Jack London'un yarı otobiyografik kitabı Martin Eden'i ilk okumaya başladığımda çok klasik olan fakir ve gururlu bir gencin, zengin bir kıza aşkını okuyacağımı düşünmüştüm. Ancak kesinlikle yanılmışım. Martin Eden'in amacı uğruna verdiği emek, gösterdiği gelişim muhteşemdi. Martin, kendi sınıfından, özünden kopup, yalnızlaşmış. Kendini geliştirmesine, zekasına ve azmine hayran olsam da romanın başında kendi sınıfını aşağılamasını ve hor görmesini hiç sevemedim. Elbette aşk sevdiğini bir çeşit yüceltme işi ama bu ait olduğu sınıfı zihninde bile olsa yerin dibine batırmakla olmamalıydı.
Sonrası spoiler içermektedir:
Jack London, Martin eden için aşağıdaki gibi bir yorum yapmış.
"Martin Eden için neden biraz üzülmeyeyim? Martin Eden bendim. Martin Eden bir bireyci idi, bense bir Sosyalist. İşte bu nedenden ben yaşamaya devam ediyorum ve işte bu nedenden Martin Eden öldü. ...Bu kitap bireyciliğe bir saldırıdır. Martin Eden, başkalarının ihtiyaçlarının farkına varmayan aşırı bir bireycidir. Hayalleri kaybolduğunda, uğrunda yaşayacağı hiçbir şey kalmaz."