Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
şubat - 24.bölüm
aziz bey: oğlum, duble: şubat duydun mu, oğlum dedi. ben şimdi ölsem. şimdi, şimdi ölsem; mutlu ölsem. aziz bey: oğlum, kötülük yapan tek sen değilsin. ben de çok kötülük yaptım. insan öyledir. bir şeyi çok istemekten uzak olmak mümkün olsa... duble: aziz baba sen ne kötülük etmiş olabilirsin ki? senin gibi bir adam... aziz bey: o çocuk katilleriyle, o cehennem köpekleriyle işbirliği yaptım. oğlum yaşasın istedim, tek isteğim buydu. duble: oğlunun canına ben kıydım aziz baba. senin kötülüğünün sebebi benim. aziz bey: hayır, hayır oğlum. insan tercih yapar. acıyı yok sayarsa bu olur. hayat budur oğlum; düşersin yedi kez, kalkarsın sekiz kez. zamanı geri çevirmeye çalışmak seinin kendine de dünya üzerindeki bütün canlılara da yaptığın bir ihanettir. hatam affedilmez de, geri dönülmez de. ve ben çocuk değildim.
şubat - 24.bölüm
duble: bir insanın kötülük etmesi ne kadar kolay değil mi şubat? kötülük eden hiç allahtan korkmaz mı? çocuk da olsa. çünkü o da bilir yanlış yaptığını. içi bilir, kalbi bilir yanlış yaptığını. niye bile bile yanlış yaparsın? çünkü insan kendinde olmayanı kıskanır. ben kıskandım. aziz baba benim değil diye ben ali'yi kıskandım. çocuktum ama biliyordum kıskanmak ne. biliyordum. şimdi öyle değil, şimdi ben babamın yanlışıyım diyorum geçiyorum. ama o zaman da öyle olaydı. o zaman öyle olmadı. keşke elim gitmeseydi çocuğun sırtına. tutmasaydım onu suyun altında. keşke... keşke kaybetmeseydim ben iki cihanı da. aziz bey: davut... davut... davut: aziz baba? aziz baba, beni affet. beni bağışla. hakkını helal et. kim gider, kim kalır belli olmaz. benimle hesabını öte tarafa bırakma. eğer bırakırsan bak; bu gözler bu yaşa kadar gördüklerini, bildiklerini görmez olur. benim kalbim kararır. aziz baba, bana babalık et. hakkını helal et.
Reklam
şubat - 24.bölüm
duble: niye bakıyorsun gülüm? bir şey mi var? gülüm: bakmıyorum. hem sen nereden- duble: ben seni görürüm gülüm. göz gerekmez bana, görürüm ben seni. gülüm: nasıl görürsün? duble: insan kendini göremez. sen kendine bak bakalım kendini görebiliyor musun? gülüm: göremiyorum. duble: ama insan kendini bilir. kızınca ne olduğunu, mutlu olunca nasıl güldüğünü bilir. işte ben seni böyle biliyorum, gülüm. öyle görüyorum. kendimi nasıl biliyorsam, öyle görüyorum seni. gülüm: sen beni yanlış gördün duble. hep yanlış gördün. gerçek beni bilseydin, sevmezdin. içimi görseydin... duble: senin için, benim göğsümün kafesi gülüm. senin için kötü, yalnız, kıskanç; benim yarım gibi. duble'nin diğer yarısı gibi.
Eserler//Denemeler//
Enikonu Dergi //
Melek Zehra Balcı
Melek Zehra Balcı
Aralık-Ocak-Şubat-Mart-Nisan Sayıları. 📌📚🖋️🖇️🧿🧚🏻☕💌🕯️
Geçen sene şubat ayını düşünüyorum, depremden etkilenmiş olan, ailesini eşini dostunu kaybetmiş, evini kaybetmiş her kardeşimiz için içimiz sızlardı. Gülmeye eğlenmeye utanırdık ülkenin diğer ucunda bile. Hiç tanıdığımız biri olmasa bile. Elimizde var yok her şeyi seferber etmeye hazırdık. Onlarla aynı ülkenin vatandaşı olduğumuzdan mıydı bu? Aynı dili konuştuğumuzdan mı? Türklüğümüzden dolayı mı sızlıyordu içimiz? Şimdi aynı duyguları Filistin için besleyemiyorsak burada durup onları neden kardeşimiz olarak hissedemediğimizi düşünmek gerekir. Geçen gün arkadaşımla bunu düşündük. O günden daha vahim olmalı halimiz, içimizdeki hüzün kat kat daha fazla olmalı, dua etmekten uyuyamıyor olmamız gerek tıpkı 6 Şubat'ta olduğu gibi. Dilimizden zikir düşmemeli. Eğer o günden farklı durumdaysak bu sadece bizim müslümanlığımızın, imanımızın zayıf oluşundandır. İmanım kuvvetli olsaydı karşıdaki insanın dilini ırkını gözetmeksizin her müslümana karşı aynı kardeşliği hissedebiliyor olurdum. O yüzden Allah'la aramı düzeltmeliyim. Ve Filistin'i kendi evim yuvam gibi dertlenmeliyim. İsrail'e öyle bir nefretle tavır koymalıyım. Olanları görmezden gelmeye çalışanlara karşı hâlâ her yerde Filistin'i, boykotu konuşabiliyor olmalıyım. Daha çok şey var, şimdilik bu kadar kalsın burada.
