Güzel değil batmakla kaybolan bir mahbup. Çünkü zevâle mahkûm, hakikî güzel olamaz. Aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyine-i Samed olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli. ( Sözler, 17. Söz, 2. Makam, Kalbe Farisi Olarak Tahattur Eden Bir Münacat )
Ey koca İstanbul!. Müsavat ve uhuvveti sende devr-i istibdadda, yalnız tımarhanede.. meşrutiyeti, yalnız tevkifhanede gördüm.
Elveda ey gelin libası giymiş acuze-i şemtâ!..
Usandım, sen zehirli bala benzersin.
Belki medenî libası giymiş vahşi adama benzersin.
Sureten ne kadar medenîliğin var; sîreten dahi nifak, sefahet, ağraz içinde o kadar, o derece vahşisin; tam dünyaya benzersin.
Dünyaya geldiğime ben de pişman oldum.
Riyanın sözünü, seni tasavvur ettikçe tahattur ediyorum.
Asar-ı Bediiyye - 436
Bir Acem bahçesi, bir seccâde,
Dolduran havzı ateşten bâde...
Ne kadar gamlı bu akşam vakti...
Bakışın benzemiyor mu'tade.
Gök yeşil, yer sarı, mercân dallar,
Dalmış üstündeki kuşlar yâda;
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyâda!
Kim maziyi değiştirmeden anlatabilir ki? Kelimeleşmeyen “zevk-i
tahattur”, bir rüya kadar soluk ve fâni. Ama yaşayan insanla, hatırlayan
insan aynı mı?
Nev'-i insanın üçten birisini teşkil eden gençler, hevesatları galeyanda, hissiyata mağlub, cür'etkâr, akıllarını her vakit başına almayan o gençler, âhiret imanını kaybetseler ve Cehennem azabını tahattur etmezlerse; hayat-ı içtimaiyede ehl-i namusun malı ve ırzı ve zaîf ve ihtiyarların rahatı ve haysiyeti tehlikede kalır. Bazı bir dakika lezzeti için bir mes'ud hanenin saadetini mahveder ve bu gibi hapiste dört-beş sene azab çeker, canavar bir hayvan hükmüne geçer. Eğer iman-ı âhiret onun imdadına gelse, çabuk aklını başına alır. "Gerçi hükûmet hafiyeleri beni görmüyorlar ve ben onlardan saklanabilirim, fakat Cehennem gibi bir zindanı bulunan bir Padişah-ı Zülcelal'in melaikeleri beni görüyorlar ve fenalıklarımı kaydediyorlar. Ben başıboş değilim ve vazifedar bir yolcuyum. Ben de onlar gibi ihtiyar ve zaîf olacağım." diye birden, zulmen tecavüz etmek istediği adamlara karşı bir şefkat, bir hürmet hissetmeye başlar.
Asa-yı Musa
Homeros'un iki dev eserinden biri. Elbette pek çoğumuzun okuma listelerinde ve kitaplıklarımızdaki yerleri doldurulmayı bekliyor, belki mevcut ve hacimli sayfalara dalmak için biz uygun bir zaman bekliyoruz. Böyle büyük eserler hakkında inceleme yazabilmek dahi büyük maharet ister ve benim kesinlikle böyle bir niyetim/iddiam yok. Sadece okuma