Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
GUSTAVE FLAUBERT & SAF BİR YÜREK
Selam arkadaşlar Güzel ve acı bir hikaye ile geldim...
Felicite'nin hüzün dolu yaşamı...
Çok küçük yaşlarda ailesini kaybeden Felicite, ilk kez aşık olur, bu aşkta hüsrana uğradıktan sonra köyünü terkederek başka bir yere gider. Bir ailenin yanında hizmetçilik ve çocuk bakıcılığı yapan Felicite, bu aileye karşı sadakat ve sevgi doludur daha doğrusu herkese karşı öyledir zaten. Bu yüzden hep üzülen de o olur...
Felicite, öyle bir kalbe sahip ki her tanıştığı insana sonsuz bir sevgi ve bağlılık sunuyor.
Değer verdiği herkes bir bir gidiyor..
Bir yitik hayat hikayesi.
Aslında kitap; yoksulluğun içinde sevgiyi etrafındakilerden esirgemeyen bir kadının yaşamının önemli anlarını paylaşmış bizimle...
Kitabın bu kadar hızlı ilerlemesi duygusallığından bir şey kaybettirmedi bana. 55 sayfalık bu kitabı okumanız 1 saatinizi alacaktır. Akıcı dili ve hüzünlü hikayesiyle hemen bitirilebilecek kitaplardan.
Kısaca bu kitap için, herkese içtenlikle bağlanan, kendi hayatını yaşayamamış, kendini başkalarına adamış ama yüzü bir türlü gülmeyen Felicite'nin hüzünlü hayat hikayesi diyebiliriz..
Tavsiye edebileceğim kitaplar arasında. Kitapla kalın sevgiler
#bookstagram #kitapönerisi #book #safbiryürek #gustaveflaubert #kitaplarinperisi #booklover
Geçmişin yükünü bugünün omuzlarına yüklediniz mi hiç?
Akıcı anlatımı, konusu ve ruh hali tasvirlerindeki başarısı ile sevdiğim kitaplardan biri oldu Aziz Bey Hadisesi. Aşk, hayat, sadakat ve belki de en çok pişmanlık hisleri üzerinde duruyordu yazar.
Konusundan kısaca bahsedecek olursam, vefasız bir aşkın peşinden sürüklenen Aziz Bey'in başından geçenleri okuyoruz kitapta. Çocukluğundan gençliğine, hayallerine umutlarına ve en sonunda pişmanlıklarına bir bir tanıklık ediyoruz.
Kısacık olmasına rağmen beni çok etkileyen bir kitap oldu. Özellikle Vuslat karakterine öyle içim yandı ki... 8.5/10 verebileceğim başarılı bir kurgusu vardı. Eğer bu tür kitaplar okumayı seviyorsanız kesinlikle tavsiye ederim.
Geçmişte verdiğiniz bir kararın acısını bugün karşınıza çıkan bir insandan çıkardığınız oldu mu hiç? Yoksa geçmiş geçmişte kaldı deyip anı yaşayanlardan mısınız?
İşte bu kitaptan sizler için sectigim birkaç :
"Ne çok ister insan büyük kederlerin ardından ölüp gitmeyi de, başaramaz. Ruh, başına kara bir hale takarak göğe yükselmek için çırpınır ama vücut dünyalıdır; yer, içer, yaşar."
"Değerini geç anladığı bu varlığı kaybetmekten çok korkuyordu. Hep aynı şarkı geciyordu aklından. 'Geç buldum, çabuk kaybettim. Hicran oldu hayat bana...' "
"Etle tırnağı ayırırcasına acı veren o gidiş olmasaydı,bu aşk,aşk olmayacaktı aslında. "
#okudumbitti
#yüzücü
#johncheever
>>Kitap birbirinden bağımsız, Amerikan aile yapısının dışarıdan görünmeyen yüzlerinin eleştiren 10 farklı öyküden oluşmaktadır. Akıcı dili ve anlatım tarzı ile sıkılmadan, keyif alarak okudum. Yüzücü öyküsünün uzun metrajlı filmi de çekilmiş.
