Üzülüyorsun, takma diyorlar...
Kızıyorsun, değmez diyorlar...
Susuyorsun, iki çift laf et diyorlar...
Konuşuyorsun, muhattap olma diyorlar...
Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar...
Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar...
Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar...
Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar...
Dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar...
Ölünce ne diyecekler?
Muhtemelen ölüm sana yakışmadı...
Normal tabii.. Dirimizi beğenmediler...
Ölümüzü mü beğensinler…
" Senin neyin var?"
" Gördüğünüz gibi, Fyodor Naumoviç, öldüm ben.."
" Ne zaman?"
" Yarın akşam yemeğinden önce"
" Ne tuhaf şey! Neden ölmeden geldiniz? Yarın akşam yemeğinden sonra getirirlerdi sizi."
"Gördğünüz gibi Fyodor Naumoviç, kimsem yok benim, yalnızım. Beni buraya getirecek kimse olmaz. Komşular, Pafnutıç, dediler, sen önce git Fyodor Naumoviç'e, belgeni al çünkü yarın seninle uğraşacak zamanımız yok. Besbelli bir günden fazla yaşamazsın."
" Hmm pekala yarın tarihli bir belge vereyim sana. "
" Nasıl uygun görürseniz. Yeterli sigorta sandığına verecek bir belge olsun. İşler çok. Daha papaza gideceğim, yeni bir pantolon alacağım, bu pantolonla ölmek yakışmaz bana."