorlar aslında, bu şekilde büyüyorlar. Belki o yüzden gitmeyi düşünmüyorlar. Yani kaçmak da demiyorum çünkü istedikleri zaman gidebilirler aslında. Bu çocukların klon olduğunu belli eden, onları diğer insanlardan ayıran bir şey yok ki. Neden sadece hayal kurmakla yetiniyorlar ben anlamadım. Yani tabi ki boyun eğen, durumu olduğu gibi kabullenenler çıkacaktır ama hepsi mi boyun eğer? Bu kitap bana biraz aksiyon filmlerinin başını anımsattı. Hani aksiyon filmlerinde konuya girene kadar sıkıcı olur ya bu kitabın tamamı o aksiyon filminin başlangıcı işte. Kitabın ortalarında da resmen ergen draması okuyoruz. Neyin ne olduğu ancak son sayfalarda belli oluyor. Kitabın dili akıcı demek bile gelmedi içimden. Dümdüz, kupkuru bir anlatım var kitapta. Maalesef sevemediğim bir kitap oldu.
Beni Asla Bırakma
Beni Asla BırakmaKazuo Ishiguro · Yapı Kredi Yayınları · 20217,6bin okunma
100 syf.
7/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
“Ben hep en kötü olasılıklara kafa yorarım. Şu an bile kafamda hesap yapıyorum, Nina birden havuza düşerse arabadan çıkıp koşarak ona ulaşmamın ne kadar süreceğini hesaplıyorum. Kızımla aramdaki değişken mesafeye verdiğim isim ‘kurtarma mesafesi’, günlerimin yarısını bunu hesaplayarak geçiriyorum, yine de hep gereksiz riskler alıyorum.” Kitabın arka kapağında yazan bu cümleler aslında kitapla ilgili ipuçları veriyor bize. Kızına karşı aşırı dikkatli davranan, en ufak ve en kötü olasılıkları dahi hesaplayan bir anne Amanda. Ancak her türlü ihtimale karşı tedbir almasına rağmen aklına hiç gelmeyen bir ihtimal gerçekleşiyor. Kitabın ironisi de burada yatıyor sanırım. Kitabın yazarı Arjantinli ve kitabı yazarken Arjantin tarımında aşırı ilaç kullanımından ilham almış. İlaçların akarsulara karışmasından dolayı doğum kusurları ve sağlık sorunlarıyla sıkça karşılaşılıyormuş. Kitap boyunca bir tedirginlik hakim, şimdi ne olacak diye düşünerek kitabı elinizden bırakamıyorsunuz bir türlü. Yalnızca kitabın sonu bağlanmamış, havada kalmış. Bunun dışında akıcı ve sürükleyici bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yazarın diğer kitabı Ağızdaki Kuşlar'ı da en kısa sürede okumayı planlıyorum.
Kurtarma Mesafesi
Kurtarma MesafesiSamanta Schweblin · Can Yayınları · 20211,197 okunma
Reklam
368 syf.
4/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Okuduğum ilk Pınar Kür romanı oldu. Maalesef kitabı sevemedim. Edebi bir üslup beklemeyin, kitabın dili çok basit bu yüzden oldukça hızlı okunabiliyor. Post modern polisiye romanı bu. Yazar aslında polisiyeden ziyade, cinayet romanı kurgusu nasıl yapılır'ı anlatıyor. Bu özelliğiyle farklı bir kitap aslında. Kitaptaki karakterlerin isimleri yerine sadece baş harflerini kullanmış. Bu durum başta ilginç gelse de bir süre sonra bayıyor. Konunun çok ayrıntısına girmeyeceğim ama kitapta birden fazla karakterin yazdığı ve yine kitap karakteri olan yazara gönderdiği günlükleri, yazıları okuyoruz bu şekilde de kurgu şekilleniyor. Metin metin içinde gibi yani. Kitap karakteri olan yazarın da kişiliğini bu şekilde öğreniyoruz. Beni burada rahatsız eden durum karakterlerin hepsinin tek ağızdan konuşmasıydı. Yani hepsinde aynı üslup kullanılmış; Karakterlerin yazım dilinde, konuşma dilinde ayırt edici, onları diğer karakterlerden farklı kılan hiçbir özellikleri yok. Kitaptaki polis, bilim adamı, yazar vs hepsi aynı şekilde konuşuyor, aynı tepkileri veriyor. Karakterlere zaten ısınamadım, benimseyemedim. Dediğim gibi edebi bir üslubu yok, merak unsuru da yok, kitabın dili de çok basit kalınca okumayı biraz zorlaştırıyor.
