"Çok partili klâsik Parlamento rejimlerinde idare, millet iradesidir. Ama memleketi millet idare etmez. Bir avuç insan idare eder. Bu bir avuç insan milletin Parlamentoya gönderdiği insanlar,yani Parlamentodur. Ama ya Parlamento soysuzlaşırsa?Ya Parlamentonun eler, tutar yeri kalmazsa? Ya iktidar partisi Parlamentoda meclis üstünde meclis hükümet üstünde hükümet demek olan Tahkikat Encümenleri kurar muhalefeti fonksiyon dışı kılarsa? Ya halk fiilen ikiye bölünmuş olur,kahvelerini,camilerini bile birbirinden ayırırsa?.. Ama bu kadar mı ya? Ya aydınlar? Ya üniversite? Ya ordu? Ya basın? Eğer bütün siperler kaybedilmişse? O zaman bir ülke ne kadar bahar içinde olursa olsun, tarlalar ne kadar yeşerirse yeşersin barajlar, fabrikalar ne kadar yükselirse yükselsin o ülke sıhhatli olsa da nizam hasta demektir."
Sayfa 423 - undefinedKitabı okudu
Çanakkale..
Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı vakasını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak.. Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına bütünüyle düşüyor. İkincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilmeye değer bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu,Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.
Sayfa 34 - Arma YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ölü Askerin Öyküsü
Savaşın dördüncü yılıydı Siperler cesetle dolu Soğuk bir Kasım sabahıydı Bizim Askercik de öldü ”Olmaz” dedi generaller Doktor papazla geldi Biraz ilaç biraz dua
Bertolt Brecht; I.Dünya Savaşı’nın son yılında askere alındı ve bir hastanede görev yaptı. Aynı yıl Ölü Askerin Öyküsü adlı bir şiir yazdı. Bu şiiri, yıllar sonra Nazilerce suçlanarak Alman yurttaşlığından atılmasına neden oldu.
Güven böyle bir şeydir. Onu bir kere kaybederseniz insanlara karşı tavırlarınızı ayarlamaya başlar, araya siperler kazar, bilgilere süzgeç koyar, sadece bilmelerini istediğiniz kadarını iletirsiniz.
Sayfa 379 - Yabancı YayıneviKitabı okudu
Yemliğiyle yalağı, tüneğiyle otlağı birer harika olan evinin içinde altın kafese konulmuş bir İngiliz kadının çevresinde yükselmiş parlak çelik siperler, ona dayanılmaz çekicilikler verir. Hiçbir ulus, evli bir kadını her alanda ölümle toplumsal yaşam arasına sıkıştırarak ikiyüzlülüğe daha iyi hazırlamamıştır; onun için, utançla onur arasında bir ara yer yoktur: Suç ya tamdır ya hiç yoktur; ya her şeydir ya hiçbir şey değildir. Hamlet’in to be, or not to be’sidir.46 Bu iki şeyden birini seçmek zorunluğu, törelerin kendisini alıştırdığı değişmez horgörüyle birleşince, bir İngiliz kadınını dünyanın öbür kadınlarından ayrı bir kadın durumuna getirir. Zavallı bir yaratıktır bu, baskı zoruyla erdemlidir ve bozulmaya hazırdır, yüreğine gizlenmiş sürekli yalanlara yargılıdır, ama biçimce hoştur, çünkü bu ulus her şeyi biçime vermiştir. Bu ülkenin kadınlarına özgü güzellikler bundan ileri gelir: onlar için ister istemez ülkenin özeti olan bir sevginin şu uluslaştırılması, kendi kendilerine gösterdikleri özenlerdeki aşırılık, Romeo ile Juliette’te, Shakespeare’in dehasının bir çırpıda İngiliz kadınını anlatıverdiği sahnede öylesine güzel çizilmiş aşk incelikleri.
Reklam
861 öğeden 841 ile 850 arasındakiler gösteriliyor.