Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
...Sana bu parayı veriyorum, çünkü beni artık mutlu eden pek bir şey yok, sadece sen varsın. Beni tanımanın sana acı ve hüzün getirdiğinin farkındayım. Umarım bir gün bana daha az öfkeli ve kırgın olduğunda sadece bu yaptığımdan başka yapacak bir şeyim olmadığını, bunun gerçekten iyi bir yaşama sahip olmana, benimle tanışmasaydın sahip olacağın hayattan daha iyi bir hayata sahip olmana yardımcı olacağını da anlarsın. ... İşte böyle. Kalbimde bir iz bıraktın Clark. Komik kıyafetlerin, kötü esprilerin ve en küçük bir duygunu bile saklamak konusundaki beceriksizliğinle odamdan içeri girdiğin ilk andan itibaren bende bir iz bıraktın. Sen benim hayatımı, bu paranın senin hayatını değiştireceğinden çok daha fazla değiştirdin. Beni o kadar sık düşünme. Seni sulu gözlü bir şekilde hatırlamak istemiyorum. Sadece iyi yaşa.
Sayfa 478Kitabı okudu
''Mandolin sesi hiç bu kadar canımı yakmamıştı.'' ''Ne dinliyoruz?'' ''Vivaldi'nin G Minör'den Mandolin Konçertosu'nu. Organlarımın kazındığını hissediyorum. Ruhi, sen ne dersin bu konuda? Senden çalınanlar üzerine hissettirecek bir iki baş ağrısını daha bana lütfeder misin?'' ''Yaşın kaç ki daha senin?'' ''Ana rahmine düştüğümüz 9 ayı da sayıyor
Reklam
Atatürk'ün Adalet'i... Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
Çin'in bir köyünde yaşlı bir adam varmış. Çok fakir... Ama imparator bile onu kıskanırmış. Adamın öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki... İmparator bu beyaz at için ihtiyara önemli bir para teklif etmiş, ama adam atı satmaya yanaşmamış. 'Bu benim için yalnızca bir at değil. Bir dost. İnsan dostunu satar mı?' demiş. Ama bir sabah kalkmış
Başını kaldırıp yukarı baktı ve yıldızlı gökte ufuktaki tek kızıl yıldızı seçti; Tanrıça Lostris'in yıldızıydı bu. Onun tılsımını yükseğe kaldırdı ve Tanrıça'ya Övgü'yü musiki makamında okumaya koyuldu. Daha ilk kıtayı tamamlamıştı ki öfkeli ve yabana bir gücün varlığını hissetti. Başka bir tanrı çağrıya yanıt vermişti, Taita da iştar"! tanıdığına göre, bunun hangisi olduğunu tahmin edebiliyordu. Övgünün ikinci kıtasına başlaması üzerine ilersindeki kayanın üstünde bir parıltı belirdi. Marduk'un tapınağındaki kurban ateşinin yandığı zamanlar ocağın bakır duvarlarında beliren kızartı gibi bir şeydi bu. Taita, "Marduk gücendi ve öfkesini gösteriyor," diye hoşnutluk duydu. İhtiyar adam hafif hafif ışıldayan noktaya gidip durdu ve monoton bir tonla konuşmaya başladı: "Ülkenden ve tapınağından çok uzaklardasın, ocakların Marduk'u. Bu Mısır ülkesinde sana tapınanlar çok az. Güçlerin burada dağılmış durumda Tanrıça Lostris'e sesleniyorum, sen ise buna karşı koyamazsın." Taita böyle diyerek eteğini kaldırdı. "Ateşini söndürüyorum, Marduk," dedi ve bir kadın gibi yere çömelerek kayanın üstüne işedi. Kaya, demircinin fırınındaki bir metal külçesi gibi cızırdadı ve buhar salıverdi. "Yok Edici Marduk, Tanrıça Lostris adına senden kenara çekilip geçmeme izin vermeni istiyorum."
Vakit öğleni geçmişti. İnsanın yüzüne alev alev vuran yakıcı güneşin etkisi azalmıştı. Rüzgar yoktu lakin evin yanında akan derenin başındaki iğde ağacının yapraklarının hışırtısı ve kokusu insana huzur veriyordu. Bir müddet ağacın gölgesinde oturdu. Kokuyu içine çekti. Sonra yokuş yukarı yürümeye devam etti… Zeynep’in annesi ile birlikte
Reklam
Şuan seninle konuşmaya o kadar ihtiyacım var ki bilemezsin. Ne sen arıyorsun, ne de benim cesaretim var telefonu elime almaya... Ben senin sesini bile unutmaya başlamışken kimler ezberliyor kokunu? Kimler seviyor dokunmaya kıyamadığım saçlarını, kim sarılıyor sana gecenin bu yarısı, saatin bilmem kaçında? Ben seni özlemekten ölürken, sen kimlerin ömrünü uzatıyorsun oralarda? Bu hayatta seni benden daha fazla sevebilecek biri daha yok. Bu yüzden en çok beni acıtırsın, beni kırarsın. Senin kılına zarar gelse en çok benim canım yanar, ben üzülürüm. Bırak yanında olmayı, bunları sana söylemeye bile artık hakkım olmadığını biliyorum. Ama elimde değil, seviyorum... Seni sevmek acıdan başka bir şey vermiyor oysa. Ellerin başkasına dokunuyor şimdi, yokluğun bana...