Nitekim 1924 Teşkilat-ı Esasiye kanununun üçüncü maddesindeki "Devletin dini Din-i İslam'dır" ibaresi 10 Nisan 1928'de İsmet (İnönü) ve 120 milletvekilinin imzaladığı bir kanun teklifi ile çıkarıldı, yerine yeni bir hüküm konmadı. Bu yeterince cesur bir girişimdi ve 5 Şubat 1937 değişikliği ile aynı maddede; "Türkiye devletinin cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçı olduğu, resmi dilinin Türkçe ve başkentinin de Ankara olduğu" değişmez bir hüküm olarak belirtildi.
Reklam
Virginialı orman bekçisi Roy Sullivan 1912 yılının yedi şubat günü doğdu ve yetmiş yıllık ömrü boyunca yedi kez yıldırım çarpmasına maruz kaldı: 1959’da bir yıldırım ayak parmaklarından birinin tırnağını kopardı; 1969’da bir başka yıldırım kaşlarını ve kirpiklerini ütüledi; 1970’de bir başka yıldırım sol omzunu kavurdu; 1972’de bir başka yıldırım onu saçsız bıraktı; 1973’te bir başka yıldırım bacaklarını yaktı; 1976’da bir başka yıldırım bir ayak bileğini yardı; 1977’de bir başka yıldırım göğsünü ve karnını yaktı. Ama 1983’te kafasını dağıtan yıldırım gökten gelmedi. Dediklerine göre sebep bir kadının sözü ya da sessizliğiymiş. Öyle diyorlar...
Kadın millet vekilleri
Türk kadınlarının ilk kez oy kullandıkları 8 Şubat 1935 tarihli yine seçimler sonrası 18 kadın milletvekili olmuştur.
Sayfa 269Kitabı okudu
28 Şubat'ta Churchill, Çanakkale Boğazı'nı alır almaz Rusların 47.000 asker gönderebileceğini öğrendi. 1 Mart'ta Yunanlılar Türklere karşı 60.000 asker gönderme teklifinde bulundu. 10 Mart'ta, zafer beklentisi Savaş Konseyi'ni öylesine sarmıştı ki, çeşitli toprak kazançları konuşuldu. İstanbul Rusya'ya verilecekti; İngiltere İskenderun'u alacaktı.
Sayfa 355 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Süha SertabiboğluKitabı okuyor
İnsan ömrü de bir çiçeğin açıp kapanması gibi kısaydı aslında. Zaman ve mekan, kime göre ve neye göre... zaman mı insan ömrüne, yoksa insan mı zamana ayarlı bilemedim.
Reklam
Churchill 14 Şubat 1901'de Parlamento'daki koltuğuna oturdu. Bundan sonra tüm yaşamını kamuoyunun gözlerinin önünde geçirecekti.
Sayfa 164 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Süha SertabiboğluKitabı okuyor
Şubat Yolcusu
seni kim çizebilir şubat yolcusu yalnız akşam olsun dağınık olsun ceplerinde bozuk bir bulut uğultusu geceleyin dörtte bir ölüm korkusu dörtte dört sabaha karşı yağmursun seni kim çizebilir şubat yolcusu bütün çizgileri bozuyorsun
Sayfa 18 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
6 Şubat...
- Sesimizi duyuyor musunuz. Hayır!
Sayfa 307 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
1830 yılının yazında Victor Hugo imkansız bir teslim tarihiyle karşı karşıyaydı. On iki ay önce yayımcısına yeni bir kitap sözü vermişti. Ama yazmak yerine yılı diğer projelerin peşinden koşarak, misafir ağırlayarak ve işini erteleyerek geçirmişti. Bu durumdan sıkılan yayımcısı altı aydan daha kısa bir teslimat tarihi belirledi. Kitabın Şubat 1831’de bitmiş olması gerekiyordu. Hugo erteleme alışkanlığını yenmek için tuhaf bir plan kurdu. Bütün giysilerini topladı ve bir yardımcısından onları büyük bir sandığa kilitlemesini istedi. Geniş bir şaldan başka giyecek hiçbir şeyi kalmamıştı. Dışarı çıkmak için uygun kıyafeti olmadığı için çalışma odasından çıkamadı ve 1830 yılının sonbahar ve kışında çılgınlar gibi yazdı. Notre Dame’ın Kamburu 14 Ocak 1831’de, planlanandan iki hafta erken yayımlandı.
Sayfa 183 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.