***Kitaptan bazı alıntılar;
***Kalabalıkta gözünüzün ille de sivilceli bir yanakta, çolak bir elde karar kılmasını nasıl engelleyebilirsiniz, insan soyunun hesapsız yüce gönüllülüğü, insan yaşamının kıyıcı ama yüzeysel çekiciliği karşısında duygulanmayı nasıl öğretebilirsiniz ona? Korkunun, ürkünün bile yıldıramadığı bazı gerçeklere parmak basmasını nasıl sağlayabilirsiniz?
***Bütün rastlantısal karşılaşmalar sonuna kadar zorlanırsa dünyayı ne tür bir cinsel azgınlık kasıp kavururdu kim bilir! Bir iki gün daha hiç değilse aralarındaki ilişkiyi romantik ya da duygusal bir zemine oturttuklarını gösterecek kadar bekleseler galiba kanıma bu kadar dokunmazdı.
***Düşmemiş gibi davranmanın âlemi yoktu, çünkü çamura kapaklandık mı ayağa kalkıp üstümüzü başımızı süpürmemiz gerekir. Ben de bunu yaptım bir bakıma, evlilik, sadakat, insan yapısı, aşkın önemi konusundaki bildik görüşlerimi bir daha gözden geçirerek.
***Mallory, acının bölücü gücünü tümüyle alt edebilecek, sağlıklı olanla sağlıksız arasındaki boşluğu azaltabilecek bir aşkın örneğini henüz görmediğini yineledi içinden.
***Aşk daha doğrusu cinsel itişme birinci sınıf bir ilaç, bir ağrı kesici, adımlarına bir bahar hızı, yüreğine yeniden bir yaşam sevinci kazandıracak pırıl pırıl bir haptı.
"Napoli Romanları"nın ikinci kitabı olan Yeni Soyadının Hikâyesi ile ilk kitapta bırakmış olduğumuz Lila ve Lenù'nun hayatlarına tekrar ortak oluyoruz.
Açıkçası bir ikinci kitap olduğu için konusundan bahsetmek sürpriz kaçıran bir hareket olur. Sadece şunu söyleyebilirim ki Lila ve Lenù, artık daha büyümüş olup yavaş yavaş yetişkinliğe doğru yol almaya başlamışlardır. Bu yolda, serinin kilit kavramlarının başında gelen dostlukları her daim sınanarak ilerler. Bunun yanı sıra annelik, sadakat, aşk, kıskançlık, evlilik ve ayrılık kavramları da gün yüzüne çıkar.
Yazarın sade ve yalın bir dili var ve bu sayfaları peş peşe çevirttiren bir okuma sağlıyor bana kalırsa. Ama bu size boş bir kitap olduğunu düşündürtmesin. Alt metni oldukça sağlam, betimlemelere boğmadan her şeyi olduğu gibi aktarıyor yazar. İki farklı kadın karakterin iç yönlerini o kadar yoğun ve dürüst bir şekilde yazmış ki, yer yer otobiyografik unsurlar taşıdığını da düşündüm.
Bir yanım yazarın külliyatını bitirmek istese de sonrasında yaşayacağım boşluk hissinden dolayı yavaş yavaş tüketiyorum canım yazarımı.
Diyanet Dergisi “Ramazan ve Doğruluk” başlıklı bir dosyayla huzurlarımızda. Dosyaya Dr. Burhan İşliyen, “Ramazan ve Sadakat”; Dr. İsmail Çiçek, “Nebevi Emanet: Özü Sözü Bir Olmak”; Prof. Dr. Ayşe Sıdıka Oktay, “İnsanın Özünün Sözünün Dosdoğru Olması Bakımından Doğruluk”; Dr. Ömer Özgül, “İstikamet Üzere Olmak”; Salih Köse, “Oruçlarımızın Hayatımıza Bırakması Gereken İz: Takva” başlıklı yazılarıyla katkıda bulunmuşlar. Söyleşi konuğu ise Abdurrahman Haçkalı
Diyanet Dergisi - Sayı 376 (Nisan 2022)Diyanet Dergisi · Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları · 20228 okunma
Zweig'in eserlerini ben çok seviyorum. Bu eseri de Zweig'in 5 farklı öyküsünün birlesiminden olusuyor.