İstanbul’un fethi tamamlanır ve Bizans’ın hapsettiği tüm hükümlüler salıverilir. Ancak iki keşiş(papaz) zindandan çıkmak istemezler. Huzuruna getirilen keşişlere Fatih sorar: “Niçin zindandan çıkmak istemiyorsunuz?” Papazlar derler ki: “Biz İmparator Konstantin’e adil ve hakperest ol dediğimiz için zindana atıldık. Böyle bir haksızlık karşısında
Yazmamın sebebi düşünüyorum.Başka bir semtte doğmama rağmen hatırlayamadığım hayatımın ilk yılları benim için hiç bir sorun teşkil etmezken. Hatırladığım, doğumumdan sonra değiştirilen evler ve en sonunda bir tanesine karar kılınıp, çocukluğumun, gençliğimin ve şimdiki zamanlarımın geçtiği ki burada ortalama bir on beş yıldan söz ediyorum. yaşadığım bu mahallenin, sokakların, binaların daha önce ilk defa görmüşcesine hayretle bakmamın sebebini düşünüyorum. Neden şimdi bunlar bana yabancı geliyor ? İlk defa görmüş bir turist kadar yabancı ve korkakça bakmamın sebebini düşünüyorum. Nedeni; Yıllarca yaşadığım bu ayna kırıklarıyla dolu sokakların yansımasını bir mana ile bitiştirebileceken, varlığından çok sonraları haberdar olduğum sen, ve senden sonra her şeyin manasının değişmesinin, çelişkileri olabilir mi diye düşünmedim değil. Açıklayacağım bunu, her şeyi. Genel olarak yaptığım gibi konuşurken söylediklerimin yarısının beynimde takılı kalmasından dolayı insanların beni anlayamamasından öyle sıkıldım ki! Tüm kanımla açıklayacağım. Senden önce gördüğüm her şeyi dünya ve ahvalleri ile bitişik bir mana yüklemeye çalışırken, senin karşıma çıkıp, sarılmadan sonra yüklemeye çalıştığım mana değil, yalan olduğunu fark etmem, fark ettik den sonra seninle birlikte hayatımdaki her şeye yalan olmayan gerçek bir mana yüklemeye çalışmanın çelkişkisi ve tezatlığının, çarpışmasının sonucu aslında olan bir şey durumum. İki atomun çarpışması sonucu ortaya çıkan “CERN” patlaması. Nasa bu konuda benden yardım alabilir, tabii ki yardım etmek gibi bir düşüncem yok. h.a
Tek Kollu Şampiyon Karateci Çocuk...!!! Japonya’da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybetmesiyle bu hayali de yıkılan çocuğun babası, Japonya’nın ünlü bir Judo ustasına giderek yardım istemiş. Usta
Reklam
240 syf.
10/10 puan verdi
Her şey bir yana, bir insan nasıl bu kadar sevilir? Bir insan, bir insanı nasıl bu kadar çok sevebilir? Bir kitap nasıl böyle içten yazılır? Sen nasıl bir insandın Ahmed Arif? Sen nasıl güzel sevdin öyle? ''Senin ne güzel,ne yüce yüreğin var '' dedirtiyor okurken. Yazının en sevdiğim koludur mektuplar.Bir ırmak gibi gürül gürüldür kelimeler.İki
Leylim Leylim
Leylim LeylimAhmed Arif · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201316,3bin okunma
Senin Gemin Camdan SevgiliDuydum ki yine umudunu kesmişsin insanlardan, dostluklardan... Duydum ki yine acımaya başlamışsın kendine... Yolunu kimselerin bilmediği, bilmek de istemediği sevginin o hayal ülkesinde birilerini beklerken çok üşümüşsün... İnsan ancak kendisine sevgili olabilir, diyormuşsun. Şimdi artık yollarda ve binbir hayalin peşinde
Üzdüler seni değil mi, kırdılar, canını sıktılar. Bırakıp gitmek istedin ne varsa, "Allah belasını versin" dediğin zamanlar oldu mutlaka. Göz-yaşın aktı, annenin öpmeye kıyamadığı yanaklarına. Çıkmak istemedin evden bazen, sarılıp yastığa kimsede hissedemediğin "sıcaklığı" aradın yatağında. Üstüne üstüne geldiler, anlamını yitirdi sevdiğin ne varsa. Yaklaş bir şey söyleyeceğim kulağına, boş ver aptal onlar halden anlamazlar. Sen iyi bak kendine. Dikkat et yemene içmene, sıkı giyin, çorapsız basma yere. Gördün işte kimsen yok senden başka. İçindeki çocuğun ellerini bırakma ve sımsıkı tutun inandıklarına.…ve rica ederim her söylenene aldırma. "Işığı gören geliyor" diyip yürüyeceksin! Kimse ne yaşayıp ne hissettiğini senden daha iyi bilmiyor unutma. (Cihad Kök)
Değirmenci, Oğlu ve Eşek İki şairimiz, Malherbe ve Racan, Baş başa kalmışlar bir gün. Aralarında açık konuştukları için: - Sana bir şey soracağım, demiş Racan; Sen görmüş geçirmiş adamsın, Hayatı benden iyi bilirsin. Benim artık karar verme zamanım. Ben kimim, nem var, ne işe yararım? Bunları senden iyi bilen yoktur. Ne dersin? Gidip taşrada
Sayfa 93
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.