Bir Cinayet Romanı
Bir Cinayet RomanıPınar Kür · Can Yayınları · 2020694 okunma
528 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Alex Haley, kendi ailesine kadar 7 kuşağın hikayesini anlatıyor. Kitapta en çok yer tutan ve sizi en çok sarsan bölümler de Kunta'nın hayatının anlatıldığı bölümler kesinlikle. Afrika'daki töreleri, aile bağlarını, Afrikalıların çocuklarını yetiştiriş şekillerini ve hepsinin doğanın bir parçası olarak yaşadığını görüyoruz. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Amerika tarihi, Amerika Bağımsızlık Savaşı ve iç savaş hakkında da bilgiler ediniyorsunuz. Yazar, büyük büyük büyük... dedesi Kunta'nın doğumundan başlıyor ailesinin hayat hikayesini anlatmaya. Kunta'nın köle tacirleri tarafından kaçırılarak ailesinden, hayallerinden koparılıp, insanlık dışı koşullarda bir insan, hatta bir canlı yerine bile konmadan yaşamaya zorlanmasını anlatıyor. Yine de Kunta köklerini unutmuyor ve hikayesi kuşaktan kuşağa aktarılıyor. İnsanın ailesinden koparılması, kendi çocuklarını koruyamaması ve tüm bunları engellemek için elinden hiçbir şeyin gelmemesi çok korkutucu. İnsanoğlunun ne kadar zalim, merhametsiz olabileceği suratınıza tokat gibi çarpıyor. Yazar, yaşanan her şeyi olduğu gibi anlatmış, akıcı bir dil kullanmış. Çok etkilenerek okudum kitabı, mutlaka okunması gereken kitaplardan biri bence.
Kökler
KöklerAlex Haley · Bilge Kültür Sanat · 2020246 okunma
173 syf.
6/10 puan verdi
·
32 saatte okudu
Kitap hakkında karışık duygular içindeyim. Kitap beni kendine bağladı hatta ne olacak diye merak da ettim. Ama önce çeviriden bahsetmek istiyorum. Ben Ayrıntı Yayınlarından Aslı Biçen'in çevirisini okudum. Kötü bir çeviri değil kesinlikle ama bazı yerlerde cümleler çok uzun tutulmuş dolayısıyla kitabın akıcılığını etkilemiş. Örneğin aşağıdaki
Eşekarısı Fabrikası
Eşekarısı FabrikasıIain M. Banks · Ayrıntı Yayınları · 19961,411 okunma
176 syf.
10/10 puan verdi
·
29 saatte okudu
Gılgamış Destanı ile mitolojiye giriş yapmış oldum. Çok uzun zamandır hem bilgi edinmek için hem de okuduğum kitaplardaki referansları anlayabilmek için mitoloji kitaplarını okumak istiyordum. Ama açıkçası çok ön yargılıydım; sanki okurken çok zorlanacakmışım, zar zor okumayı bitirebilecekmişim gibi düşündüm ve bu yüzden de okumayı hep erteledim. Keşke daha erken okusaymışım. Gerçekten bu kadar keyif alacağımı ve seveceğimi hiç düşünmemiştim. Mitoloji okumalarına kesinlikle devam edeceğim. Eğer benim gibi ön yargılı olanlar varsa hiç düşünmeyip hemen, güzel bir çeviriden okumak kaydıyla, Gılgamış Destanı'ndan başlasınlar derim.
Gılgamış Destanı
Gılgamış DestanıAnonim · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20215bin okunma
312 syf.
