Bazı yazarlar vardır, 'yazmak' eylemi onların hayatıdır. Gerçek bir kitap yazmak için ciddi fedakarlıklar yaparlar. Ünlü yazarların popüler kitaplarını okumamış olsanız da mutlaka duymuşsunuzdur. Ama bazı kitaplar vardır ki, asla hak ettikleri yerde değillerdir. Mesela Dostoyevski deyince herkesin aklına elbette Suç ve Ceza gelir, ama Yeraltından
Yaşadığımız Yüzyılın, geçmiş Yüzyılların “GERÇEK ve YÜZE SERTÇE” vuran bir eleştirisidir Erich Scheurmann’ın Göğü Delen Adam’ı…
Papalagi, yani biz beyaz adamlar. Dünya’ya ne yaptık böyle? Ne verdik Dünya’ya, ne aldık Dünya’dan. Bizim olmayan evrene BİZİM damgası vurup, yağmaladık değil mi? Her bir köşesine, her bir sınırına, balta girmemiş
Bu ay yalnız yaşadığım 1+1 televizyonsuz evime 145 TL elektrik faturası geldi. Dün ödedim. Dünden beri asla ışık açmıyorum. Pilli masa lambasını kullanıyorum. Bundan sonra yok öyle gece ayık olmak gündüz ne işim varsa halledicem. En kötü halde mum alacam onu kullanırım artık..
«Ülkeyi yerinde saydırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bütün önlemleri almışlar. Yazık şu memlekete."
"Toplumcu Gerçekçi" edebiyatın eserlerini okumak zordur. Duyarlı ve yarı duyarlı olan insanların yüzünde sert bir tokat etkisi yaratır ya da beyninize inmiş bir balyoz darbesi kadar etki yaratır. Çünkü toplumun tüm
İncelememe bu kitabı kesinlikle ama kesinlikle herkesin okuması gerektiğini bildirerek başlamak istiyorum. Celal Şengör bu kitabında bize kılavuz olarak Aptalları tanıma sanatını öğretiyor.
Millet olarak bilimden uzaklaşıp nasıl bir cehaletin içine düştüğümüz anlatılıyor bu kitapta.. Avrupa'nın karanlık zamanlarında gibiyiz.. Din adamları ve
İnsanlar sömürülüyor, kurumlar ve kuruluşlar sömürülüyor; iman ve inanç, ahlâk ve edep, akıl ve yürek sömürülüyor...
Dostluk, arkadaşlık, yoldaşlık sömürülüyor; dürüstlük ve namus sömürülüyor...
Tarih sömürülüyor; sanat ve edebiyat sömürülüyor...
İstisnasız her yurttaş, hem de gel başımıza geç diye oy verdiği siyasetçi kadrolar tarafından sömürülüyor...
Yaşar Kemal 6 Ekim'de dünyaya gözlerini açmış. İyi ki de açmış demekten başka söz bulamıyorum. İnce Memed'i 2019'da doğum günü hediyesi olarak iş arkadaşım Simge almıştı. Bu zamana kadar okumaya çekindim hem serinin devamı yoktu peş peşe okurum diye düşünmüştüm hem de kalındı ön yargılı davranmıştım. Simge'ye ne kadar teşekkür etsem az. Aynı
Fareler ve İnsanlar kitaplarından sonra okuduğum 3. kitabı oldu.
Tarih boyunca insanlar, sosyal statüleri, dinleri, mezhepleri, ırkları, siyasisi düşüncüleri, destekledikleri rejimlere göre sürekli karşı karşıya gelmiş, bunun yüzünden bir çok savaşlar ve isyanlar gerçekleşmiştir. Bunların arasında belkide en sürekli olanı emek ve sermayenin kavgasıdır. Köle ve efendi savaşları olarak başlayıp, kapitalizmin icadı ile emek ve sermaye savaşları ile devam eden bu kavgalar her toplumda var olmuş ve olacaktır.
John Steinbeck in bu kavgayı her kesime en iyi şekilde anlatan yazar olarak en önde olduğunu düşünüyorum.
Torges vadisinde, elma toplama işçilerinin ücretlerinde indirime gidilmesi, yeme içme barınma ihtiyaçlarının karşılanamaması üzerine, sendika üyesi Mac ve Jim işçilerin arasına karışarak grevi örgütler. Kızıllar olarak işçiler arasında çok sevilmeselerde, örgütleme işini başarırlar ve grev başlar.
1930’lu yıllarda geçen bu hikaye o dönemi belli karakter ile anlatmış. Kitabı okurken insanların hayalleri günümüz insanından oldukça farklı. İnsanlar sadece karınlarını düşünmeden doyurmak ve huzurlu bir yuva istiyor. Ya günümüz dünyası nasıl? Bizlerin o kadar çok oyalandığımız noktalar var ki, sömürülüyoruz ama o kadar çok şeyin peşindeyiz ki, bir türlü sömürüldüğümüzü anlayamıyoruz. Elimizde oyalanmamız için bir sürü oyuncak var ve bir çocuk gibi hiç bir şeyin farkında değiliz.
Sade, gerçek, net bir kitap.