Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir kız bir kere azmaya görsün, derim ben. Eğer kızının okuldan çıktıktan sonra sokaklarda oynaması senin tek üzün­tünse yine talihin varmış derim. Tam şu dakikada mutfakta ol­ması gerekiyor diyorum, oysaki o yukarıda odasında yüzüne boya sürüyor ve tencereleri et ve ekmekle dolmadıkça ayakta duramayan altı zencinin ona kahvaltı hazırlamasını bekliyor. Ve annem de diyor ki, "Okul yönetmenlerine göre ben kıza söz dinletemiyormu­şum , ben kıza ... " "Ama," diyorum. "Dinletemiyorsun, öyle değil mi? Onun­la hiç uğraşmadın," diyorum. "Artık bundan sonra nasıl başla­yabilirsin, kız on yedisine vardı?" Bir süre düşündü. "Ama onlara göre ... Karnesi bile olduğunu bilmiyordum. Bu yıl artık karne kullanmayacaklarını bana söylemişti geçen sonbaharda. Ve şimdi de profesör Junkin beni telefona çağırıyor ve bir daha okula gelmezse okulu büsbütün bırakması gereke­ cek diyor. Nasıl yapar bunu bu kız? Nereye gider? Bütün gün şehirdesin, sokaklarda gezseydi sen görürdün." "Evet," diyorum. "Ama sokaklarda gezseydi. Ben hiç san­mıyorum ki herkesin gözü önünde yapabileceği bir şey için okuldan kaçmış olsun," diyorum. "Ne demek istiyorsun?" diyor annem. "Hiçbir şey demek istemiyorum," diyorum. "Sizin sorunu­zu cevaplıyorum yalnızca." Sonra yeniden ağlamaya başladı, etinden ve kanından olanların nasıl kendisini lanetlemek için ayaklandığını anlattı.
Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Bağımsız Türk Devletlerinin İdari Düzeni Sevindirici mi? Bağımsızlık almış olan Türk devletlerinin Rusya'dan tamamen kopup kopmadıkları hakkında bir iki sahife önce yazmıştım. Fakat bu Türk devletleri Ruslardan tam kurtulsalar bile, çekecekleri sıkıntı uzun zaman devam edecektir. Bu sıkıntıların başında hazinelerinin bulunmamasıdır. 1920
Reklam
LİTTERA AMOR, V Sunu
LİTTERA AMOR, V Sunu Böyle sizi resimlerden, ölü kentlerden bu 1980 kışının akşamüstlerine indirdiğim zaman, neden bilmem, sizi, sizin o buğdaylar, uzun güzel otlar, ırmaklar tadındaki durgun, gizil beyazlığınızı anlatamayacağımı anlarım. Çocukluğumun karne notları gibi o hüzünlü güzelliğinizi siz sanki bu dünya yüzüne hiç çıkarmamışsınız gibi gelir bana. Bunun için de sizi hiçbir şeyle karşılaştıramam. Yine sizin korkunç beyazlığınıza olan o onmaz tutkumun nerden geldiğini bilemem. Belki bu benim yalnız, fukara büyümemdendir. Belki de benim gibi kara kuru bir çocuğun, umarsız İlhan Berk’in, kafasında beyazı (o dokunulmaz olan beyazı) olağanüstü büyütmesindendir. Ama ben onu nasıl büyütmezdim? Benim gençliğimi de (yatağını, kapalı, dökülen bir kadınla paylaştığım gençliğim!) zincirlere vuran hep o değil miydi? Yine belki de bu öylesine karanlık olan kimliğimi, 1918 yılının bir sabahı, hiçbir anlamı da olmasa, herkes gibi bir yerlere yazıp altını çizmememden, onu hiç anımsamamamdan, sonra da bu karanlık, acımasız, anlamsız dünyayı yok saymamdandır. Kim bilir? Bugün Ortaçağ yapıları gibi dökülen beni, sizin yirmi üç saymamdandır. Kim bilir? Bugün Ortaçağ yapıları gibi dökülen beni, sizin yirmi üç yaşınız böyle buldu işte! Şimdi ne zamandır kapandığım koca bir dağın eteğinde, küçük, karanlık bir odadan bunları size yazarken, benim yıllarca büyüttüğüm hep sizin o onmaz beyazlığınız olduğunu anlıyorum. Bunu bilemeyeceğiniz kadar da böyle bilmenizi isterdim.
Rakuten Kobo.
(tarihsiz) Sevgili Aliye, Sana İstanbul Hapishanesi’nden 30 Mayıs tarihinde bir mektup göndermiştim. Bu mektuba on günden fazla bir müddet cevap alamayınca çok merak ettim ve Mehmet Ali Cimcoz vasıtasıyla Erol’a telefon ettirdim. Sıhhatte olduğunuzu, fakat mektubumu almadığınızı öğrendim. Acele mektup bekliyorum. Filiz’in karne vaziyetini,
Sizin Karne Nasil?
...Kezban'in Bayram'a verdigi iyi notlar arasinda, sigara icmeyisi de var. Tarihi, cografyasi, aritmetigi kirik bir karnenin hal ve gidisten tam not tasimasi gibi bir sey bu. Hal ve gidisten kirik almak yuzkarasidir ama tarih, cografya, aritmetikten kirik alamak biraz tembellik, biraz ahmaklik, daha cok da haylazliktan. Herkese boyle ogretiliyor. Kezban da, kendi yasam karnesinde bunu boyle biliyor.
Sayfa 263 - Bayram'in Kezban'daki Yasam KanesiKitabı okudu
8. sınıfın renkli hocalarından birı de yurttaşlık bilgisi hocamız Fâik Şevket Rumelili idi. Hatırımda kaldığı kadarıyla kafatası yapısı ve tip olarak Necip Fâzıl Kısakürek’i andırırdı. Dâima sıra-dışı sorular sorardı. Bir gün derste ben de dâhil olmak üzere tek sıra hâlinde 15 kişiyi birden tahtaya kaldırdı. Sizin yaşınızdaki bir çocuk nasıl vatan hâini olabilir? diye bir soru sordu. Hocanın aklındaki cevâbı bilemeyen herkes 1 alıyordu. Ben de ya 12. ya da 13. sıradaydım. Sıra bana gelinceye kadar herkes çuvallamıştı. Kimisi: “Câsusluk ederim”, kimisi: “Türkiye’ nin harp planlarım çalarım”, kimisi de: “Tren istasyonlarına bomba koyarım” diye cevap vermişti. Bana da aynı soru sorulunca: “Efendim; eğer ben derslerime çalışmaz, hocalarımın sözlerini dinlemezsen işte o zaman vatanıma ihânet etmiş olurum” dedim. Fâik Şevket beyin gözleri parıldadı: “İşte benim beklediğim cevap da buydu!” diyerek bana karne notu olarak 10 numara vermişti.
Sayfa 111