Gider ayak son bir ileti daha paylaşayım. Buraya geldiğimde asla böyle şeyler yapacağım aklıma gelmezdi. Buradan arkadaşlarım olacağı, birini takıntı haline getireceğim ve insanların duygularıyla oynayacağım aklımın ucundan bile geçmedi. Ama hepsini yaptım. Sonuncusu hariç hiç birinden pişman değildim. Yine olsa yine yapardım! Geri geleceğim. Çok sonra... Sevdiğim sevmediğim tüm kullanıcılar, beni seven sevmeyen tüm kullanıcılar! Hepinize teşekkür ederim. Aynı zamanda özür dilerim. Elveda.. ( Ne dram yaptım ama. .d )
“Eskiden herkes daha sadeydi ve daha az şeyle mutlu olurdu... Ben sadeliği severim.” (sf 131)
Anton Çehov ve absürt gelsede ismi
Ayı olan kitabın incelemesinden herkese merhabalar. Okudum bitti ama nasıl bitti? Kitap veya kitaplar üzerinde kötü yorum yapmayı pek sevmem hatta çok ama çok az olumsuz düşünceler kullanırım. Sonuçta
“Ey gönlüm, hiçbir yerde senden daha fazla seven, daha geç anlayan, daha çok kuşatan gönül yoktur! Nerede yakışır sendeki kadar, geçmişle gelecek birbirine?”
Merhaba öncelikle :)
Bu ilk İncelemem olarak kalsın mı ? Kitabı ince ince inceleyeceğim diyecektim ki çok uzun yazınca okumadığınızı biliyorum,biliyorum tabi ki hey gidi hey :))
Çok uzatmadan;kitabı geçen hafta sahaftan aldım ama nasıl bir almak onlarca kitabı kucaklayıp,masaya yığıp abartısız söylüyorum (onlarca kitabın arasından)hah dedim biri de bu olsun tabi ki daha önce sayfaları biraz karıştırdım :D
Evet şöyle söyleyeyim spoiler falan vereceğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz,o kadar alıntı ekledim ki bence bu en güzeli
#61225074 okumak isterseniz yeterli olur diye düşünüyorum.Kitabın dili ağır olabilir(çok fazla felsefi terim)özellikle felsefe sevmiyorsanız baştan diyeyim.Fakat şöyle de iyi bir yanı var ki bu beyefendi
Kostas Axelos bana o kadar "nihilist"gelmedi:yani ola ki benim gibi"sapkın"(babamın fikri tamamen :))) sapkın falan değilim(sadece sorularına cevap arayan bir faniyim)bir kişiyseniz okuyun derim :))) bence felsefe seven biri için çok şey var içinde ama sadece bir okunması var..
İnsan, dünya ilişkileri,hayat için aradığımız anlam insanın dünyayla ve/veya birbiriyle ilişkisi gibi gibi işte
Dediğim gibi hakettiği değeri görmemiş bir kitap ben de tesadüfen gördüm iyi ki gördüm.. Eğer okursanız keyifli okumalar dilerim..
Not:bu bir inceleme değil kesinlikle,kitapla ilgili fikrim sadece...
"İşte, yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne benzerim, ne de dostum. İnsanların en seveceni, en cana yakını, bu insanlar arasından söz birliğiyle çıkarıldı. Bunlar, düşmanlıklarını hainliğin son sınırına götürerek, duyarlı ruhuma hangi üzüntünün daha çok dokunabileceğini araştırdılar ve beni kendileriyle
(Şevval's version)
(Çok özendim o yüzden üşengeçlik bile yapmadım şsödmcmcöd)
~ben şevval(başka adım yok,annem engellemeseyiş babam adımı zeynep koyacakmış ama o kardeşime nasip oldu)
~gözlük derecemi anne ve babamdan miras aldım(ama onlar lazer olup kurtuldular)
~aşırı aşırı aşırı üşengecimdir,beni tanıyan birine sorsanız hakkımda
Herkese selam. Size ava giderken avlandık atasözünün vücut bulmuş hali bir kitapla geldim. Yazarın meğersem daha önce
Karanlık Yalanlar adlı kitabını okumuşum ama bu kitapta adı kısaltma ile yazılınca aynı yazar olduğuna ayamamışım. Daha önceden uyanmış olsaydım zaten çok güzel bir kitap okuyacağımın bilinciyle başlardım.Kitabı okurken karakterlerin bakış
Herkese öncelikle merhabalar bu aralar kitap okuma düzenim bozuldu bu kitabı okunca kendi me geldim biraz neden daha önce hiç Peyami safa okumadım diyorum kendime!
