Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Oğuz Çevik

224 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
#hgwells #onikihikayevebirrüya #bilimkurgukitapkulübü Aralık kitaplarından olan On İki Hikaye ve Bir Rüya, hepsi bilimkurgu türünde olmayan on iki öykünün derlenmesiyle oluşturulmuş. @mayakiyap tarafından basılan kitabın çevirisi Elif Nihan Akbaş’a ait. Kitabı Storytel’den dinleme imkanınız da mevcut. Wells işlediği konularla hem bilimkurgu
On İki Hikâye ve Bir Rüya
On İki Hikâye ve Bir RüyaH. G. Wells · Maya Kitap · 057 okunma
Reklam
360 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Felsefe, hayatım boyunca -lisedeki verimsiz dersleri saymazsak- uzak kaldığım bir dal oldu. Ancak okuduğum bazı kitaplarda alt metinleri daha iyi anlayabilmem için bir parça da olsa bu alana bulaşmam gerektiğine karar verdim. Kısa bir araştırmanın ardından sevgili @ ve @ içeriklerinden yardım alarak bir liste hazırladım. Listenin başına da Felsefenin Kısa Tarihi’ni yazdım. Nigel Warburton’un bu kitabı, mottosu felsefe yapmamak üzerine kurulu ülkemizde tam 62 baskı yapmış. Yazar Sokrates ile başlayıp adım adım günümüze geliyor. 40 bölümden oluşan kitabın bölümlerinde 1 veya 2 isme yer verilmiş. Kitabın ismi ‘Batı Felsefesinin Kısa Tarihi’ olsa yerinde olurmuş zira bahsi geçen isimler hep Batı ülkelerinden seçilmiş. Benim gibi kulaktan dolma bilgiye sahip ancak olaydan bihaber olanlar için isabetli bir başlangıç kitabı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Kitapta bilinmeyen kelimelerle dolu karmaşık bir dil yok. Filozoflar ve düşünceleri affınıza sığınarak aptala anlatır gibi anlatıldığından okuması ve anlaması çok rahat bir eser ortaya çıkmış. Kitabın yüzeysel bir anlatıma sahip olduğunu belirtmeliyim. Felsefeye gönül vermiş okurlara hafif gelecektir. Ben birkaç giriş kitabı ve Umberto Eco’nun Felsefe Tarihi kitaplarını okuyup biraz daha derine inmeyi planlıyorum. Bu alanda okumalar yapanların da önerilerini aşağıya bekliyorum.
Felsefenin Kısa Tarihi
Felsefenin Kısa TarihiNigel Warburton · Alfa Yayıncılık · 20206,9bin okunma
208 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
İkinci Dünya Savaşı’nda orduya alınan yazar Almanlara esir düşmüş ve Dresden şehrine getirilmiş. Mezbaha Beş ismi esirlerin kaldığı binadan geliyor. Vonnegut esir tutulduğu bu sürecin sonunda Dresden’in bombalanmasına şahit oluyor ve askerden döndüğünde kitabı yazmaya başlıyor. Yazarın yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı kitabın farklı baskıları mevcut. Dost ve Can baskılarını inceleme fırsatım oldu. Güncel baskı olan Can baskısıyla okumanızı öneririm. Billy Pilgrim’e göre zaman boyutundan azade olan uzaylı Tralfamadore türü geçmişi, bugünü ve geleceği aynı anda görebilir. Kitabın ilerleyişi de bu hususa dayanıyor. Billy sürekli olarak yaşadığı farklı zamanlar arasında geçiş yapıyor. Çocukluğuna, gençliğine, savaş dönemine ve yaşlılığına yaptığı bu geçişler başlarda beni biraz yordu. Vonnegut kitabında savaş, evlilik kurumu, aile, siyaset, toplum, ekonomi, ölüm gibi birçok hususa absürt bir dille değiniyor. Dresden şehrinin bombalanması çok kısa anlatılsa da bu kadarı bile yaşanan vahşetin büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Yapılan saldırıda birçok sivil hayatını kaybetmiş. Yazar Dresden’de hayatını kaybedenlerin Alman olması nedeniyle Müttefik devletlerin bu olayı yok saydığına, medyanın da üç maymunu oynayarak buna çanak tuttuğuna değiniyor. Bilimkurgu olarak uzaylı meselesi ve zamanda yapılan yolculuklar var. Teknik bir dil olmadığından rahatlıkla okuyacağınızı düşünüyorum.
