Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mobbing Bank Diyor ki;
Yaşam Kalite Düzeyimiz Nasıl Artabilir? Yaşam kalite düzeyimizin artabilmesi için ilk önce ortadoğu ve batı sömürge zihniyetinden uzaklaşmamız gerekir. Yirmi yıldır dinci siyasi ideolojik bataklık ülkemizi böyle bir felakete batının ülkemiz üzerinde bir asır önce ki planlarına hazırlık amaçlı bir çabaya dönüşmesine yol açtı. Bir asırlık
Savaş ve kötülük kan kardeş
Sayfa 126 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Savaş icat eden görmesin cennet"
Sayfa 286 - Yapı Kredi Yayınları, 38.BaskıKitabı okudu
KAN DAVASI, SUÇ TAKİBİ VE SAVAŞ DAYANIŞMALARI
Bu tür dayanışmaları önce Dicle bölgesi aşiretlerinde tetkik edelim: Bu aşiretlerde birbirinden geniş üç grup görülür: «Hamse», «Beniamme», «Sıhiye».. l. Hamse, beşinci göbeğe kadar amcazadeler de-mektir. Soy zincirinde mevcut bulunan «asabe» (baba tarafından akrabalar) terimi, şimdiki aşiretlerin dilinde bu kelimelerle yer değiştirmiştir.Çünkü bunlar, akrabalık sınırını da gösterirler. Oysa «asabe» kelime-sinde akrabalığın kaçıncı göbeğe kadar çıktığını göste-ren bir işaret yoktur. «Beniamr» kelimesi «Beniamr»ın (amroğulları) ge-liştirilmiş şekli olmalı. 2. «Beniamme» özel bir isimle oluşturulur. Siyasal bir birleşimdir. Çeşitli «fuuz» (büyük aile) veya «batın» ın (sop) şeyhleri, içlerinden birini «seyhuşşucuh» (aşiret reisi) seçerek, onun başkanlığında siyasi bir kurul oluşturmaya karar verince, sözü edilen şahsın çadırında toplanırlar. Reis olacak kimse, kılıcını uzatır. Hepsi kılıca parmaklarıyla dokunurlar. Bu törenden büyük aile ve soplardan oluşan «Beniamme» grubu doğar. 3. «Sıhiye» ye gelince, bu da bir bölgede oturan «beniamme»lerin bütünüdür. Bir cinayet olayında eğer katil ve maktul (Öldüren ve ölen) aynı beniamme’ye mensup olurlarsa, kan davasının ortak sorumluluğu katilin «Hamse»sine yöneltilir
"Ancak savaş belirsiz bir zamandır. Güç sıralamaları kolayca değiştirebilir."
Sayfa 181 - Sarah J. Maas- Hilal ŞehirKitabı okuyor
Evet, maddi savaş zahirde durakladı; fakat fikir, inanç, din ve kültür sahasındaki mânevi mücadele, sinsi ve gizli çalışmalar bütün şiddetiyle devam ediyor. Buna karşılık aramızdaki gafil okumuşlar oyunun farkında değil; hatta düşman, onları eski devşirmeler gibi kullanıp kendi namına bize saldırtıyor. Onlar münevverlik iddiasında, fakat kendi öz mâzisinden, mefâhirinden, kültüründen kopmuş; milli idealini, ecdat şuurunu yitirmiş; ezeli hasımlarımızın safına geçmiş; eski eyaletlerimizdeki masur müslüman kitlelerin kanlı katillerini dost edinmiş; asıl dostlarına, soydaşlarına, dindaşlarına, kardeşlerine kan kusturuyor. Diğer yandan, geniş halk kitlelerimiz de -dini eğitimdeki uzun fetret devresi ve milli eğitim politikasındaki sosyal gerçeklere aykırı prensip kararları sebebiyle- örf ve âdetini, ahlâk ve âdabını, dinin ana emirlerini ve zarif inceliklerini unutmuş durumda; inanç, ibadet, davranış ve yaşayışında tashihe muhtaç hususlar, bariz tezatlar, âşikâr tutarsızlıklar ve hazin hatalar dolu. Ülkenin kahir ekseriyeti müslüman ama kaç tanesi dört başı mamur, ölçülü, dengeli, ihlaslı, bilgili, şuurlu, mücahid müslüman?
Sayfa 60
Reklam
Webs, suyun altında ölmekte olan ejderhaların çığlıklarını duyamadı. Suyun altında, savaş üç ay kadar uzaktaydı. Ateş ona dokunamazdı. Pençeler onu yaralayamazdı. Kan, pençelerinden akıp gitti. Suyun altında güvendeydi. Güvendeydi ve bir korkaktı... Yine de sadık, cesur ve ölü olmaktan iyiydi.
