Beni Tarihle Yargıla
'Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is,
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla,
Ve tarihle yargıla...'
Bal değildir ölüm bana,
“Kızıl cooluk alcalım” adlı eser 1963 yılında Povesti gori stepey/Dağlardan ve Steplerden Masallar adlı kitapta yer aldı. Ancak öncesinde 1959’da “Dolondun kan colunda” adıyla Kırgızistan’da yayımlanmıştı. Delbirim adıyla 1981’de tek kitap olarak da basılacaktı. Türkiye’de de farklı adlarla yayınlandı. Ancak en bilineni Al Yazmalım, Selvi
KARADUTUM ŞİİRİNİN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ .....
1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı:
“Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım,
Yan yana oturdular. Bağdaş kurdular. Başlarının üstünden katar olmuş bir turna sürüsü süzüldü geçti. Karaca oğlanın gözü turna sürüsüne takıldı kaldı.Turnalar gözden ırılıncaya kadar gözlerini gökten indirmedi. Turnalar dağları aştı. Uzaklarda, göğün mavisin de nokta nokta sinek gibi kaldı. Çukurova’nın üstüne doğru ağdılar. Bir ak bulutun ardından kayboldular.
İçinde gurbet depreşti. Gurbet bir bıçak gibi içine oturdu. Ne zaman bir turna görse öyle olurdu. Hangi Türkmen turna görse böyle olur. Gurbet Türkmenin baş belası. Ayrılmaz can kardaşı. Yeşil başlı telli turna… Turna sevda habercisi. Tuna, turna katarı değil, posta tatarı. Sevgilisi dizinin dibinde de olsa,selamı gene turna götürür. Yan yana oturup sustular
kayık
gözü kuşlarla oyaladık,
başka dünyaların ağaçlıkları,
vakitsiz rüzgarıdır artık
düşünceyi savunusuz bırakan.
yağmurlu bayırlar unutulmuyor
ve boşalmış parkın içindeki bakışma
sorudan soruya.
şaşkınlık, yalnız şaşkınlık,
yüzlerde okunanların eşyaya
vurması, saksılara ateş
dikilmiş gibi gözlerle yansır da
arkların uğultusunda güneş,
kana döndürür taşın toprağın rengini
kokuların zehri.
çoktan ölmüş bir kadın bu çağ,
eskimiş kıyıya vuran denizde
çiçeksiz bir sevda kayığı,
süslü bir at ıssız bir yerde,
ve can kulelerinin göğündeki kuşlar
rüzgarsız durmuşlar.
Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm , felsefeyle anla
Ve tarihle yargıla
Bal değildir ölüm bana , idam gül değildir bana
Geceler çok karanlık , gel düşümdeki sevgilim
Ay ışığı yedir bana
Ahh...ben hasrete tutsağım , hasretler tutsak bana
Bıyığımdan gül
Güler Bilkay Aygün kaleminden Kaybolan Yıllar..Sevda ve Sinan. Birine göre kazanılmış, diğerine göre kaybedilmiş yıllar. Sevda, gözü yükseklerde, azla yetinmeyen, zengin bir adamla evlilik yapmak isteyen güzel ve çekici bir genç kız. Sinan ise iş hayatına hademelikle başlayan, dikkat çeken yakışıklılığa sahip olmasına rağmen, bulunduğu statü sebebiyle aşık olduğu kız tarafından en ağır hakaretlerle reddedilen bir adam..Sevda'nın zenginlik hırsı karşısında, Sinan'ın başarı hırsı galip geliyor. Sevda zenginliğe, Sinan ise başarıya koşuyor ve biri yıllarını ilmek ilmek kazanırken, diğeri yıllarını adım adım kaybediyor. Sizi yormadan, sıkmadan, keyif alarak okuyacağınız bir roman. Değerli yazarımız roman benden sorulur demiş adeta..