"Yorgunuz.
Durup dururken de
Yaşayıp yaşarken de yorulduk.
Hiç kimse hiçbir şey dinlendiremez bizi.
Ölene dek yorulduk." (s. 307)
Farklı, kendine özgü üslubuyla şiir dünyasına ayrı bir tat katıyor
Süreyya Berfe Eserin kendi tabiriyle: "Geceyle yorulmuş, günle doğrulmuş şiirler." Hepimiz geceyle yorulanlar değil miyiz? Çok azımız
Bencilliklerden, öfkelerden, kıskançlıklardan, tutkulardan oluşan aşkın yarattığı kasırganın içinden geçerken çevremizi sarıp, bizi ırgalayan o kabarmış dalgaların arasına düşüp kaybolma korkusuyla herkes bir yere, bir şeye tutunma ihtiyacı duyuyor; tutunabileceğimiz iki direk var, biri kendimiz, biri sevdiğimiz.
Kaçımız, endişelerle, korkularla, kuşkularla, kıskançlıklarla, mutluluk hayalleri ve mutsuzluk ihtimalleriyle çalkalanırken kendimize, kaçımız sevdiğimize tutunuruz. Sanırım çok azımız sevdiğimize, çoğumuz ise kendimize sarılırız.
Kaçımız, endişelerle, korkularla, kuşkularla, kıskançlıklarla, mutluluk hayalleri ve mutsuzluk ihtimalleriyle çalkalanırken kendimize, kaçımız sevdiğimize tutunuruz. Sanırım çok azımız sevdiğimize, çoğumuz ise kendimize sarılırız.
Niye kendimize sanldığımızın cevabını az çok biliyoruz. Aşktan ne kadar çok söz edersek edelim, aynı ölüm gibi, aşka da hiçbirimiz hazır olamıyoruz, onunla karşılaştığımızda ilk büyük titreyiş ve coşkuyla birlikte tedirginliği, şaşkınlığı, zaman zaman dehşeti, acıyı, endişeyi,incinmeyi, bir başkasını kendisinden çok sevmeyi şiddetle yadırgayıp ayaklanan gururu da hissediyoruz, o depremde en iyi tanıdığımız, en güvendiğimiz ve kaybetmekten en çok korktuğumuza, kendimize sarılıyoruz.
Bazılarımız bazen ve sanırım çok azımız da her zaman dört elle yapışırız yaşama. Fark ederek, hissederek, ânı yaşayarak yaşarız; bazılarımız ise âdeta parmak ucuyla tutar yaşamı.