Mezbaha Beş
Mezbaha BeşKurt Vonnegut · Can Yayınları · 20211,508 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
708 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Antik Çağ’ın ve belki de insanlık tarihinin en önemli metinlerinden olan İlyada, hepimizin kıyısından köşesinden bulaştığı bir eser. Homeros hakkında birçok rivayet olsa da M.Ö. 9. Yüzyılda yaşadığı tahmin ediliyor. Yunan Mitolojisi’ni kaynak alan metin uzun yıllar kutsal kitap olarak görülüp zorunlu olarak okutulmuş. Homeros sadece edebiyatı
İlyada
İlyadaHomeros · Türkiye İş Bankası Yayınları · 20147,3bin okunma
208 syf.
·
Puan vermedi
Miyazaki animesi aracılığıyla hemen hemen herkesin bildiği bir karakter olan Kiki’nin maceralarını okumak çok keyifliydi. Çocuk kitabı olarak geçse de yetişkinlerin de keyifle okuyacağını düşünüyorum. Cadı Kiki 13. Yaş gününde kendine bir düzen kurmak için kedisi Jiji’yle birlikte evden ayrılıyor. Deniz kıyısında nispeten büyük bir kasaba olan Koriko’ya giden Kiki burada tutunmaya çalışır. Cadılara alışkın insanların yaşadığı küçük bir kasabadan geldiği için Koriko başlarda onu zorlasa da türlü maceralarla halkın sevgisini kazanmaya başlar. Kiki’nin dünyasında cadılar sihirlerini yıllar geçtikçe unutuyor. Bu modernleşmeyle birlikte geleneklerin terk edilmesi metaforu olabilir. Kiki’nin evden ayrılışı, kendine düzen kurması ve sonunda hep özlemini çektiği aile evine döndüğünde kendini oraya ait hissedemeyişi de büyümenin çok güzel bir örneği. Ağır kitaplardan yorulduysanız biraz dinlenmek ve iyi hissetmek istiyorsanız Kiki’nin Cadı Kargosu tam size göre.
Kiki'nin Cadı Kargosu
Kiki'nin Cadı KargosuEiko Kadono · İthaki Yayınları · 2022478 okunma
Reklam
360 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Vonda N. McIntyre’ın Düşyılanı kitabı bir yazarlık atölyesinde rastgele çektiği Cow ve Snake kelimelerinden türeterek oluşturduğu kısa bir öyküye dayanıyor. Ursula K. Le Guin gibi feminist bilimkurgu ekolünün bir üyesi olan yazar Düşyılanı ile Hugo, Nebula ve Locus ödüllerini kazanmış. Bilimkurgu klasiklerinin 81. Kitabı olan eserin çevirisi Aslı Genç’e ait. Kıyamet sonrası Dünya’ya konuk olduğumuz kitapta, elit bir grup korunaklı bir şehrin içinde yaşamını sürdürürken dışarıda kalan insanlar zorlu şartlara uyum sağlamak zorunda kalmış. Nükleer savaş sonucu harap olan ve büyük bölümü çöllerden oluşan bu ortamda insanlar teknolojik olarak da büyük kayıplara uğramışlar. Yılan isimli karakterimiz sahip oldukları sınırlı bilgilerle insanları iyileştirmeye çalışan şifacılardan biri. Düşyılanı ise şifacıların kullandığı Dünya dışı bir canlı türü. Bu canlının zehri uyuşturucu madde özelliği taşıdığı için şifacılar için oldukça önemli. İyileştirme seanslarından birinde Düşyılanı öldürülünce karakterimiz zorlu bir yolculuğa çıkarak yeni bir Düşyılanı bulmaya çalışıyor. Feminist bilimkurgu öncüsü olan yazar güçlü kadın karakterler oluşturmuş. Bunu yaparken de kadınları körü körüne yüceltip, erkekleri yerin dibine sokmamayı da başarmış. Baş karakter şifacı olunca iyileştirme bütün yönleriyle ele alınıyor. Fiziksel iyileşmenin yanında Melissa karakteri aracılığıyla ruhsal iyileşmenin de işlendiğini söylemeliyim. Dili oldukça yalın olan kitap ortalara doğru biraz konudan uzaklaşır gibi olsa da oldukça akıcı ve sürükleyici bir anlatıma sahip.
