Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Birkaç Söz: Kemal Tahir:
''Şeyh Sait ayaklanması bahanesiyle çıkarılan Takriri Sükûn Kanunu sırasında -1926 yılında- Ankara İstiklâl Mahkemesi'nce ''gıyaben'' 15 yıl ağır hapse (kürek cezasına), 1930 yılınca Bursa Ağırceza Makemesi'nce 6 yıl 6 ay ağır hapse, 1938 yılında, Ankara'da, Harp Okulu Askeri Mahkemesi'nce 15 yıl ağır hapse, gene 1938 yılında Donanma Kom. Askeri Mahkemesi'nce 20 yıl ağır hapse mahkûm edildi. (Ceza toplamı 61 yıl 6 ay, bunun mahpusta geçen miktarı 18 yıldır.)''
Ne oldu efendiler?! Hükümet ve Meclis, fevkalade tedbirler almaya lüzum gördü. Takriri Sükûn Kanunu'nu çıkardı. İstiklal Mahkemelerini faaliyete geçirdi. Ordunun sekiz dokuz seferber fırkasını uzun müddet isyanı bastırmaya hasretti. "Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası" denilen zararlı siyasi teşekkülü kapattı. Netice, bittabi cumhuriyetin muvaffakiyetiyle tecelli etti. Asiler imha edildi.
Reklam
Birkaç Söz
Nâzım Hikmet 1902 yılında doğmuş, 1920’de Bolu’da bir zaman öğretmenlik yaptıktan sonra Moskova’da dört yıl okuyup 1924’te İstanbul’a dönerek yeni şiirlerini ve politik yazılarını yayımlamaya başlamıştır. Şeyh Sait ayaklanması bahanesiyle çıkarılan Takriri Sükûn Kanunu sırasında –1926 yılında– Ankara İstiklâl Mahkemesi’nce “gıyaben” 15 yıl ağır hapse (kürek cezasına), 1930 yılında, Bursa Ağırceza Mahkemesi’nce 6 yıl 6 ay ağır hapse, 1938 yılında, Ankara’da Harp Okulu Askeri Mahkemesi’nce 15 yıl ağır hapse, gene 1938 yılında Donanma Kor. Askeri Mahkemesi’nce 20 yıl ağır hapse mahkum edildi. (Ceza toplam: 61 yıl 6 ay, bunun mahpusta geçen miktarı 18 yıldır.) 1950 Genel Af Kanunuyla cezaevinden çıkan Nâzım Hikmet, 1951 yılında memleketten kaçmak zorunda kaldı. Ölüm tarihi olan 1963 yılına kadar, 12 yıl da bir şiirinde “zor zenaat” dediği sürgün cezası geçmiş oldu. Böylece yurdumuzun ve dünyanın en büyük şairlerinden Nâzım Hikmet, 61 yıllık ömrünün 30 yılını mahpuslarda ve sürgünde geçirdi, eserlerini, bu çetin şartlar altında yazdı.
İthaki Yayınları
Bu arada, isyan, ilgisi olmayan kesimlerin, dikta rejimine karşı çıkan Türklerin tasfiyesi, ayıklanması için de fırsat olarak değerlendiriliyordu. Basını susturmak üzere sansür yasallaştırılıyor, dehşeti yıllar süren “Takriri Sükûn Yasası” yürürlüğe konuyordu. Yalnız Kürtler için değil, bütün muhalifler için korku dönemi başlamıştı. .
Başlarken
Türk Basın Tarihinde yer alan Tanzimat, İstibdat ve Meş­rutiyet devirlerinin sansürleri ve yolsuzlukları ile Takriri Sükûn Yasası döneminin baskıları 1971'den bu yana yaşanan olayların yanında hiç kalı­yor. Acı bir gerçek!
Gerçek Yayınevi, Yeniden Yazılmış İkinci Baskı: 1996Kitabı okudu
Takriri Sükûn Kanunu hakkında
Terakkiperver Cumhuriyet Fırka lideri ve İstanbul Mebusu Kâzım Karabekir Paşa da aynı fikirde olduğunu açıkladı, yine muhalefet erkânından Rauf Bey (Orbay), "Genç hadisesi oldu diye biz Cumhuriyetin esası olan Anayasayı ihmal edemeyiz mütalaasında bulundu. Bunlara, ilk olarak, Balıkesir Mebusu Süreyya (Örgeevren) ve Konya Mebusu Refik
Sayfa 317 - Yapı Kredi Yayınları, 11.Baskı, Şubat 2022Kitabı okudu
Reklam
Büyük bir 'utanç' duyduğu halde, son yılın önemli olaylarını, art arda aklından geçirmeye başladı. İlk önemli dedikodu, savaş sırasında halktan mal olarak toplanan olağanüstü vergiler yüzünden çıkmış, bunlar makbuz karşılığı, zaferden sonra parayla ödenmek şartı ile alınmıştı. «Ödenmeyecek. Ödense bile zamanı belirsiz» fısıltısı yayıldığı,
Sayfa 73 - Tekin Yayınları
Efendiler, milletimizin başında cehalet, gaflet ve taassubun ve ilerleme ve medeniyet düşmanlığının alameti farikası gibi kabul olunan fesi atarak, onun yerine bütün medeni âlemce başlık olarak kullanılan şapkayı giymek ve bu suretle Türk milletinin medeni toplumlardan zihniyet itibariyle de hiçbir farkı olmadığını göstermek lüzumluydu. Bunu, Takriri Sükûn Kanunu cari olduğu zamanda yaptık. Bu kanun cari olmasaydı yine yapacaktık. Fakat, bunda, kanunun yürürlükte olması da kolaylık sağladı denirse, bu çok doğrudur. Hakikaten, Takriri Sükûn Kanunu'nun yürürlükte oluşu bazı mürtecilerin milleti geniş ölçüde zehirlemesine meydan bırakmamıştır. 20 Ekim 1927 (Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, s.664-665)
Takrirî Sükûn Kanununun varlığı, milletin bazı gericiler tarafından geniş ölçüde zehirlenmesini önlemiş oldu.
Sayfa 632Kitabı okudu
Takrir-i Sükun
Takrir’i Sükûn Kanunu, Türkiye’nin içinde bulunduğu olağanüstü şartların ve yeni kurulmuş bulunan cumhuriyetin karşılaştığı fiilî engellerin ortadan kaldırılması amacıyla 4 Mart 1925 tarihinde yürürlüğe konuldu. Önce, iki yıllık bir süre için çıkarılan bu kanun, irtica, isyan, ülkenin sosyal düzenini, huzur ve sükûnunu, güvenliğini yıkmaya yönelen her türlü teşkilatı, tahrikleri, teşvik, teşebbüs ve yayını önleme yetkisini Bakanlar Kuruluna veriyordu. Cumhurbaşkanı’nın onayı şartıyla hükümet bu yetkiyi kullanabilecekti. Hükümetin bu eylemleri yapan kişileri istiklal mahkemelerine verme yetkisi de vardı. Takrir-i Sükûn Kanunu, 2 Mart 1927’de kabul edilen ikinci bir kanunla, iki yıl daha uzatıldı ve 4 Mart 1929’a kadar yürürlükte kaldı
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.