Yusuf Atılgan, Türk edebiyatında modernizm akımının öncü yazarlarından olup romanlarında iç gözlem, bilinçaltı ve psikanalitik yöntemlere başvurarak bireylerin ruhsal durumlarını ustaca aktarır. Kişilerin kendilerine yabancılaşması, yalnızlığı ve toplumda yer edinememeleri gibi olumsuz ruh hallerini aktaran yazarın, roman kahramanları da çoğunlukla psikolojik olarak yıkıma uğramış kişilerden oluşur. Bu romandaki başkahraman C. de böyle bir karakterdir. 1950’lerin sonunda başlayan metropolleşme ve buna bağlı olarak bireyselleşmenin ön plana çıkması; insanlar arasındaki iletişimin azalmasına ve kişilerin kendi iç dünyalarına dönerek kabuklarına çekilmelerine neden olur. Bunun etkisi ile bireylerin gerek kendilerine gerekse de çevreye yabancılaşmaları süreci ise romanın merkezini oluşturmaktadır. Yazar, toplumsal sebeplerini irdelemeden, başkahramanı C.’nin tüm değerlerini yitirerek yaşadığı yalnızlığı, ümitsizliği ve gerçek sevgiyi hiçbir yerde bulamayışını, sonuçta ise her şeyi olduğu gibi kabullenerek düştüğü çaresizliği anlatır. C. her şeye muhalif olan, silik bir karakterdir ki ismi dahi romanda tam olarak telaffuz edilemez. Kitapta, toplumda yaşayan bireylerin zorunluluk sonucu yaptıkları fakat onları mutlu etmeyen yapmacık, samimiyetsiz hareketler içinde oldukları da vurgulanarak eleştirilir.