Peyami safa kimdir= 1889 İstanbul da doğmuştur düzgün öğrenim hayattı görmemiştir gazetecilik ve öğretmenlik yapmıştır abisi ilhami sefa ile çeşitli dergiler çıkartmışlardır Türk edebiyatında ön planda olduğu yazarlardandıdır kendisi
1961 yılında 62 yaşında hayata veda etmiştir ...
Kitap 1931 yılında yazılmıştır kitap batılı modern ve doğulu kültürü anlatamakatadır kitapta ki karakterler neriman ile Şinasi çocukluktan beri kardeş gibi büyümüş ve birbirlerini seven aşık karakterlerdir Neriman gördüğü bir partiyle daha modernleşmek ve batılı çağa uymak ister onlar gibi her istediği elbiseyi giymek sürdükleri kokuyu sürmek ister onlar gibi olmak ister. Şinasi Nerimanın zıt anlamsını düşünür.
Köşeli Ayraç da çok teşekkür ederim verdikleri fikir için
Keyifli okumalar
Fatih HarbiyePeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 202047,5bin okunma
Neredeyse kitabın her sayfasının altı çizili kısmı oldu. Buna göre de çok az bir kısmını alıntılamış oldum.Çoğu not defterimde kayıtlı..Oldukça yoğun içi tam bir bilgi hazinesi diyebileceğim, hatta bu anlamda başucu olabilecek bir eser. Okup anlayıp hayata geçirenlere ne mutlu..Aslında Gazali'nin tüm eserleri böyle..Açıkcası sindire sindire okumak istedim bu kitabı..Çünkü okuması kolay ama nefse ağır gelen bir eser..İçeriğine değinecek olursam :
Eser 111 bölümden oluşuyor.
Tüm bölümler birbirinden bağımsız ama birbirinin devamı gibi..
Şöyle ki her bölüm bir sohbet konusu.. Ayetlerle, kıssalarla, hadislerle dolu dolu bir eser.. İman, Cennet, Cehennem,Mizan, Sırat, Gıybet, Ramazan,Namaz gibi konulardan söz ediyor..Yani her müslümanın bilmesi gereken konulardan.
Eserin son kısmında önsöz gibi bağlayıcı bir şeyler olsaydı daha güzel olabilirdi. Açıkcası bir de aklıma takılı kalan birkaç bilgi oldu.Tamamlayıcı bilgi çok az olduğu için havada kaldı.. Anlatılan konu hakkında daha fazla şeyi kendisinden katarak anlatım yapmasını beklerdim..Yazar yaşıyor olsaydı mutlaka söylerdim. Ama genel itibarıyla çok güzel bir eser. Dini kitap okumayi seven herkese öneririm.
Belki bir e-okuyucuda bulabilirsem tekrar okumayı deneyeceğim ama Selma Lagerlöf'ün "Nils'in Muhteşem Maceraları "nı en son elime aldığımda çocuktum ve kalın kitap küçük ellerim için çok ağırdı. Ancak hikayenin büyülü ve macera dolu öğeleriyle beni nasıl büyülediğini ve bana nezaket, empati ve doğanın güzelliği hakkında nasıl
Kitabın tam künyesi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan, Hesiodos’un Theeogonia ile İşler ve Günler kitabları, Çevirmen Azra Erhat’ın İncelemesi.
Hesiodos’un 2 kitabı günümüze kadar ulaşabilmiş. Bunlardan ilki Thegonia ( Tanrıların Doğuşu ) diğeri ise İşler ve Günler. Her ikisi kitapta 80 syf yer işgal ediyor. Kitap ise 280 syf. Geri
Rüzgar bizi götürecek şiir kitabı Furuğ Ferruhzad’ın bir kaç şiir kitabının bulunduğu bir yapıt. Şairin duygu ve düşüncelere yaklaşma şekli o kadar güzel ki şiirleri yüreğinizde hissedip, kendinizden parçalar buluyorsunuz.
