Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu nedenle, kuvvetli bir insanın en heyecanlı anında bile dengesini yitirmeyen insan olduğunu söyleyebiliriz.
Sayfa 74
96 syf.
·
Puan vermedi
Dil terimi,yalnız ağız ve dil ile telaffuz olunan sedalardan oluşan sözlerle sınırlı değildir.Dilbilim,doğal bilimlerin en mühimleri arasına geçecektir.Bu bilimin ilerlemesine en fazla hizmet edecek şey yeryüzünde konuşulan dillere gittikçe daha fazla öğrenilme isteği gösterilmesi olacaktır.Dil,insanın düşünsel inanışına bağlıdır. Eski zamanlarda
Lisan
LisanŞemseddin Sami · Gündoğan Yayınları · 199716 okunma
Reklam
Zıtlıklar ve çatışmalar üzerine..
“Karşıtların birliği ve savaşı varoluşun tek ve zorunlu şartıdır, eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı.” Heraklitos
Savaş Sanatı
Savaş sanatı üzerine otorite olanlarla askeri tarihçilerin sava­şın bilim mi yoksa sanat mı olduğu konusundaki görüşleri; bir kısmının hem bilim hem sanat olduğu, bir kısmının da sanat olduğu yönündedir. Savaş, bütün olarak bir bilim değil sanattır. Kendi başına strateji, pozitif bilimlerdeki gibi keskin kurallara indirgenebilir. Ancak savaş bir bütün olarak ele alındığında, bunu yapmak doğru olmaz. Diğerleri arasında muharebeler bilimsel kuralların oldukça dışına çıkarlar. Çünkü muharebe, insanların kaliteleri, davranış ve düşünceleri gibi pek çok şeyden etkilenir.
Sayfa 71 - İnkılâp Kitabevi 8.BaskıKitabı okudu
260 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Varlık zamanın özüdür." vs "Zaman varlığın özüdür."
Martin Heidegger
Martin Heidegger
'in 1927 yılında yazdığı Magnum Opusu '
Varlık ve Zaman
Varlık ve Zaman
'; filozofun nezdinde henüz miâdını doldurmamışken, onun ışığında
Immanuel Kant
Immanuel Kant
ve
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
Georg Wilhelm Friedrich Hegel
felsefeleri hakkında kritiklerini ders notları olarak oluşturmaya başlamıştı. İşte bu kitap da Heidegger'in Hegel'in en meşhur -ama onu kapsayan
Mantık Bilimi (Büyük Mantık)
Mantık Bilimi (Büyük Mantık)
ve
Mantık Bilimi (Küçük Mantık)
Mantık Bilimi (Küçük Mantık)
eserleri kadar
Hegel’in Tinin Fenomenolojisi
Hegel’in Tinin FenomenolojisiMartin Heidegger · Alfa Yayınları · 202050 okunma
Yabanî otların üzerine yığılmış taşları ikişer ikişer kuyuya atmaya durdu. Her hamlesinde kuyunun derinliğinden feryatlar fışkırıyordu.
