Az sonra Aranda Paşa’nın yönettiği opera başladı. Önceden hemen söyleyeyim, bir operanın parodisiydi sadece. Şarkıcılar ya da başroldeki diva sahneye her çıktıklarında önce Sultan'ın bulunduğu locaya dönerek saygıyla selam verince, gülmemek için dişlerimi sıkıyordum. Sanatçılar Ermeniydi, diva birinci tenorun karısıydı, tek kadın oydu, diğer kadın rolünü oynayanların ve şarkı söyleyenlerin hepsi erkekti.
Sayfa 155Kitabı okudu
Kelâm sıfatı, ezeli bir sıfat-ı İlâhi olmak- itibariyle ve kelâm-ı nefsi veçhesiyle beşerin idrâk mahalli ötesindedir. Salt akli olarak verilecek her hüküm, bu sıfatı ve her İlâhi sıfatı ancak “var ve yok” olarak tavsif edebilir. Sıfatların mahiyetine dair sarf-ı kelâm edebilmek ise salt akli bir muhakemeyi aşmaktadır. Bu durum, Zât-ı İlâhi için
Reklam
TKP değil ama Fransızlar Ankara'nın oynadığı bu komünistlik oyununun farkındadır. Ankara'nın kurduğu sahte komünist partisi hakkında Fransız Levan ordusu başkomutanı'nın Paris'e yolladığı raporda şöyle denmiştir. "Türk milliyetçileri daha erken davrandılar ve Bakü kongresinden sonra Anadolu'ya sızmaya hazırlanan Mustafa Subhi türünden komünistler buna zaman bulamadan, Anadolu, şubeleri ve propaganda büroları şaşırtıcı bir hızla teşkilatlanmış kendi komünist Partisine sahip oldu... Oyun oynamıştı: Mustafa Subhi ve arkadaşları dışlanmıştı ve Ankara hükümeti tümüyle kendisine bağlı ve Moskova'dan bağımsız bir Komünist partisi oluşturmuştu... Ankara'da kurulan sözümona komünist partisinin gerçek amacı bu. Her yönüyle, savaş döneminde Talat Paşa'nın emriyle Türkiye'nin 1917'de Stockholm'de düzenlenen sosyalist enternasyonal kongresinde temsil edilmesi amacıyla kurulan meşhur sosyalist partiyi hatırlatıyor." Emrah Cilasun, Baki ilk selam, Versus, İstanbul, 2006, s. 168
Ölümü nasıl karşıladı? Atay, hastalığını öğrenmesine yakın bir tarihte, 22 Eylül 1976 da günlüğüne gördüğü bir rüyayı kaydeder: Dün gece bir rüya: saatim patlıyor, sonsuz küçük çarklar, dişliler ortalığa yayılıyor, toplayamıyorum, saat camı bir iç basınçla şişiyor, dağılıyor. Günlük s:262 Bir insanın, ölümü iç dünyasında nasıl karşıladığını bilmek zordur. Ancak 3 Ekim 1977 de Atay, günlüğüne insanın içine işleyen şu ifadeleri kaydetmiştir: Düşüncem geç gelişti, biraz geç başladım; biraz da erken bırakmak durumunda kalıyorum. Geleceğini kaybetmek, yaşanan zamanı da boşlatıyor. Ne yapalım, henüz biraz daha ayakta durma gücüm var; deneyelim, sonuç almaya çalışalım. Halit Refiğ'e Londra'dan yazdığı son mektuplarından birinde korkularının olduğunu, tümörün beyninin sol tarafına sıçradığını yazar. Ölümün eşiğinde olduğunun bilincinde şu satırları yazar: Sen hep diyordun ya, "otur yaz, otur yaz" Haklıymışsın Halit'çiğim: fakat ben de bir ay içinde durumumun bu kadar hızla değişeceğini ummazdım doğrusu... Yazmak, şu "Eylembilim" hikayemi bitirecek kadar zamanım, aklım ve gücüm olsun istiyorum... Türkiye'yi de, bütün karmaşıklığına rağmen, özledim. İstanbul'da sakin ve düzenli günlerim olsun istiyorum. Beni soran dostlara çok çok selam. Halit Refiğ'e Mektuplar, s:192
"Kelâm: Büyük Mucize..."
- "... Kalbi yansıtan kelâm, en büyük mucizedir! Başka mucize aramayın, kelâma inanın..."
Gemiden uzatılmış merdivenleri tırmanırken, Toros elinin tersiyle gözlerini siliyor, “Selam söyle!” diye bağırıyordu. “İstanbul’a selam söyle!”
Reklam
Geri173
739 öğeden 731 ile 739 arasındakiler gösteriliyor.