Temel Çavuş, ertesi sabah tan yeri atarken kırmayı duvardan alarak biraz avlanmak üzere kırlara açıldı. Hava oldukça serindi. Kuru otların üzerinde artık pırlanta iğne başlarına benzeyen milyonlarca çiy tanesi yerine gümüş kırağı serpintileri yatıyordu.
Çifteye tavşan saçmasıyla doldurulmuş fişekler sürmüştü. Buralarda ondan daha okkalıca av
Bu hatmin sahibi çok çok seveceğim canım ciğerim Muhammed'im Ali'mmdir.🪄
@zfr_mrl
Şimdi teyzoşummm.
Öncelikle annenin bazı tespitlerini, daha doğrusu tezlerini çürütmekle başlayayım. Ben seni Azra kadar sevemezmismismis...misim. Zaten de İstanbul çok çok uzaklardaymış. Asla öyle bir şey yok. Çünkü ben uzaktan da çok güzel severim.
"Allah, mü'minlerin canlarını Cennet karşılığında satın almıştır." der Kur'ân-ı Kerîm Tevbe sûresinin 111. âyetinde. Asr-ı Saadet'te, o altın vakitte sahabelerin Hazret-i Peygamber'e en samîmî seslenişleri içinde "Canım sana fedâ olsun ey Allah'ın Resûlü!" veya "Anam, babam sana feda olsun ya Resûlallah!" hitapları çok sık geçer. Cihad, canını Allah ve Resûlü uğruna adamaktır. Yani mü'min için ortada bir can alışverişi mevcuttur. Mü'min, fani canını verip, bâkî cana nail olan kişidir. Hayırlı ve kârlı bir alışveriş…..
Tutunamayanlar
Uyandığım sırada Oğuz Abi sabahlığıyla salonsalamanjede dolaşıyordu. Biriyle konuşuyor gibiydi sanki. Çok üstünde durmuyorum. Sonuçta ben de birilerine göre kendi kendime konuşuyorum. Oğuz Abiyi benden başka gören kimse yok. Ama bu onun olmadığı anlamına gelmiyor tabi. Bugün kayda değer çok bir şey
İlkokulu bitirip kursa gelmişti. Ailesi kendi isteğiyle geldiğini söylemişti. Kayıt için adını sorduğumda, "Fatma" , dedi. Hiç de çekinmeyen bir tavırla... Ve ekledi:
"Eğer hafız yaptırmazsanız kayıt yaptırmak istemiyorum".
Böyle tehdit edercesine konuşması onu yaşından daha olgun gösteriyordu.
121-180 yılları arasında yaşamış ve 20 yıl Roma İmparatorluğu yapmış stoacı filozof ve devlet adamı olan Marcus Aurelius'un kendine hitap ederek kurguladığı nasihat, öneri, aforizmalar, sorgulamalar ve özdeyişler kitabı diyebileceğimiz muhteşem ötesi bir eser.
Karakter ve erdem kazandıracak nadide eserlerden sayılabilecek kitap tam bir
Magnus sık sık onu düşünmüş olduğu için adının anılması artık canını yakmıyor, zihninde canlanan yüzü çok uzaklardaki yıldızların güzelliği gibi, erişilmez ama her gecesini aydınlatan bir parlaklık sunuyordu.
bırakın şimdi dünyevi işleri bir kenara..
yaşanmış güzel bir hikaye anlatayım da,
feyz alarak okuyun, göz yaşlarıyla birlikte..
Fatma İlkokulu bitirip kursa gelmişti.
Ailesi kendi isteğiyle geldiğini söylemişti.
Snelman’ın önderliğindeki genç aydın zümresi ordularının durumuna ve askerlerinin yetiştirilmesine ciddi anlamda önem verdi. (Sf.59)
Snelman sık sık şöyle derdi:
“Maalesef en kültürlü halklar bile dünyada yaşamayı halâ beceremiyorlar. Eski kötülükleri ve karmaşaya olan tutkuları bir anda içlerinden, kıyıları dalgalara boğan azgın bir deniz gibi ortaya çıkıyor. Su taşkınlarından barajlarla korunmak gerekir. Her ordu vatanının sınırlarını binlerce kahramanının siper ettiği ğöğsüyle koruyan canlı ve pahalı bir barajdır. Bir ordu halkına barışı ve hareket özgürlüğünü canını siper ederek sağlar.”
“Ordu, kendini adamayı gerektiren hususi bir rütbedir.” derdi Snelman. “Biz sivillerse her bir kum tanesinin yaşayan bir insan olduğu canlı barajlarımıza değer vermeyi, onlara saygı duymayı beceremiyoruz. Ve eğer gerekirse bu kum tanelerinin binlercesi bizler için, huzurlu bir yaşam için ölmeye gidecek.”
“Bir sokakta, tarlada, dükkanda hatta handa bir subayı veya eri görecek olursam onunla kibarca selamlaşmak isteği doğuyor içimde. Ona şefkatli bir gülümsemeyle yaklaşıp haykırasım geliyor. ‘Sevgili, kıymetli, aziz evlatlarımız! Bizler yüzünden, benim yüzümden kendinizi bu zorlu göreve, vatan müdafaasına adadınız. Tanrı sizi korusun” (Sf. 60,61)
Öncesi: #82434620
Devamı: #82441443