Düşyılanı
DüşyılanıVonda N. McIntyre · İthaki Yayınları · 202256 okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
Ira Levin korku, gerilim ve bilimkurgu türünde eserler veren bir yazar. Daha çok Rosemary’nin Bebeği kitabıyla tanınıyor. Stepford Kadınları’na bekletimi düşük tutup başlamıştım. Orta seviye bir eser olduğunu düşünüyorum. Kitabın arka kapağını okuduğumuzda zaten ne okuyacağımız konusunda fikrimiz oluyor. Bu nedenle merak faktörü de ortadan kalkmış oluyor. Stepford adlı sıradan bir kasabaya yerleşen bir ailenin uyum süreci devam ederken Joanna komşularıyla ilgili tuhaf bir durum fark ediyor. Bu kasabada kadınlar reklamlardan fırlamış gibi çekici vücutları ve sürekli ev işi yapmalarıyla pek de doğal görünmüyorlar. Joanna kendisi gibi bu durumu tuhaf bulan iki kadın daha bulup olayı biraz daha incelemeye başlıyor. Arkadaşlarının da tek düze kadınlara dönüşmesi bardağı taşıran son damla oluyor. Joanna eşinde de bazı tuhaflıklar sezmeye başlayınca Stepford’dan kurtulmaya çalışıyor. Kitap bilimkurgu türünde kabul edilse de kadınların robot olduğu izlenimi dışında bir bilimkurgu öğesi yok. 1970li yıllarda toplumsal cinsiyet rollerini yeren bir eser olduğunu düşünürsek kitabın niye klasikler içine alındığını anlayabiliriz. Bunlar dışında sade bir dille yazıldığını ve oldukça akıcı bir eser olduğunu da söylemeliyim. Beklentiye girmeden okuyanlar keyif alacaktır.
Stepford Kadınları
Stepford KadınlarıIra Levin · İthaki Yayınları · 2022765 okunma
43 syf.
·
Puan vermedi
·
10 saatte okudu
Yazarlığın yanısıra bir hekim olan Anton Çehov’un tıbbi bir vaka olarak tanımladığı eseri Kara Keşiş, 43 sayfalık kısa bir kitap. Modern Klasikler dizisinden çıkan kitabın çevirisi Mustafa Kemal Yılmaz’a ait. Felsefe alanında çalışan bir biliminsanı olan Kovrin yaşadığı rahatsızlığın etkisini azaltmak ve bir nebze de olsa rahatlamak için manevi ailesinin yanına bir yolculuk yapıyor. Halk arasında anlatılan bir efsane olan Kara Keşiş’in hiç durmadan Dünya’yı gezmekte olduğu ve seçilmiş bazı kişilerle etkileşime geçtiği rivayet ediliyor. Kovrin’in yolu Kara Keşiş ile kesiştiğinde içinde bulunduğu psikolojik durum gittikçe derinleşir. İnsanlık tarihine baktığımızda büyük işler başarmış, özellikle maneviyatı yüksek kabul edilen peygamberler gibi öncü isimler de Kovrin gibi bazı halüsinasyonların etkisinde kalmış olabilir mi? Bildiğimiz daha doğrusu inandığımız değerler sadece bir hayalden ibaret olabilir mi? Kişilerin sahip oldukları bu psikolojik durum onları sürüden ayıran ve dahi sınıfına sokan yararlı etkenler mi? Yoksa bu sadece bir kuruntu mu? Bu gibi soruların sorgulandığı kısa ama derin bir kitap arıyorsanız bir çırpıda bitirebileceğiniz bu eseri rahatlıkla önerebilirim.
Kara Keşiş
Kara KeşişAnton Çehov · İş Bankası Kültür Yayınları · 20226,8bin okunma
215 syf.
·
Puan vermedi
·
29 saatte okudu
Hakan Günday ile tanışıklığımız daha çok yeni olsa da oldukça özgün bir yazar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Günday’ın daha önce Az isimli kitabını okumuş ve yazarın düşüncelerini aktarış şekline hayran kalmış, anlattıklarından da inanılmaz rahatsız olmuştum. Ancak bu rahatsızlık durumu kitaba devam etme hususunda herhangi bir engel oluşturmamıştı. Daha varlığının başında istenmeyen, hor görülen, aptal diye çağırılan bir karakter Asil. Gözlerindeki heterokromi gibi iç dünyası da farklı tellerden çalıyor. Aklı başında, uyanık ve kurnaz olan benliği kontrolü ele aldığında inanılmaz işler başaran Asil, zeka olarak biraz daha farklı çalışan benliğine döndüğünde normallikten uzak olan diğer uca gidiyor. Kitaba göre gerçek iyilik diye bir kavram yok. İnsanlar sadece Tanrılarından korktukları için davranışlarını dizginliyor. Zira Tanrısı olmayan tek varlığın Tanrı olduğunu düşünürsek insanı yaratırken uyması gereken kurallar olmayacağından insanın mükemmel veya iyi olması gibi bir gerekçenin de olmadığı savunuluyor. Hakan Günday her sayfada anlatıyı bambaşka bir boyuta taşıyor. Kitabı okudukça daha ileri gidemez dediğim her sınırı güzelce geçiyor Günday. Nitekim yeraltı edebiyatı, turisti olduğum bir alt tür olsa da #buaybiz sağ olsun beni yine diyardan diyara sürüklüyor.
