Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çıplak gerçek
19. yüzyıla ait bir efsaneye göre, Gerçek ve Yalan bir gün karşılaşırlar. Yalan, Gerçek'e: "Bugün muhteşem bir gün!" der. Gerçek, gökyüzüne bakıp iç çeker, çünkü gün gerçekten de çok güzeldir. Birlikte biraz zaman geçirirler. Derken bir kuyuya varırlar. Yalan, Gerçek'e: "Su çok güzel, haydi birlikte yıkanalım" der. Gerçek biraz şüphelidir; suyu kontrol eder ve gerçekten de çok güzel olduğunu fark eder. Bunun üzerine ikisi de kıyafetlerini çıkartıp yıkanmaya başlarlar. Aniden, Yalan sudan çıkar, Gerçek'in kıyafetlerini giyer ve hızla kaçar. Gerçek, kuyudan çıkar; elbiselerini bulamayınca bir hayli öfkelenir. Yalan'ı bulmak ve elbiselerini geri almak için her yere koşar. Bu sırada Gerçek'i çıplak biçimde oradan oraya koşarken gören Dünya, bakışlarını küçümseme ve öfke ile geri çevirir ve onu görmek istemez. Zavallı Gerçek, çaresizlik içinde kuyuya geri döner. Artık sonsuza dek saklanacak ve ortadan kaybolacaktır çünkü çıplaklığından çok utanmaktadır. Yalan ise o gün bugündür dünyayı dolaşmakta, Gerçek gibi giyinip toplumun ihtiyaçlarına karşılık vermektedir. Çünkü Dünya, hiçbir şekilde Çıplak Gerçek ile karşılaşmak istemez.
Sayfa 17 - Tuti KitapKitabı okuyor
352 syf.
·
Puan vermedi
·
57 günde okudu
George Orwell 1984 kitap tahlili(spoiler içerir) 1-Roman Türü: George Orwell'in 1984 isimli eserinde distopya türü ele alınırken; sistem, bürokrasi ve yönetimlere eleştiri söz konusu olmakla birlikte en net esas alınan şey totalirizm eleştirisidir. 2-Olay Örgüsü: Olay kurgusal bir evrende geçmektedir bu kurgusal evrende Dünya:
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019165,8bin okunma
Reklam
Sana Bir Tanrı Getirdim
Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi Hani sen iyiydin Halden anlardın Hani sen git demiyecektin bana Ve ben herşeye rağmen gelecektim İçimde bir umut Ellerimde olgun meyvalar Dünya nimetleri
·
Puan vermedi
Duygular, enerji , ışık….
Yine, yeni, yeniden…. Aynı, temelden yazılan , aynı felsefeden dünyaya yayılan bi ışık. Rezonans halinde , ne olur…??? Kapasitif ve endüktif sistem elemanlarına ait gerilimler yükselir. Yanii..; Bizler, aralıksız olarak yayın halindeyiz. Olumlu ve olumsuz düşüncelerimizle sürekli olarak rezonans alanımızı programlıyoruz .Rezonans alanımız
Rezonans Kanunu
Rezonans KanunuPierre Franckh · Koridor Yayıncılık · 20194,064 okunma
daha önemli işlerimiz vardı bizim
"her şeyi yaptım, her şeyi verdim, kabul ettim her şeyi ama o bir gün bırakıp gitti beni." biz kadınlar çoğunlukla buna yatkınız, neye? sunmaya, vermeye, iyileştirmeye, fedakarlık etmeye. neden? yeterki o mutlu olsun, ne olursa olsun, diye. oysa, dedi;
Tülay Kök
Tülay Kök
sen kendine ait parçaları tek tek terk edip feda ettiğinde ortada sen diye bir
"Olmuş bitmiş, devrini ve hükmünü kaybetmiş olaylar" der dururdum onların üzerinden geçerken. Oysa olmuş bitmiş, devrini ve hükmünü kaybetmiş olaylar için de ağlanabileceğim anladım. Çünkü hiçbir şey olup bitmiyordu ve demek her şey bitmeyen bir zamanda daha doğrusu zamansızlıkta biteviye yaşanıp duruyordu. Yaşanıp durmasaydı, şu an üzerinde sınav kâğıtları bekleyen bir masanın başında bir fotoğrafa baktığımı, buraya zaman aşırı geldiğimi bile bile böyle acı çeker miydim hiç?