Ay Işığı Sokağı
Leporella
Nişan
Leman Gölü Kıyısında Olay
Avare
Ben bu öykülerden en çok Ay Işığı Sokağı ve Leporella'yı sevdim. Ama Zweig bilindiği üzere her eserinde farklı insani, psikolojik noktalara dikkat çekiyor ve bu kitabındaki öykülerde de genel olarak sadakat, merhamet, sevgi, aşk, vatana ve göreve bağlılık gibi konuları işlemiş. Dili akıcı ama aşırı begendim diyemem öyküleri. Yazarın psikolojik manada karakterleri işleyiş kalitesi yine bu eserinde de devam ediyor. Bir oturuşta bitebilecek bir kitap, önceliklerinizi başka kitaplara verebilirsiniz ama bu kitaba da bi zaman ayırın derim
365 syf.
10/10 puan verdi
Dünyaya İslam adına 9 asır hükmetmiş ecdat nasıl hakperest hareket etmiş dün neler yapılmış yarın neler yapılmalı devlet ve halk nasıl yönetilmeli ince ince nakışlanmış bu eserde siyasilerin başucu kitabı eseri olmalı döne döne okunup tatbik edilmeli muhteşem eser Allah müellifinden ebeden razı olsun….
Müellifin Hacenin kaleminden:
“Yüce sultanımız eseri her oku duğunda dikkati artsın ve şu bendenin kendisine sadakat ve muhabbetinden haberdar olsun. Kendi tecrübesine ku lak versin ve daima kendisine bıkkınlık vermeyecek bu eseri mütalaa edip okuyuversin. Zira bu kitap hem bir öğüt nâme ve hem hikmetler ve vecizelerle hem de peygamber kıssalarıyla ve hem evliyaların menkıbeleriyle, adil padişahların öyküleriyle doludur. Eser gelmişleri yâd eder, gelmemişlerden bahseder. Bütün bu hacmine rağmen özet hükmündedir. Adil padişahların siyasetini konusu kılan kitap cehennemi ikaz, cenneti işaret eder.”
sönmüş bir ateşin dumanı: turgenyev
her şey bittiğinde, yok olup gittiğinde ve onlar tekrar aklımıza geldiğinde dumandan başka bir şey göremeyiz. dünya güneşten koptu kopalı dönmeye, soğudukça da üzerinden dumanlarını savurmaya devam ediyor.
dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü düşünen bir kadın ile sadakat ve ihanet, iyilik ve kötülük arasında gidip gelen bir adamın hikayesini anlatan turgenyev; diğer taraftan kendini yansıttığı portugin karakteri ile o dönemin rus aristokrasisini eleştirip rus toplumuna da ayna tutmuştur. bir diğer deyişle rus edebiyatında batılı düşünce tarzını benimseyen bir yazar olarak bilinen turgenyev, portugin karakteri ile kendi fikirlerini okuyucuyla buluşturmuştur.
turgenyev deyince aklıma uzun diyaloglar ve fikir savaşları geliyor. kurgusal kahramanları arasındaki fikir çatışmalarını bu eseriyle de okuyucusuyla buluşturan turgenyev, okuyucuyu kadın-erkek arasında aşırı iştahlı bir yolculuğa çıkartıyor.
eserde altı çizilecek çok cümle var. bazı çıkarımlar aşırı evrensel ve gerçek hayatta da karşınıza çıkmaması işten bile değil. ben okumaya değer bir eser olarak görüyorum.
iyi okumalar.
İklimler, aşk üzerine yazılmış en iyi romanlardan biri olabilir. Aşkın iklimlerini, aşkın ilkbaharını ve sonbaharını Philippe'in hayatına giren iki kadın üzerinden anlatır Maurois.
