Vergilius, hep kendi tarlalarının sımırlarında gezinmiş,
her zaman kendi hayatının smnırboylarında kalmıştı; huzur nedir
bilmeyen bir insan; ölümden kaçarken ölůmü arayan, eser vermek
isterken eserden kaçan biri; bir âşık, ama yine de hep kovalanmaya
yargili, gerek ic gerekse dış dünyanın tutkuları arasında yolunu
kaybetmiş, kendi hayatına sadece konuk olabilmiş biri. Ve bugün.
neredeyse būtūn güçlerinin sonuna vardığı noktada, kaçışının ve
arayışımın sonunda, tam kendi kendinin üstesinden gelmişken ve
ayrılmaya hazırken, böyle olabilmek için kendini aşabilmişken ve
son yalnızlığı da üstlenmeye, iç dünyasında bu yalnızlığa uzanan
yolda yürümeye artlk hazırken, kader onu bir defa daha eline geçirmiş, yalınlğı, köklerine dönmeyi, ic dünyayı ondan bir defa daha esirgemiş, dönüş yolunu yine değiştirmiş, bu yolu dış dünyanın alacasına doğru saptırmış, bütün hayatını gölgelemiş olan kötülüğe
geri dõnmeye zorlamıştı Vergilius'u; sanki artlk kaderin Vergilius
için saklı tuttuğu tek bir yalınlk kalmıştı - ölmenin yalınhığı.