Ötüken Neşriyât, Dördüncü Basım: İstanbul-2019
Reklam
"Yaşam, değerlendirmeyi bilirsen, uzundur. Ancak kimisi doymak bilmez bir açgözlülük esir alır, kimisini yüklü bir iş gereksiz uğraşlara zorlar. Kimisi şarapla sarhoş olur, kimisi ise üşengeçlikle sersemler, kimisine her daim başkalarının kararlarına bağlı olan bir hırs işkence eder, kisimini ticari kazanç umuduyla tüm karaları ve denizleri dolaşmaya zorlar; kimilerine savaş tutkusu işkence eder,bazen başkalarını tehlikeye atar, bazen de kendileri için kaygılanırlar. Bazıları daha üstün insanlara yaptıkları gönüllü kölelik kabilinden, kıymeti bilinmeyen hizmetlerle kendilerini tüketir, birçoklarını da başkasının talihine duyduğu arzu ya da kendi halinden şikayet esir alır. Değişmez bir hedefi olmayan, tutarlı hareket etmeyen ve bir türlü tatmin olmayan, birçok kişi kararsızlığından ötürü her daim yeni planların içine gömüllür; kimileri rotalarını belirlemelerini sağlayacak hiçbir ilkeyle tatmin olmaz; kader onları aylaklık edip esnerken ele geçirir, öyleki şairlerin en büyüğünün kehanet gibi beyanındaki şu sözün gerçeği yansıttığından hiç şüphem yok: " Yaşadığımız, yaşamın kısa bir bölümüdür. "
256 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Bu kitaba karşı oluşan duygularımı ifade etmeye nerden başlasam diye düşünüyorum çünkü bu kitabı okurken ve bitirdikten sonra içimde oluşan duyguları doğru bir şekilde ifade etmek istiyorum. Bu kitabı okurken ve okuduktan sonra içimdeki duyguları belirtmek gerekirse o da şudur ki hayranlık,huzur ve Allah'a karşı mahcubiyet. Bu kitap Nefs konuşturularak, Aziz Mahmud Hüdâyî'nin hayatı anlatılmış.Nefs hepimizin için de var ve her an bizimle savaş halinde. Bizi doğru yoldan kaydırmak için elinden geleni ardına koymuyor. Şimdi gelelim içimde oluşan duyguların sebebine.Aziz Mahmud Hüdâyî'nin Allah'a dost olmak adına terk ettiği makam,şöhret,mal,mülk... Beni hayran bıraktı.Onun bi yolda sabırla,şükürle,bazen çok zorlanarak,bazen sessizce bir köşede ağlayarak Allah'a yaklaşmak için gösterdiği çabası içimi huzurla doldurdu.Ve nefsimizin her an bizimle olması,Ona uyup doğru yoldan uzaklaşıp,günahlara yaklaşmamız beni Allah'a karşı mahcup bıraktı. Daha söylenecek çok şey var kitap üzerine ama heyecanı da kaçmasın istiyorum. Bir farkındalık oluşturmak isterseniz kendi içinizde,huzurla doldurmak isterseniz içinizi bu kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Ben çok beğendim,çok etkilendim.
Ene 'Sus Ey Nefsim'
Ene 'Sus Ey Nefsim'Fatih Duman · Nesil Yayınları · 20225,5bin okunma
Din iktidarında korunan ve sahip çıkılan kutsallık da değildi aslında. Tarihin o karanlık günlerinden bugüne dinci iktidarların sahip oldukları imtiyazlar, saraylar, gelirler, mülkler korunuyor, onlar için savaş veriliyordu. Kutsal olan dinleri değil, servetleri güçleri idi. Bunlara dokunulması, iktidarlarının sorgulanması üzerine kıyameti koparıyorlar ve bu kıyamet içinde yine dini kullanıyorlardı. Zira her bilimsel buluş, her eleştirel sorgulama ve çalışma onların iktidarlarında bir sarsıntıya yol açacaktı, iyi biliyorlardı bunu. Bundan sebep bütün korkunç cinayetleri işlediler, kutsalı silah haline getirerek milyonlarca insanın canına kastettiler.
Sayfa 36 - Doğu Kitabevi, 2. Baskı, Mayıs 2021Kitabı okuyor
176 syf.
2/10 puan verdi
·
3 günde okudu
OKUNMAYA, VAKİT AYIRMAYA DEĞMEZ BİR KİTAP
-İnanılmaz akıcı ve sürükleyici elimden bırakmak istemedim… -Okurken çok keyif aldım… -Nobel ‘e aday gösterilmiş… (daha ne olsun! ) Evet, sevgili 1000 kitap okuyucusu yukarıdaki cümleler senin incelemelerinden derlendi.