Etrafında yalnızca ölüm ve felaket olduğunu görmüş; nasıl ki bir zamanlar dünyayı sular bastıysa, şimdi de ateş çemberi sarmış her yerini. Bu nedenle güvercin kanatlarını açmış, yerle bir olan ormandan başka bir memleket, barışın hüküm sürdüğü bir yer bulmak için uçmuş. Barışı bulmak için dünyamızın üzerinde uçup durmuş, fakat ne tarafa doğru uçtuysa sadece bu yıldırımları ve insanların şimşeklerini görmüş, dünyanın her yerinde savaş varmış. Bir zamanlar sular altında kaldığı gibi kan ve ateş denizi altında kalmış yeryüzü, tufan geri gelmiş; güvercin dinleneceği bir yer bulmak için tüm ülkelerin üzerinden, içinden uçmuş (...) (...) Felaket tufanı gittikçe daha da yükselmiş ve insanlığın üzerine çökmüş, gitgide daha da yayılmış yangın. Ne yazık ki bugün bile hala dinlenecek bir yer bulamadı güvercin, insanlık da barışı bulamadı hala; fakat güvercin aradığını bulamadan evine dönemez, bulamayınca da sonsuza kadar dinlenemez.
Düşünce ve duygu çatışmadan doğar. Savaş meydanında çatışmadan kan akar. Yaratıcı insanların çatışmasından ise düşünce ve duygu açığa çıkar. İlki hayatı zehir eder, ikincisi iyileştirir. Yaratıcı fikirlerin çatışmasını yasaklayan ortam, önünde sonunda fiziki şiddeti iktidara getirir. Korku hâkim olur ve hayat değişir. Yavaş yavaş, sinsice değişir; Çöl olur…
Anlar mıyız? Sanmam.
Çünkü demokrasinin kendisi İslam değildir, Hak değildir, Kur'an değildir, vahiy değildir. Hak olmayınca batıldır, zulümdür, terördür, deccaldır, yalancıdır, iki yüzlüdür, münafıktır, sahtekardır, hilecidir. Madem demokrasi deccalında zulüm yok da dünya tarihinde eşine az rastlanan savaşlar, kan dökmeler neden olmaktadır. Halbuki bütün maddi imkanlar kendi ellerindedir. İsteseler çok kısa zamanda kan akıtılmasını durdurabilirler. Bunları demokrasiden başkaları yapmamaktadır. Bosna'yı, Filistin'i, Somali'yi, Afganistan'ı ve diğer beldelerde niçin kan dökülmektedir? Demokrasi deccalının gönlü olsun, dediği olsun, emri olsun ve bu kanlar üzerine tek ve büyük bir demokratik devlet kurulsun ve başlarına da bir tane cumhurbaşkanı tek elden bütün dünyayı idare etsin, o da Büyük Deccal olsun. Hangi demokrat ülke gösterilebilir ki, icraatında kan dökme olmasın, savaş ve terör olmasın veya zulüm ve sahtekarlık olmasın.
Reklam
Birbirimizle savaştığımızı kabul ediyorum ama iki tür savaş vardır. Bağımsız tarafların güçlerini ölçtüğü şövalyece savaşta herkes kendi başınadır, kendi için kazanır ve kaybeder. Bir de yalnızca sokmakla kalmayan, yaşamını sürdürmek için kan emen böceklerin savaşı. Bunlar paralı askerlerdir ve sen de öylesin
Kortizol hormonu, genellikle "savaş veya kaç" tepkisiyle ilişkilendirilen bir hormondur. Yani hafif bir stres hormonu artışıyla uyanırız. Binlerce yıl boyunca hayatta kalma mekanizmalarımız sabahki koşuşturmaya bizi hazırlamak ister. Bu nedenle güne enerji gerekir. Kortizol salgılandığında kan şekeri de artar.
“Herkesi kucaklayabilecek kadar büyüktü Mısır. Hükümdarlar için baba, halk için başını kaldırıp yüzüne bakamayacakları tanrıydı. Ona tapınmanın ilk koşulu emirlerine teslim olmaktı. İlk emri ise kendi varlığını ilelebet sürdürebilmek için insanların ölmelerini istemekti. Savaş için, piramitler için, yaşatmak için ölmelerini istemek. Bu ayrıcalıklı bir ülkenin vatandaşı olmanın karşılığıydı. Bazen halkın ölmesi yeterli gelmiyordu. İşte şimdi Mısır kraliyet kanı istiyordu, Mısır susuyordu, tanrı kanı istiyordu… Kızgın çöl kraliyet kanını içmek için sabırsızlanırken, kan kokusu Mısır’ın gözlerini kör ediyordu.”
Savaş görmüş adam, dünyanın en korkak adamıdır. O bir daha değil bir insani bir sineği bile öldüremez.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.