“Vermek önemlidir Su Vârisi ama ne verdiğini bilmek de bir o kadar önemlidir. Kıymetini sen bilmezsen alanların bilmesini bekleyemezsin. Varoluşumuzda yardımseverlik vardır ama varoluşumuzda hıyanet de vardır. İyilik ve kötülük terazisi sadece günahla dengesini şaşmaz. Emanete sahip çıkmalısın ve sahip çıkılmasına önder olmalısın.”
Dedi ki: Kıstâsü’l-müstakîm de nedir?
Dedim ki: Allah’ın Kitabında tenzîl ettiği ve elçilerine onlarla ölçmelerini öğrettiği beş mîzândır. Kim Rasûlüllah’tan ta‘lîm eder ve Allah’ın mîzânlarıyla (bilgilerini) tartarsa hidayet bulur. Ve kim bundan yüz çevirip re’y ve kıyas’a yönelirse, hakikatten sapmış ve yüksekten yere çakılmış olur.
Dedi ki:
Bu da bizi sonraki konumuza, yani İlahi lyiliğe getiriyor. Şu ana kadar bu konuda hiçbir şey söylenmedi. Şöyle bir itiraz var: Madem acı çekme olasılığı evrende baştan beri vardı, o zaman Mutlak İyilik evreni hiç yaratmasaydı. Bu itiraza yanıt verilmedi. Okura bir uyarıda bulunmak isterim; Yaratmanın yaratmamaktan daha iyi ol- duğunu kanıtlamaya çalışmayacağım. Böyle olağanüstü bir soruyu tartacak insan terazisi yoktur. Varoluşun bir haliyle başka bir halini karşılaştırmak mümkündür, ama varolmak ile varolmamayı kıyasl- ama girişimi sadece sözcüklerle son bulur. "Benim için varolmamak daha iyidir." Hangi anlamda "benim için"? Hiç varolmamış olsaydım, varolmamanın yararını nereden bilebilirdim? Bizim amacımız daha kolaydır. Hem dünyanın acı çektiğini, hem de Tanrı'nın iyi olduğunu kabullenmek, bu iyiliği ve bu acıları çelişki olmadan kavramaktır amacımız.
Bir uzun havadır şu munzur dağı
Mor bir katar gibi dizilir gider,
Saz çalınır akşamları cem olur
Gönlüm terazisi bozulur gider
Koca fırat vura vura başını
Benim anam döve döve döşünü
Aşar çığlıkları anacıkların
Ağıtlar yükselir munzura doğru
yanılmaz deniz
durulma zamanları yükselir
denizin gizli surları
saklı haritalardaki su terazisi
dumanı tüten batığın dinlendiği derinler ufkunu okyanusa ayarlamış gözlerin
uzakta ve diptedir göreceği
denizin gizindeki uçurum
ağır kanatlı dip balıkları
akıntıların yıkadığı para, kara sünger
derinleşmenin eşik taşları
pullarına gömülü gizli balıkların
kalın uykusuna ayarlı saat
ey kendini yenildim sananlar
ışıkla kırılır
denizin dibindeki
yıldız falı
Yaklaşın yamacıma bir mevzudan bahsetmek dilerim:
Burada her şuurlu kardeşimin bir cemaati veya sempatisi olduğu hocaları var. Bir ipe sarılmış olmak ne güzel bir durum olmakla birlikte burada bir sıkıntılı mesele de var. Bence meselenin adı: "Cemaatini dininin önüne geçirmektir." Şunu anlıyorum ve bende bu kısmına dahilim üstelik. Kişi
"Gönül tezgâhına konanı akıl terazisi ölçemez anlayacağın. Biz derin bir kuyudan avuç ile su almaya çalışıyoruz. O yüzden sadece ellerimiz ıslanıyor ancak boş kalıyor."
Sarraf terazisi gerektiren bir mücevheri, oduncu kantarında tartarak bir sanatçıyı tekfir edersek yanılırız. Eğer böyle yaparsak İslamiyeti sanattan soyutlar, onun zerafetini, inceliğini, güzelliğini gizleyip yalnızca salt emirler ve yasaklar dini haline getiririz. Dost edindiniz şu ecnebi milletlere bir bakın, sanatın, medeniyetin, güzelliğin cilt cilt kitaplarını yazmakta, mimari eserlerini ortaya koymakta, taşı, toprağı, kumaşı, ahşabı sanata dönüştürüp onunla övünmektedirler.
Gönül tezgâhına konanı akıl terazisi ölçemez anlayacağın. Biz derin bir kuyudan avuç ile su almaya çalışıyoruz. O yüzden sadece ellerimiz ıslanıyor ancak boş kalıyor.
Ölülerin çıktığı mahkemede etkili olabilecek «kalp skara- beleri* - bunların üzerine,kopya edenler şu duayı kazımış bulunur: «Ey anamın bana verdiği kalp! Ey bedenimin bir parçası olan kalp! Karanlıklarda tanıklık edeceğin zaman aleyhimde bulunma; Anubis, Thot ve Osiris’in karşısında benim sözümün düşmanı olma... Hâkimlerin terâzisi önünde benim gibi ol ve ismimin kokusunun kokmuş çakal gibi olmasına müsaade etme!»
Leyla sahile indi. Kafeden içeri girdi, cam kenarında bir masaya oturdu. Öyle alelade oturmak değil bu, sanki dünyanın su terazisi yamuktu da o oturunca dengelendi.