Azil
AzilHakan Günday · Doğan Kitap · 20249bin okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Âlvaro Cunhal’ın mücadelelerle dolu yaşamını okuduğumda gerçekten etkilendim. Salazar diktatörlüğü döneminde Portekiz Komünist Partisi’ne katılan yazar uzun yıllar Peniche Hapishanesi’nde yatmış. Buradan kaçmayı başaran Cunhal’ın mutlu denebilecek bir sonla biten yaşamında edindiği deneyimlerini aktardığı 8 tane kitabı var. Portekiz için önemli bir figür olan Cunhal bu eserlerini Manuel Tiago takma adıyla yazmayı tercih etmiş. Gerçek kimliği ise uzun yıllar sonra halka açıklanmış. İspanya İç Savaşı’nın başladığı döneme konuk olduğumuz kitapta iki kutba ayrıştırılmış toplumu gözlemliyoruz. Hitler ve Mussolini’nin desteğiyle diktatörlüğünü ilan etmek isteyen Franco ve buna karşı çıkan halk arasında meydana gelen savaşı okuyoruz. Portekiz Komünist Partisi üyesi birkaç gencin bakış açısıyla sunulan kurgunun merkezinde ise Eulalia isimli bir kadının evi yer alıyor. Bahsi geçen karakterlerin uğrak yeri olan ev adeta bir güvenli liman görevi görüyor. Kitapta ön cephede, hastanelerde ve birçok yerde ilk elden görev alan kadınları da okuyoruz. Hiçbir şeyden haberi olmayan günahsız halkın katledilişi, hayatlarında belki de hiç görmeyecekleri insanların iktidarı için can veren gençler, özgür yaşamak isteyenlerin amansız mücadelesi yalın ve akıcı bir dille anlatılıyor. Canberk Koçak çevirisinin de gayet başarılı olduğunu düşünüyorum.
Eulalia’nın Evi
Eulalia’nın EviManuel Tiago · Yordam Kitap · 202156 okunma
Reklam
284 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Nazilerin 2. Dünya Savaşı’nda Hollanda’yı işgal etmesiyle hayatları giderek zorlaşan Frank ailesi artan zulümle birlikte saklanmak zorunda kalıyor. İki aile ve birkaç kişinin saklandığı bu hücre evinde konuşacak kimsesi olmayan Anne günlük tutmaya başlıyor. Henüz ergenlik döneminin başında olan genç bir kızın günlüğünde hücre evinde yaşananları, genç kızın iç dünyasını, baskı altında kıt kanaat geçinmek zorunda olan insanların nasıl değiştiklerini, insanın en zor durumlarda bile geleceğe nasıl umutla bakabildiğini okuyoruz. Yazılanlarla birlikte savaşın gidişatını, Nazilerin ne kadar ileri gittiğini, iyiye giden gidişatın birden nasıl tepetaklak olabileceğini görüyoruz. Anne Frank anne şefkatinden mahrum kalmış, mükemmel bir örnek olan ablasının gölgesinde kendi kimliğini göstermeye çalışan tek dayanağı olan babasının dahi onu anlamadığını düşünen yalnız bir insan. Saklandıkları iki yılın ardından yakalanan aile Auschwitz toplama kampına gönderilir. Ardından Bergen-Belsen kampına gönderilen Anne ve ablası Margot burada tifodan ölür. Nazilerin savaşı kaybetmesiyle toplama kampından kurtulan baba Otto günlüğü bulur ve kitap haline getirilip basılır.
Anne Frank'ın Hatıra Defteri
Anne Frank'ın Hatıra DefteriAnne Frank · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20177,6bin okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Balıkçıl Gözü, birçok Ursula K. Le Guin kitabı gibi sınıfsal çatışma, cinsiyet eşitliği, ekoloji, özgürlük gibi toplumsal konuları işliyor. Kitabın çevirisi ise birçok Ursula kitabında olduğu üzere Çiğdem Erkal İpek’e ait. Suçluların tek yönlü olarak gönderildiği Victoria gezegenine konuk oluyoruz. Gezegende yaşayan insanlar iki gruba ayrılmış durumda. İlk gelen gruptakiler kendilerince modern bir şehir kurup efendi-hizmetkar hiyerarşisine dayalı bir yapılanma oluşturmuşlar. Şehirliler erkek egemen bir toplum olup, üretmekten ziyade ikinci grubu sömürerek yaşamlarını sürdürüyor. İkinci grup toprağı işleyen emekçi, eşitliğe inanan, şiddet kavramını reddeden barışçıl bir toplum. Şehirlilerin gözünde köle sınıfını oluşturan kasabalılar, yeni bir yerleşim kurmak istediğinde bütün dengeler bozuluyor. Sosyal bilimkurgu alt türüne giren Balıkçıl Gözü, yorucu olmayan duru bir dille yazılmış. Bu açıdan değerlendirdiğimizde okuması rahat, anlattıkları kıymetli bir eser ortaya çıkmış. Kitapla ilgili bazı okur yorumlarında tarihteki ilk bilimkurgu romanı olduğu iddia ediliyor. 1978 yılında yayımlandığını düşünürsek oldukça talihsiz bir iddia olduğunu belirtmeliyim.
