Hayal kırıklığı anlamında kullandığımız, sıklıkla "sükût-u hayal" olarak yanlış kullanılan tamlamanın doğrusu, sukut-u hayal'dir. Eş anlamlısı inkisar-ı hayal gibi.
Çünkü sükût, sessizlik anlamında, sukut ise kırılmak, parçalanmak anlamında.
Ziya-yı şemse kapanmış bütün deriçeleri
Bir öyle hücreye benzer ki ömrümün kederi.
Gubar-ı ye's ü fena sinmiş orda elvana
Emel, heves bırakılmış sükut u nisyana.
Bütün hadayık-ı histen o toplanan ezhar
Uyur mekaabir-i minada bi-ümid-i bahar.
Bu penbe gül, bu gül ağır ağır erimiş
Üzerlerinde değiştikçe her mükedder kış.
Ocak harab ü tehi, lamba kimsesiz, a'ma
Bu samt-ı haste eder hüzn ü uzleti ima.
Soluk cidara asılmış, durur garik-i melal
O çehreler ki uyur gözlerinde eski hayal...
O eski hücreye benzer ki ömrümün kederi
Çekilmiş ufk-ı teselliye karşı perdeleri...
...aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı: iki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sukut-u hayaller eksik olmaz!
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT
Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Kurduğum asılsız hayali sevmişim, bu güzel hayaletin kaybolmaması için onu hakiki mahiyeti içinde seyretmekten korkuyorum. Vakıa her şeyi söylemek istiyorum, fakat bir taraftan da sükutuhayal korkusuyla, hakikatten kaçıyorum, sükut-u hayal korkusu ve aldanmak ihtiyacıyla kendimi avutup duruyorum; ta ki hakikat, kendi ayağıyla bana gelecek, zorla muhayyileme girecek, savurucu bir rüzgar gibi orada ne kadar asılsız ve güzel vehimleri varsa hepsini tarumar edecek, beni kendime getirecektir.
Fakat bil ki başın taşa (maddeye) çarpacak. Muhakkak sükut-u hayal var: ya sevgilinin bayağılığı ya kuvvetli bir rakip, onun karşısında senin bayağılığın, sevgili ve dost ihanetleri, muhakkak.
O vakit dur, vazgeç, istihfaf et.