selindeniz
@slndnzdmrr
Yağmurundum yavaş yavaş diniyorum.
Hemşire
lisans
1 Haziran
251 okur puanı
Eylül 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Okur Takip Önerileri
Mihail Bulgakov benim çok sevdiğim bir yazardır. Özellikle 
Köpek Kalbi kitabının yeri benim için çok başkadır. Yazarın 
Genç Bir Doktorun Anıları kitabını da okuyup onu da beğenmiştim fakat bu kitabı onlara göre benim için sönük kaldı. Kitabın ilk başları o kadar kopuk kopuktu ki olayları pek anlayamadım. 80 sayfa boyunca açıkçası sıktı 80'den sonra akıcı oldu. Boş zamanlarınızı değerlendirmek için okunabilir. Onun dışında al mutlaka oku diyebileceğim bir kitap değildi benim için :/
Sanırım başucu kitabımı buldum. Asla ön yargıyla yaklaşmamanız gereken bir kitap. Popüler kitapları okuyamıyorum diyenler lütfen alıp okuyun asla pişman olmazsınız. Yazarın daha önce 
Gece Yarısı Kütüphanesi kitabını okumuştum. O kurgu olarak biraz sıradan gelmişti ama bu kitabın kurgusu ve vermek istediği mesajlar mükemmeldi.
Türkiye şartlarında gelecek kaygısı yaşamayan birisi olduğunu düşünmüyorum. Buna bende dahilim. Gün içerisinde normal olan bir olay bile bende kaygı oluşturabiliyor. Gelecek ile ilgili kaygılardan bahsetmiyorum bile. Fakat "an" da nasıl kalabiliriz bunu bilmiyoruz. Kitap tam olarak bundan bahsediyor aslında. Şuanın pişmanlıklarını geçmişin mutluluklarıyla değiştirmeye çalışmamamız gerektiğini çok iyi bir şekilde alıyor. Kitaba başlamadan önce vay be zamanı durdurmanın cidden bir yolu var mıymış diye düşündüm ama sonunu söyleyeyim yokmuş arkadaşlar. Sevdiğimiz bir anda veya bir kişinin yanında olduğumuzda ağzımızdan şu sözcükler dökülür "keşke zaman dursa ve hep böyle kalsak" eski ben olsam bu sözcüğü çok romantik bulurdum. Fakat kitap yeni bir ben yarattı diyebilirim. Keşke zaman dursa böyle kalsak demiyorum artık zaman akıp gitsin ve çok daha güzel anılar biriktireyim diyorum. Sizinde güzel anılar biriktirmenizi temenni edip incelememi sonlandırıyorum. :)
Aşk aşktır.
Paulo Coelho'nun okuduğum ilk kitabıydı. Evet evet, 
Simyacı kitabını okumadım :). İyi ki bu kitapla başlamışım diyorum kendi kendime. Kitabın başlarında kitabı o kadar anlamadım ki daha doğrusu olayı kavrayamadım. Okudukça açılan ve içini gösteren bir kitaptı. Bence baya da mit içeren bir kitaptı bu da kitabın büyülü olmasını sağlıyordu.
Kitap baş karakter olan Athena'nın çocukluk döneminden şu anki zamana kadar geçirdiği tüm anlam arayışlarını kapsıyor. Sahi ya insanın anlam arayışı nedir?
Baktığımız, dokunduğumuz, hissettiğimiz her şeye sevgiyle yaklaşmak pek mümkün olmasa gerek fakat Athena bunu başaran başardığı için de taşlanan bir karakter.
Kitabı okurken arkada Tibet flütü dinledim çok daha esrarengiz bir hava kattı. Sonunu asla bu şekilde beklemiyordum. Kitabı kapatırken vay beee dedirtti. Farklılık arıyorsanız kesinlikle denemeniz gereken bir kitap :)
Öncelikle bu kitaba ön yargılı olduğum için biraz pişman oldum. Popüler olan kitapları okumakta zorluk çekiyorum. O yüzden Jack London'un bu kitabıda biraz ittirme ile olan bir okuma oldu benim için. Daha önce yazarın 
Meksikalı kitabını okumuştum ufak öykülerden oluşan kitabını çok ama çok sevmiştim. Martin Eden kitabına gelecek olursak yarı otobiyografik olması benim oldukça ilgimi çekti. Martin'in aşkı eski zamanlardan kalma tutkulu, sadık ve içten bir aşkı tasvir ederken Ruth'un aşkını günümüz aşklarına benzettim. Ruth'u ne kadar sevmediysem Lizzie karakterini de bir o kadar sevdim. Sonu tahminlerimden oldukça uzak bir sondu. Bu yüzden kitabın sonu beni oldukça üzdü. Genel olarak kitabı sevdim ve öneririm :)
