peygamberlerden biri elli yıl Allah'a ibadet etmiş. Allah da ona «seni affettim» diye bildirmiş. Peygamber de bu bildiriye karşı «Allah'ım, hiç bir günah işlemedim ki, neyimi affediyorsun» demiş. Bunun üzerine Allah boyun damarlarından birine hızla atmasını emretmiş, Peygamber o gece uyuyamamış. Gün ağardığı zaman sabah meleği yanına gelince boyun damarının hızlı atışından ötürü çektiği rahatsızlıktan ona yakınmış. O zaman melek ona şöyle demiş, «Allah'ın sana diyor ki, elli senelik ibadetinin sevabı boyun damarından şikâyet etmenin günahını bile karşılayamaz.»
Hayali şeylerin sonsuz çeşitliliğine açtık onu, ayağını yerden kesmenin sevincini tattırdık, aynı anda her yerde bulunabilme yetisiyle donattık, zaman tanrısı Kronos’tan kurtarıp, okurun masal ülkesinin beklenmedik biçimde kalabalık olan yalnızlığına daldırdık… Ona okuduğumuz masallarda kardeşler, anneler, babalar, benzemek istediği idealler, koruyucu melek filoları, onun acılarını yüklenen, fakat canavarlarla vuruşurken onun kalbinin kaygı dolu atışlarına sığınan koruyucu arkadaş toplulukları kaynıyordu. O da onların kurtarıcı meleği olmuştu: bir okur. O olmadan, onların yaşayabilecekleri bir dünya yoktu. Öykülerdeki kahramanların yokluğunda ise, kendi içinde hapsolacaktı. Dünyaya bir anlam vermek için bizi ondan soyutlayan okumanın çelişkili erdemini böylece keşfetti. Bu yolculuklardan dili tutulmuş dönerdi. Sabah olduğunda başka şeylerden konuşurduk. Doğrusu, oralarda ne kazandığını öğrenmeye çalışmazdık. O, masumane, bu sırla meşguldü. Aynen denildiği gibi, kendi âlemiydi bu. Pamuk Prenses’le veya yedi cücelerden herhangi biriyle kurduğu özel ilişki dostluk seviyesindeydi, gizlilik isterdi. Okumadan sonraki bu sessizlik ne büyük bir hazdır okur için!
Reklam
.... Düşünceleri o acıklı görüntüye kaydığı zaman, bir yandan sakinleştiriyordu, öte yandan ama, kocasına o anda kendisine eziyet veren sıkıntılarını anlatmaktan alıkoyduğunu hissediyordu. Albert dönünce, Lotte onu tedirgin bir telâş içinde karşıladı; keyfi yoktu, işleri iyi gitmemişti, komşu yerin hukuk danışmanı, eğilmez bükülmez, dar ufuklu
Yaşanmış Hikayeler / Emanetçi
Sabah saat 9:15… Kadının mahmur gözleri, üzerine doğan güneşin okşamasıyla binbir güçlükle açıldı. Tam oniki saat uyumuştu. Kahvaltıya kalkmadan bu gün yapması gereken şeyleri bir şerit gibi zihninden geçirdi. İstemeye istemeye yatağından doğruldu. Günlük işlerine koyuldu. Bir saatlik koşuşturmadan sonra karnının iyice acıktığını hissetti. TV
Sayfa 249 - Erkam YayınlarıKitabı okudu
Ringer adını duymayan mı vardı? Yaptıklarıyla bütün Londra’yı titretmiş, acımadan öldürmüştü. Ondan korkan, ondan nefret eden insanlar, evleri polis tarafından korunuyor diye içleri rahat yatmışlar ve sabah ölü bulunmuşlardı. Ringer, sabaha karşı bir ölüm meleği gibi gelip geçmişti odalarından.
Kuran’daki gökten inen koç hadisesi ile benzeşen hikaye,
Yar.22: 2 Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun." Yar.22: 3 İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine
Reklam
50 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.