Balıkçıl Gözü
Balıkçıl GözüUrsula K. Le Guin · Metis Yayınları · 2023223 okunma
336 syf.
·
Puan vermedi
·
24 günde okudu
William Gibson’un Neuromancer’ı bir bilimkurgu okuru olarak uzun süredir merak ettiğim bir kitaptı. İlk olarak 6.45 baskısıyla dilimize kazandırılan kitabın çevirisi pek beğenilmediğinden yeni çeviriyi beklemiştim. İthaki kitabı duyurduğunda da oldukça heyecanlanmıştım. Hugo, Nebula ve PKD ödüllerini kazanan eser siberpunk alt türünün kurucusu
Neuromancer
NeuromancerWilliam Gibson · İthaki Yayınları · 2023302 okunma
240 syf.
·
Puan vermedi
·
10 günde okudu
Stanislaw Lem’in Aden kitabına benzer bir konuya sahip olan Yenilmez, ilk olarak 1998 yılında İletişim baskısıyla dilimize kazandırılmış. Kitap İthaki tarafından 2018 yılında yeni bir çeviriyle Bilimkurgu Klasikleri bünyesinde bizlere sunuldu. Ben İletişim çevirisini daha çok beğendim. Regis III ismli gezegene yapılan bir yolculuğa konuk oluyoruz. Kondor gemisinden haber alınamayınca gönderilen Yenilmez mürettebatı, gizemli bir keşif sürecine başlıyor. Lem’in diğer kitaplarından da aşina olduğumuz ayrıntılı anlatım bu kitapta da mevcut. Özellikle bazı kısımların teknik bir dille yazılmış olması, coğrafi betimlemelerin uzunluğu, okunuşu sekteye uğratsa da genel olarak akıcı bir eser olduğunu söyleyebilirim. Gezegeni keşfederken evrim hakkında verilen bilgileri keyifle okudum. Kitabın ana kahramanı diyebileceğimiz Rohan’ın düşüncelerine de katılıyorum. İnsanlık tüm evrenin hakimi gibi davranmayı bırakıp konumunu tekrar gözden geçirmeli. Zaman zaman yorucu olsa da güzel bir kitaptı.
Yenilmez
YenilmezStanislaw Lem · İthaki Yayınları · 2018596 okunma
112 syf.
8/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Ayrıntı Bilimkurgu Dizisinin 5. Kitabı olan Lucky Strike, Kim Stanley Robinson ile tanışma kitabım oldu. 3 bölümden oluşan kitabın çevirisi Osman Bulut’a ait. Kapak tasarımına da değinmeden edemeyeceğim. Çok beğendiğim kapağın illüstrasyonu Berat Pekmezci’ye, tasarım ise Gökçe Alper’e ait. Kim Stanley Robinson bilimkurgu türü için önemli isimlerden kabul ediliyor. Özellikle Mars Üçlemesi ile birçok ödülün sahibi olmuş. Üçlemenin ilk kitabı Kızıl Mars ismiyle basıldı. Ancak yıllardır devam kitaplarıyla ilgili bir gelişme yok. Lucky Strike 1945 yılında ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine gerçekleştirdiği nükleer saldırıyı anlatan alternatif tarih kitabı. Saldırıyı düzenleyen ekipte yer alan Frank January isimli bir karakter üzerinden askerlerin ruh halini bizlere aktarıyor. İkinci kısım, verilen farklı kararlar sonucunda hangi durumlar oluşabilirdi? Sorusuna cevap arıyor. Üçüncü kısım yazarla yapılan söyleşiye ayrılmış. Alternatif tarih türünü seven biri olarak kitabı beğendim.
Lucky Strike
Lucky StrikeKim Stanley Robinson · Ayrıntı Yayınları · 201850 okunma
107 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.