Belki okumuş olduğum kadın şairler, bir elin parmaklarını geçmez fakat Ferruhzad benim için hep bir numara olacak. Bunun nedeni başta yaşadığı coğrafya olmak üzere; aile yaşantısı, duygu ve düşünceleri olsun kadını kendime daha yakın hissediyor olmam. Aynı zamanda 1950 lerde hele ki Orta Doğu’da bir kadının, saf duygu ve düşüncelerini her türlü zorluğa rağmen şiire aktarmaktan vazgeçmemesi ve onun için büyük bir tutku olması beni etkileyen bir başka unsurdur.
Erkek şairlerin aşklarını, erkeklerin gözünden okuyor ve hissediyorken; Furuğ sayesinde de bir kadının aşkını, üzüntüsünü, hayallerini yine herkeslerin anlayarak hissetme şansı çok yüksek.
Bu kitabı okurken, Arthur Rimbaud’un kadınların şiir yazma konusundaki görüşü aklıma geldi.Şundan bahsediyordu yaklaşık olarak:
‘Eğer kadınlara da eşit imkan ve özgür düşünce ortamı sunulabilirse biz erkekler kadar başarılı olacaktırlar. Ne de olsa onlar da bizlerde insanlarız, neticede aynı duygu ve düşünceleri paylaşıyoruz.’
Bu kitabı da okuduktan sonra bu görüşe hak vermemek mümkün değil. Ve eminim ki daha bir sürü Furuğ ile tanışamadık bu sebeplerden dolayı. İlerisi için güzel örnekler teşkil ettiğini düşünüyorum. Ve kesinlikle şiir seven herkesin en az bir kere Furuğ okumasını tavsiye ederim..
Artık sona geldimde göğsümde bir tümör varmış ve yaşamın sonuna gelmiş gibi hissediyorum.. Onunla birlikte " Eski bahçe" kitabını yazarken bulunmuş, "çocukluğunun soğuk geceleri"nde en az onun kadar üşümüştüm ve artık "Her şeyin sonundayım" kitabından geriye bir ben kalmıştım ..Anılarının gelişigüzel gelip beni
Porsuk Ağacı Cinayeti Agatha Christie kitaplarından son zamanlarda oldukça sık karşıma çıkan bir eseriydi. Bende okuma yolculuğumda elimde olan diğer kitaplarından ziyade buna öncelik verdim. Ancak beni biraz bu konuda hayal kırıklığına uğrattığını söylemem gerekiyor. Çünkü olay örgüsü ne kadar güzel kurgulanmışsa işleyişi bir o kadar eksikti. Katili kitabın sonuna kadar oldukça merak ettim ancak heyecanımı sürekli diri kalmadı. Yer yer konunun ve diyolog akışının birdenbire değişmesi kitabı anlamam konusunda da beni biraz zorladı.
Kitabın konusu zengin bir iş insanı olan Rex Fortescue son zamanlarda parasını işe yaramaz işlerde harcamaya başlamış ve bu durum çevresininde oldukça dikkatini çekmektedir. Ancak Fortescue bir gün aniden zehirlenerek ölür. Ve akabinde şüpheli olan tanıkların ve ailesinin yaşamını okura sunmaktadır.
Agatha Christie kitaplarinda polisiye dışında ailenin ya da olayın içinde bulunan topluluk da, sırlar işlemeyi çok seven biri. Ki bu durumu kurguya oldukça başarılı ve özgün bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. Bu kitabında da bize derin aile sırları ve entrikaları eşlik ederek olayları daha merak ettirici bir hale getiriyor.
Eser de eşlik eden Agatha Christie karakteri Jane Marple. Miss Marple benim olayları çözüm şekli açısından severek okuduğum bir karakter. Ancak yazar bu karakterine kurgu da ne yazık ki Hercule Poirot kadar yer vermiyor. Bu durumun kitabın işleyişinde heyecanı eksilten unsurlardan biri olarak görüyorum.
Bazı eksik bulduğum yönlerine rağmen yine severek keyif alarak okuduğum bir romanı oldu. Yazarın kalemini seviyorsanız okuma listelerinize eklemenizi tavsiye ederim.