Reklam
İLİM 📔 Hafız Ebû İshâk eş-Şâtibî el-Mâlikî (790 H) Rahimehullâh, Muvafakât adlı meşhur eserinde şöyle demiştir: “Şer’an muteber olan yani Allâh ve Rasûlü Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in sahiplerini mutlak olarak methettiği ilim, amele götüren, sahibini hevasıyla her ne şekilde olursa olsun baş başa bırakmayan; bilakis onun gereğini yerine
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Yapayalnız bir ünlemsin..! dünyayı ıslatan şu yağmurlarda. Her şey çeker ve iter, anlatamazsın...
“Ne garip bir oyuncak şu insan! Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur. Kendisine ve çevresine ait hiçbir şey bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi. İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapsal bir robot. Neye sevinir bilinmez. Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kaſes ve aciz içinde çırpınan bir ruh. Vücut araba, akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden atlar... Bu da haklı: Var olmak için yok olmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin. Bütün musiki, bütün şiir, bütün aşk, bu bir çuval kemik, bu asi ten, bu aptalca endişeler ne olacak? Ne olacağını bilen var mı? Kader hep oynayamayacağı roller yükler insana ve ıslıklar. Alkış sahtekârların...”
Cemil Meriç
Cemil Meriç
Reklam
Vücud ve iç
Vücud ve iç Beden formuna ben dediği an. Kendini yaşamdan ayırdı insan. Vücudun yerine denilir mekan. Form yaranmasına söylenir zaman. Cisime göredir zaman ve mekan. O,yoksa ne yer var,ne de ki,zaman.
İnsanoğlunun yarım, donuk, bulanık bir gölgesi..
“Böyle bir insan sevilir mi, sever mi, nefret eder mi, acı çeker mi? Herhalde sever de, nefret de eder, acı da çeker; çünkü hiç kimse bunlarsız edemez. Fakat nasıl oluyor da bu adam herkesi sevmenin kolayını buluyor? Böyleleri insanlarda bir tür düşmanlık ve öç alma duyguları uyandırır. Onlara ne kötülük etseniz gene gelir size sokulurlar. Ama şu da var ki, duydukları sevgiyi sıcak, soğuk diye ölçmeye kalkarsak, bunlarınki hiçbir zaman ortayı aşmaz. Herkesi sevdikleri için iyi insan sayılırlar; oysa kimseyi sevmezler ve kötü olmadıkları için iyidirler. Böyle bir adamın önünde bir fakire sadaka verirseniz o da verir; ama küfredin, alay edin o da aynı şeyi yapar. Ona zengin denemez; çünkü zengin değil, fakirdir; ama tam fakir de denemez, çünkü ondan daha fakirleri çoktur…….Bu Aleksevey, Vasilyev, Andreyev ya da ne derseniz deyin, insanoğlunun yarım, donuk, bulanık bir hayali, bir gölgesiydi.
Bilinçli olarak telefonla hiç konuşmadan mesajlaşmadan belli aralıklarla yüz yüze buluştuğum arkadaşım, bugün mesaj atmış. Birlikte gittiğimiz bir mekanda, cam kenarındaki çiçek ilişmiş gözüne. Fotoğrafını gönderip altına da minik not düşmüş. "Nereye gitsen bir pencerenin önüne kıvrılır uzaklara dalarsın. Güneş vuran vitraylara dayanamaz ya fotoğraflarını çeker ya şekillerini o giz'li defterine çizersin. Hatrıma düştün, bu güzellikte sen gibi biraz nazlı bir cam güzeli..." Baktığım yerde görmediklerimi gösteren dostlar biriktirmeye gayret ediyorum. Şu mesajda kaç anımız saklı, her birini bu denli hatırlıyor oluşu, özel kılışı... Unutulmamak değil ama güzellikler de hatırlanmak çok kıymetli. Ufff hayatı zaten yeterince rumantik yaşayan birisiyim, hanımefendi oldu mu şimdi bu mutlu eden mesajınız 🥹 Teşekkür ederim Allah'ım. Sen muhabbetimizi kavi ve daim kıl... 🌿
işte hepsi gittiler, boş kaldı her şey; bak, yalnızlıklar da yol aldı epey; neden şimdi beni kendine çeker, şu benim yüzümdeki hiç bir şey?..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.