Niye böyle oluyor bilmiyorum.
Eğer bir şeyi çok seversem aşırı abartıyorum sonra tüm günümü ona harcıyorum vee birden böyle bir bıkkınlık, soğuma geliyor.Verdiğim sevgi kadar bir soğukluk, istememe geliyor.( insan ilişkilerinde bu böyle değil tabii ki.)
Mesela bu uygulama :'(
gece gündüz demeden uygulamadaydım sonra birden bıkkınlık geldi vee kaç gündür doğru dürüst bakmadım bile.
Niye böyle oluyor anlamıyorum bunun psikoloji de bir ismi olmalı 🤧
Khaled Hosseini'nin "Uçurtma Avcısı" adlı romanı, okuyan herkesin yüreğinde derin izler bırakan, insan ruhunun karanlık dehlizlerinde dolaşan ve aynı zamanda umut ışığını da elden bırakmayan bir başyapıt. Afganistan'ın karmaşık siyasi ve toplumsal yapısının arka planında, dostluk, ihanet ve kefaret temalarının işlendiği bu
Şimdi artık biliyorum ki, sadece virüsler değil, her şey bulaşıcı.
Şiddet, kötülüğün her çeşidi ne kadar bulaşıcıysa, iyilik de, sevgi, şefkat de bulaşıcı.
Bu araştırmanın bize sunduğu 3 şey:
1. Hiçbir şey kalıcı mutluluk sağlamaz.
2. Acı sonsuza dek sürmez.
3. Herkes aslında ortalama mutluluk değeri kadar mutlu. Başımıza gelen majör mutluluk ve acı durumları belli bir süre devam etse de bir süre sonra –genel olarak 6 ay 1 yıl arası– ortalama mutluluk düzeyimize geri dönüyoruz.
İnsanın en kuytu duygularına ulaşan şair duyarlığının hedonik adaptasyonu kaçırması elbette ki mümkün değildir. Abdurrahim Karakoç’un unutulmaz “Unutursun” şiirinde hedonik adaptasyonun izlerini görebiliriz. Şiir, edebiyatımızda çoğu zaman ölümden daha acı olarak görülen ayrılık acısının zamana nasıl yenik düşeceğini anlatır. Gençlik çağlarından kalma bir ayrılık acısını konu alan şiirin bir bölümü şöyledir:
“Unutmak kolay mı deme
Unutursun Mihriban’ım.
Oğlun, kızın olsun hele
Unutursun Mihriban’ım.
Yıllar sinene yaslanır
Hatıraların paslanır.
Bu deli gönlün uslanır...
Unutursun Mihriban’ım.
Gün geçer, azalır sevgi
Değişir her şeyin rengi.
Bugün değil, yarın belki
Unutursun Mihriban’ım.”
– Abdurrahim Karakoç
》Şeker Portakalı'nın Zezé'si serinin ikinci kitabı Güneşi Uyandıralım ile karşımızda. Yine masum, yine gözleri ışıl ışıl, yine sevgi dolu. Ama Zeźe artık büyüyor ve haliyle yeni yaşları ona yeni hüzünler de getiriyor.
》Dahası, küçüklüğündeki şeker portakalı fidanı ve Portuga'sı da yok. O zamanki yoksul Zezé de yok. Çünkü zengin bir
Kavanoza hapsettiğin balığı, kafese hapsettiğin kuşu sevdiğini sanıyorsun değil mi? Aslında onları değil sana ait oluşlarını seviyorsun.. Gerçek sevgi sahip olmadığına karşı gösterdiklerini gizlidir..