Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Modern Sorunlara Cevap Veren Alim: Muhammed Necatullah Sıddıki
Mohammad Nejatullah Siddiqi: Makâsıdü'ş-şeriaya Karşı Reformist Mirasın Varisi Reformist düşüncede son zamanlarda ortaya çıkan bir eğilim, makâsıdü'ş-şerîa söylemidir. Alt Kita'da ağırlıklı olarak bu söylem üzerine yazdığı yazılarıyla öne çıkan (yaşayan) kişi bir İslam ekonomisti ve İslam âlimi olan Mohammad Nejatullah Siddiqi'dir (d. 1931).
Tauseef Ahmad Parray - Alt Kıta'da Gelenek ve Modernite Tartışmaları, s. 52-53
Yöntemsel-rasyonel yaşam tarzının ahlaksal olarak kökleştirilmesi ölçüsünde, amaçsal rasyonel eylem yönlenimleri de bağımsızlaşırlar: Büyük örgütlenmelerin nesnelleştirilmiş ortamına uzmanca ve akıllıca bir uyum sağlama, kendi çıkarlarını yararcı bir biçimde hesaplamayla birleşir. Uzmanlık insanının yaşam tarzı, kendi kendine ve başkalarına karşı aldığı, bilişsel araçsal tutumların egemenliği altındadır. Bu sırada, etik yükümlülük, artık kişisel kurtuluştan emin olma ya da dünyevileştirilmiş bir kendini gerçekleştirme şanslarını değil, gelir elde etme ve geçimini sürdürme şansları sunan bir uğraşıya doğru kayar. Bu noktada Weber, meslek düşüncesini bir tortu olarak anmaktadır.!? Buna karşılık haz insanının yaşam tarzı, anlatımsal tutumlarla belirlenmiştir. Weber bu insan tipini, rasyonel bir yaşam tarzının dayattığı başarısızlıkların telafi edilmesi görüş açısından inceliyor. Uyarılabilir bir öznelliğin sanatsal-yaratıcı bir biçimde anlatılması, kendini estetik deneyimlere adama, cinsel ve erotik yaşantı yeteneklerinin artırılması, “manevi kurtuluşu, yani gündelik yaşamdan, her şeyden önce de kuramsal ve pratik rasyonalizmin artan baskısından kurtuluşu”! vaat eden bir yaşam tarzının odağında yer alırlar.
Sayfa 960Kitabı okudu
Reklam
Etik meselelerle ilgili olarak, hiçbir hayvan ya da bitki, etkileşimleri ne kadar karmaşık olursa olsun, şimdiye kadar, bireysel hakların ve görevlerin karşılıklı olarak tanındığı bir "toplumsal sözleşme" formüle etmemiştir. Yaşam biçimleri arasındaki karşılıklı ilişkileri etik davranışın habercisi olarak gören Kropotkin gibi yazarların
Sayfa 46 - 49 1991 BASIMINA GİRİŞ Yirmi Yıl Sonra... Dengeli bir Bakış Açısı ArayışıKitabı okuyacak
Tüm "kederli tutkuların" (sevinç yararına) değersizleştirilmesi
Eger Etik ve Ahlak aynı temel kuralları farklı şekilde yorumlamakla yetinselerdi, aralarındaki ayrım sadece kuramsal olacaktı. Ancak durum böyle degildir. Spinoza bütün yapıtında bıkıp usanmadan üç tür kişilik oldugunu bildirir: Kederli tutkuların insanı; kendi iktidarını kurmak için bu kederli tutkulara ihtiyaç duyan ve onları sömüren insan; ve insanlık durumundan ve genel olarak insanın tutkularından dolayı kederlenen insan (bu kişi bu tutkulardan tiksindigi ölçüde, bu tutkularla alay da edebilir, bu alay aslında kötü bir gülüştür*). Köle, despot ve papaz ... , ahlaksal üçlü. Epikuros ve Lucretius'tan beri despotlar ve köleler arasındaki derin ve köklü bag bundan daha açık bir şekilde gösterilmemişti: "Monarşik rejimin büyük sırrı ve derin çıkarı, insanları sindiren korkuyu din kılıgı altında maskeleyerek, onları aldatmakta yatar; böylece insanlar kölelikleri için sanki esenlikleri adınaymış gibi cesurca savaşacaklardır**."
Yine de, erdemli olmak bu dünyada bir şey kazandırmadığı sürece etik boşuna vaaz veriyor olacaktır sanırım. İnsanların mülkiyetle ilişkilerindeki gerçek bir değişikliğin bu noktada herhangi bir etik emirden daha yararlı olacağı bana da şüphe götürmez gibi geliyor. Ancak bu anlayış sosyalistler tarafından insan doğasının yeni ve idealist bir hatalı kavranışı ile bulandırılmış ve pratik amaçlar uğruna değersizleş-tirilmiştir.....
Etik, varoluşu her zaman aşkın degerlere yükleyen Ahlak'ın yerini alır. Ahlak, bir Yaıgı sistemi olan, Tanrı yargısıdır. Ama Etik yargı sistemini tersine çevirir. Degerlerin çatışmasının yerini (İyilik-jötülük), varoluş kiplerinin (iyi-kötü) niteliksel farklılıgı alır.
Reklam
John Starhurst
Çok çalışan, humma kurbanı da olan misyonerler inatla, bazen de umutsuzca görevlerine sarılıyor ve muhteşem bir ruh hasatına yol açarak özel bir tezahürün, bir dinsel ateş sağanağının gelmesini bekliyorlardı. Ama Yamyam Fiji inatla direniyordu. Kıvırcık saçlı yamyamlar, insan bedeni bolluğu devam ettikçe, tencerelerinden vazgeçmekte
Balina Dişi - Alfa YayıncılıkKitabı okuyacak
Sokrates, etik anlayışının pratik boyutunda, öncelikle insanları “ruhlarına özen göstermeye” çağırır; Atinalıların bu konuda gerekli özeni göstermediklerini, bunun için gerekli özbilinçten yoksun olduklarını ima eder. Başka bir deyişle, insanın gerçekte ne olduğuna dair açık bir kavrayış içinde bazı şeylerin diğerlerinden çok daha önemli olduğuna inanan Sokrates açısından, söz konusu önemli ve değerli şeyler, Atinalıların peşinden koştukları şeyler değildir. Bu açıdan bakıldığında, onun etiği ya da felsefesi, Atinalıları mevcut yaşam biçimleri ve varolan değerlerden uzaklaştırıp, yeni ve gerçek değerlerin cisimleştiği doğru bir hayat tarzına yöneltmeye çalışma yönünde bir teşebbüs olarak anlaşılabilir.
Ahlak, Tanrı'nın yargısıdır, Yargı sistemidir. Ama Etik yargı sistemini tersine çevirir. Değerler karşıtlığının yerini (İyilik-Kötülük), varoluş kiplerinin niteliksel farklılığı (iyi-kötü) alır
Başkan George W. Bush, başkanlığının başlarında küresel ısınma konusunda bir şey yapıp yapmayacağı sorulduğunda o da itiraf etti: "Ekonomimize zarar veren bir şey yapmayacağız, çünkü ilk önceliğimiz Amerika'da yaşayan insanlardır."
Sayfa 343 - amerika sen busun nokta nokta çocuğusun
367 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.