Leyla Erbil
Leyla Erbil
ile ilgili genel intiba çok iyi bir kalemi olduğu. Daha önce de okumadığım bir yazar olduğu için bu düşüncelerden
Tuhaf Bir Kadın
Tuhaf Bir KadınLeyla Erbil · İş Bankası Kültür Yayınları · 20211,963 okunma
Reklam
Her şeyden önce, büyük ölçüde tarla ekimini, tarımı olanaklı kılan hayvanlar tarafından çekilen demirden sabanı, ilk olarak, bu dönemde görürüz Bunun sonucu, yaşam araçlarında, çağın koşulları bakımından sınırsız bir artış görülür. Demirden balta ve demirden bel olmaksızın, geniş ölçüde gerçekleşmesı olanaksız bir dönüşüm, ormanları açılarak tarla ve çayır haline dönüştürülmesi de, gene sabanın türetimine bağlıdır. Ama bütün bunların sonucu, nüfusun hızla artışı ve küçük bir alan üzerinde yoğunlaşması oldu. Tarımın olanaklı olmasından önce, örneğin yarım milyon insanın bir tek merkezi yönetim altında toplanabilmesi için, zorunlu olarak, tamamen istisnaî koşulları birarada bulunması gerekirdi; büyük bir olasılıkla, bu durum hiç gerçekleşmemiştir. Barbarlığın yukarı aşamasının doruğu, kendini bize Homeros'un şiirinde, özellikle İlyada'da gösteriyor. Gelişmiş demir aletler, körük, koldeğirmeni, çömlekçi tornası, zeytinyağı ve şarap yapımı; madenlerin ustalıklı bir biçimde işlenmesi, yük ve savaş arabaları, kalas ve tahtalarla gemi yapımı, sanat olarak mimarlığın başlangıcı, kuleli ve mazgallı duvarlarla çevrilmiş kentler. Homeros'un destanı ve bütün mitoloji işte Yunanlıların barbarlıktan uygarlığa geçirdikleri en kayda değer miras budur. Bununla, Homeros çağı Yunanlılarının, daha yüksek bir dereceye geçmeye hazırlandıkları bu kültür aşamasının başlarında bulunan Cermenler üzerine Sezar ve hatta Tacite'in anlattıklarını karşılaştırırsak, barbarlığın üst aşamasının, üretimde ne kadar zengin bir gelişmeyi kapsadığını görürüz.
Sayfa 31
Düşman durup dururken barış istiyorsa art niyeti var demektir; hızla kaçarken askerlerin savaş düzenine sokuyorsa bir süre sonra ölümüne savaşmayı planlıyor demektir; düşman askerleri bir ileri bir geri gidiyorlarsa bizi kışkırtıp üzerine çekmek içindir.
Eğer ordunun yakınlarında tehlikeli sarp yerler çevresi sağlıklı su doluluk çukurluklar ya da altı yoğun çalılıklı korular bulunuyorsa buralar son derece de dikkatli gözetilmelidir. Buralar tuzak ya da saklanan bir casusun olabileceği yerlerdir. Düşman yakında ve sessiz bu zor bir arazide olmasındandır; uzakta ve saldırıya geçiyorsa seni üzerine çekmek istemesindendir; düşmanın uygun yerde koşullanması avantajı nedir. Ağaçlar sallanıyorsa düşman geliyor demektir; otlar ezilmişse kuşkulan; kuşlar uçuyorsa tuzak var demektir; vahşi hayvanlar kaçıyorsa düşman baskın yapacak demektir; toz bulutları yükseliyorsa düşman ordusu üstüne geliyor demektir; ince uzun bir sıra halinde toz bulutu var ise düşman piyadesi üstümüze geliyor demektir; toz bulutu yavaş yavaş dağılıyorsa düşman ateş yakmış demektir; toz bulutu az ve zaman zaman aşağı çöküyorsa düşman kamp kurmuş demektir.
Osmanlı ordusunda Prusya ekolü
Abdülhamid döneminden itibaren (1876-1909) Alman modelinin açıkça yeğ tutulması olgusu 1908'den sonra Jön Türk iktidarı sırasında do­ruk noktasına ulaştı. 1882'de, Alman Genelkurmay Başkanı Helmuth von Moltke, en iyibsubaylarından oluşan Albay Koehler komutasındaki bir eki­ bin Osmanlı ordusunu yeniden yapılandırmak üzere İstanbul'a
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.