10/10 puan verdi
·
40 günde okudu
Hiçbir bilgimin olmadığı resim sanatına dair okuduğum ilk kitap oldu. Kesinlikle çok kolay, çok akıcı ve bilgilendirici. Tabii çok ayrıntılı bilgiler edinmeyi beklememek lazım biraz resim sanatına giriş gibi düşünmeli. Kitabın güzel yanı ise bilmediğiniz terimlerle sizi yormuyor aksine bir resmi incelerken ressamların hayatına kısa bir bakış atarak ya da bir eserin hangi psikolojiyle oluşturulduğunu öğrenerek ve resimdeki sembolleri fark etmenizi sağlayarak incelediğiniz resmi ilginç kılıyor, resme anlayarak bakmanızı sağlıyor. Ben çok sevdim. İçlerinden en çok sevip manzara resimlerini uzun uzadıya incelediğim ressam ise İvan İvanoviç Şişkin oldu. Ayrıca mitoloji okumaları yapanlara da Arnold Böcklin'in eserlerini incelemelerini öneririm. Kesinlikle mitoloji okumalarını daha ilginç ve canlı kılacaktır. Dediğim gibi resim sanatına dair bir şeyler öğrenmek isteyenler için, ressamları, ressamların hayatlarını bilmek isteyenler için çok güzel bir başlangıç kitabı bu.
Umberto Arte ile Sanat 2
Umberto Arte ile Sanat 2Umberto Arte · Destek Yayınları · 2020291 okunma
Reklam
168 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Gerçekten bir kitabı bitirme süresinin kitabın sayfa sayısıyla alakası olmadığı gerçeğini yüzüme çarpan bir diğer kitap oldu. Maalesef kitaba hiç bağlanamadım ve kitap neredeyse 1 hafta boyunca elimde süründü, o kadar ki okuma hevesimin ve zevkimin kaçmaması için bu kitabı okurken yanında başka bir kitap okudum ve yeni okumaya başladığım, daha hacimli olan kitabı Genç Werther'in Acıları'ndan daha kısa sürede bitirdim. Bu kitap klasikler içinde çok önemli bir yere sahip ve yazıldığı dönemde de birçok insanı derinden etkilemiş, hatta intihara sürüklemiş. Ancak beni etkileyemedi. Muhtemelen kitabın yazıldığı dönemde yaşamadığım için :) Açıkçası benim gerçekçilik anlayışıma hitap etmiyor. Kitabı okurken birçok kez Werther'e, kardeş derdin bu olsun, boşver, demek istedim :) Ve bence, bir insanın başkasına onu bu denli tanrısallaştırarak bağlanması, hatta bu saplantı yüzünden intihar edebilecek duruma gelmesi aşk değil, olsa olsa ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır. Ya da ben odunumdur belki, bilemedim. Bunlar işin şakası tabii, kitabı okuyun ya da okumayın-vakit kaybı diye bir öneri yapmak da haddime değil. Bence çok fazla beklentiye de girmeden elinizdeki kitabın yazıldığı dönemi ne kadar etkilediğini düşünerek okuyabilirsiniz. İyi okumalar...
Genç Werther’in Acıları
Genç Werther’in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Can Yayınları · 2020120,3bin okunma
240 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Çok güzel bir okuma oldu. Kitaptaki üç öyküden sonuncusu, kitaba da ismini veren, 'Yıkılmış Kadın' öyküsü ise en beğendiğim öykü oldu. Genel olarak üç öyküde de ortak nokta hayatlarının odak noktasına eşini, çocuklarını koyan -bir nevi saçını süpürge eden- kadınların, delicesine sahiplenip, onlardan başka bir şey düşünmediği bu kişiler hayatlarından bir şekilde çıkınca içine düştükleri boşluktu. Çünkü başka bir hayat bilmemişler, kendilerini hiç düşünmemiş, düşünmek istememişler bile. Bu durum ikinci öyküde biraz daha hastalıklı bir halde karşımıza çıkıyor ve üç kadın da yalnız kalmaktan ölesiye korkuyor. Bence her kadının kendinde bir parça bir şeyler bulacağı bir kitaptı. Kitabın çevirisi de güzeldi ancak bence redaksiyon zayıf kalmıştı. Bazı kısımlarda gözüme batan cümle düşüklükleri, noktalama işaretlerinin eksikliğinden ötürü anlam karmaşaları vardı. Genel olarak kitabın okunmasını zorlaştırmasa da daha keyifli bir okuma olması açısından keşke daha özenli olunsaydı.
