“Namus davası” deyip:
babam boynuma ip,
annemse ayaklarımın altına sandalye oldu.
.
-Bazı yörelerde, kız çocuklarına çörek otu kadar değer verilmez.-
-KİRLİ ELLERİNİZ de
KİRLİ EMELLERİNİZ de
çocuk bedenlerinden uzak dursun...!-
Yıllar boyunca övünüp durduk insanın "düşünen" bir varlık olmasıyla. Öleceğini bilen, irade sahibi, özgür, kendini konuşarak ifade edebilen bir varlık. Tarif edilemeyecek ayrıcalıklar değil mi?
Kimi ayrıcalıklar aynı zamanda tarif edilemeyen acıları da getirir beraberinde.
Sevdiğiniz birini düşünün meselâ, hasta yatağında, belki ona
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
"Gerçekleşti" 😊🤲
Arkadaşlar Merhaba. Ben Tarsus Üniversitesi'nde eğitim görmekteyim bu yıl 4. Sınıfım ve Gönüllülük Çalışmaları adında dersimizin dahilinde ben ve üç ekip arkadaşımla beraber bir proje yürütmekteyiz. Bir fiziksel engelli bireye tekerlekli sandalye hediye etmeyi düşünmekteyiz. Bize destek olup, elinizden ne gelirse yardım etmek ister misiniz? Bir hayata dokunmamıza yardım eder misiniz? 1K Ailesinin Destekleri için şimdiden teşekkür ediyorum. ( Yardımda bulunmak isterseniz mesaj olarak ulaşabilirsiniz ayrıca daha detaylı bilgi alabilirsiniz.)
(Rica etsem kendi hesaplarınızda bu iletiyi tekrar paylaşım yapabilirseniz müteşekkir olacağım.)
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Nereden başlasam bilemiyorum.
Bazı kitaplar vardır size farklı pencereler açar ve siz farklı atmosferleri solursunuz.
Bazı kitaplar da vardır ki sizi öyle pencereyle falan kandırmaz, tutar kolunuzdan gökyüzüne çıkarır ve size seslenir; bak işte sen dünyayı sadece kendi etrafında olanlardan ibaret sanıyordun, yaşamı, kuralları, toplum yargılarını,
Beni gerçek anlamda bir kez bile dövmediğin de doğrudur. Ancak bağırman, yüzünün kızarması, pantolon askılarını telaşla çözüp sandalye arkalığında hazırda bekletmen benim açımdan neredeyse berbattı. Sanki ortada asılacak biri var gibiydi. Gerçekten asılırsa ölürdü ve her şey biterdi. Ancak kişi asılma hazırlıklarına tanıklık etmek zorunda bırakılırsa ve ilmik gözünün önünde sallanırken bağışlandığını öğrenirse, yaşamı boyunca bunun acısını çekebilir.
🎶BADEM "SEN AĞLAMA"🎶
Sene 2009
17 yaşındayım bizim mahalleye yeni bir aile taşınmış... Tabi o zamanlar mahalleye taşınan kişiyle gidip tanışılır hediye verilir sohbet edilir... Mahallede apartmanın önlerine masa sandalye koyulur çekirdek yenir sohbet edilir falan... Güzel zamanlar tabi :) Yeni taşınan ailenin 2 çocuğu var biri 19
Heidi
Trt çocuk ekranlarında çizgi filmi yayınlanıyor. Tahminime göre çizgi filmini büyük küçük demeden, izlemeyen yoktur.
Gelin haydi! Şimdi de okurun gözünden, Heidi’ye bakalım.
Heidi beş yaşında küçük bir çocuktur. Anne ve babası ölünce ona teyzesi bakar. Ama sonra teyzesi iyi bir iş bulunca Heidi'ye bakamayacağını anlar ve onu dedesine
“Mesele çocuklarına vereceğin herhangi bir
ders değil, örnek bir yaşamdı” (s.37).
Baba, anneyle birlikte bir çocuğun sağlıklı bir benlik algısı, güçlü bir kişilik, kendisi ve toplumuyla barışık bir kimlik geliştirmesinde en önemli aktörlerden biridir. Zira bir ailede baba güveni, otoriteyi, saygıyı, cinsiyet rollerinin öğrenilmesinde onaylanmayı