Phillippe iyi bir eğitim almış, seçkin ve katı bir ailede yetişmiş, ince zevkleri olan kibar bir Fransız beyefendisidir. Kitabın ilk bölümünde Philippe hep
915.jpg){kind=small}
Bir solukta okudum diyebilirim akıcı hızlı gelisiyo herşey o yönden sıkmıyo insanı sözde aşk anlatmis sadakat kavramı diye bişey yok izabell haricindeki bütün karakterler can sıkıcı izabellede kendini bukadar küçük dusurdugu için kızabilirsiniz konusu itibariyle çok canımı sıkan bu kitap ilginç bı şekilde cok akıcı
Tarafını seç!
Afrika'ya gitme hayalleri olan genç dershane öğretmeni Bird baba olmayı beklemektedir. Ancak bebeğin anormallikle dünyaya gelmesi babayı bir çıkmaza sokar. Sorumluluktan kaçacak mı yoksa kabullenip kalacak mı? Zorlu mücadelede hayallerinden vazgeçerek aslında özgür olmak isterken evliliğine devam edip ve en önemlisi baba olarak hayatını yaşayabilecek mi? Çok gelgitler yaşayan bu adama kızmaktan kendimi alamadım. Yalnızlık, çaresizlik, sadakat, sevgi, sorumluluk, pişmanlık gibi bir çok duyguyu barındıran iyi metinlerden biri olarak aklımda kalacak galiba.
Yazarın kendisinin de engelli bir çocuğu olduğunu düşünürsek kitabın otobiyografik ögeler taşıdığını söyleyebiliriz. Çeviri çok iyiydi ve okurken hiç zorlamadı gayet akıcı bir kitap.
Keyifli okumalar...
Sadâkat...
Romeo ve Juliet...
Aşk sadakatinin ölüm ile sonlanışı...
Oysa sadakat; ölüm ile değil yaşamak ile taçlandırılmalı...
Zirâ sadakat; nefeslerle taçlanır beşerler efsûnunda...
Okunulası...
Büyüyünce küçük bir çocuk olmak istiyorum!
"İnsan dediğin maddeydi. Pencereden atsan düşerdi. Ateşe verirsen yanardı. Gömersen, diğer çöp türleri gibi o da çürürdü. Ruh gittiğinde, insan çöpten başka bir şey değildi."
Bazı kitapları ya seversiniz ya da nefret edersiniz, ortası yoktur, Madde 22 bu kitaplardan biri. Kitabın, ayrı hikayeleri olan çok sayıda karakterle ilerleyen,
PİŞMANLIK-SADAKAT-İHTİRAS
Aslında benim için birçok Türk klasiği den güzeldi Ali bey saf ve iffet aşkı olan biri bu yüzden kendisi gibi bir kadının peşine düşer Mahpeyker halbuki durum öyle değildir Mahpeyker herşeyin farkında olup Ali bey i etkilemek için hazırdır. Ali de inanmıştır Mahpeykerin hayat kadını olduğundan habersiz ona aşık olmuştur roman böyle bir başlangıçla zaten gerisi için merak uyandırmıştı sonrası biraz daha üzücü aslında en az Mahpeyker kadar güzel bir cariyenin eve gelişinden sonra Ali bey Mahpeyker den vagecmistir ve mutlu olur tabi bu uzun sürmez ne yazık ki bir insan vazgeçilme duygusuna kapılırsa yapacağı iki şey vardır birincisi onu geri kazanmak için herşeyi yapma duygusu
Ve ikincisi öc alma duygusu Mahpeyker için pek zor değildir istediğini alır burda önemli olan onun yaptığı oyun değildi ki zaten Ali Bey'in sözde gerçek aşkıydı tek bir itiraf gözden çıkarabilmişti careyesini sevmek böyle değildir diye düşünüyorum hele ki ilk aşık olduğu kadın hayat kadını olan bir erkek için...