Yıkılmış Kadın
Yıkılmış KadınSimone de Beauvoir · Alfa Yayınları · 2020780 okunma
72 syf.
10/10 puan verdi
Jack London'ın okuyup da sevmediğim bir kitabı olmadı hiç, olacağını da zannetmiyorum. Aslında pandemi döneminde bu tür kitaplardan özellikle uzak durdum; Jose Saramago'nun Körlük kitabını da okumadım mesela. Çünkü bu dönemde kitapların beni gerçeğe bu kadar yaklaştırıp boğmasını değil, farklı çağlara, farklı yaşayışlara götürmesini istedim. Ama işte Kızıl Veba'yı okumuş oldum. Jack London da her zamanki gibi kitabı okutmadı, adeta yaşattı :) Ama aslında bu incelemeyi çevirmen için de yazmak istedim. Kitabın çevirmeni Levent Cinemre muazzam bir iş çıkarmış. Kitabın arkasındaki çevirmenin notu kısmında verdiği bilgiler çok faydalıydı, emeğine sağlık çevirmenin.
Kızıl Veba
Kızıl VebaJack London · Türkiye İş Bankası kültür Yayınları · 202032bin okunma
·
Puan vermedi
Benim anladığım kadarıyla kitap güzel, akıcı ancak çeviri sıkıntılı. Kitapta çoğu zaman kim konuşuyor, kiminle konuşuyor anlaşılmıyor bile. Kitabın ortalarına kadar bir "O" zamiri almış başını gidiyor ama bu "O"nun kimi temsil ettiği asla anlaşılmıyor. O kadar ki bazen iki kişinin diyaloglarına üçüncü bir kişi dahil oluyor ama yeni kişiyi de, mevcuttaki kişiler gibi, o konuştu, o sustu vs. diye diyaloğa kattığı için yeni kişinin diyaloğa girdiğini zar zor anlıyorsunuz. Bunun kitabın kendisinden mi yoksa çeviriden mi kaynaklandığını anlayamadım. Ama kitap da Türkçeye pek yedirilememiş. Konuşmalardaki yapaylıkları hissedebiliyorsunuz. Bu yüzden okumaya devam edip kendime eziyet etmek istemedim. Yine de güzel bir kitabın çeviriye kurban gittiğini düşünüyorum açıkçası.
Sis ve Ay Işığı
Sis ve Ay IşığıMeşa Selimoviç · Saltokur Yayınları · 202091 okunma
77 syf.
10/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Kitabı okumamış olanlar incelemeyi okumasalar daha iyi olur. Her açıdan yazarın hayatındaki dönüm noktalarının anlatıldığı, serinin önemli kitaplarından biri bence bu kitap. Henüz 18'li yaşlarındayken yatırıldığı "ölüm koğuşu"nda birkaç saatte bir hastaların öldüğünü, onların yerini yeni hastaların aldığını ve bu döngünün sürekli devam ettiğini görmesini, yazarın da belirttiği gibi daha önce ölen insanları gördüğü halde ve kendisi de küçük yaşlarından beri çokça intiharı düşündüğü halde, bir insanın ölüm sürecine bu ölüm koğuşunda şahit olması ve yazarın hayatta kalma savaşını okuyoruz. Bir de acısız bir ölüme bütün hastaların imrenerek bakmasını... Yine, kendisine rol model aldığı, kendisi için hayatındaki en önemli insan olan büyükbabasının ölümü, bunun sonucunda da ilk defa annesiyle yakın bir ilişki kurması, hatta yazarın kitaplarla, edebiyatla ilgilenmeye başlaması da apayrı bir dönüm noktasıydı bence. Bu arada yazarın doktorlara, tıp bilimine olan öfkesinin sebebini de çok net anlamış oldum bu kitapla. Çok etkilenerek, gözlerim dolarak okuduğum bir kitap oldu yine.
Nefes
NefesThomas Bernhard · Sel Yayınları · 2016420 okunma
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.