Ciddi bir kıyafet giyip üniversiteye gittim. İlaç beni biraz sakinleştirmişti. İmalı bakışlara,
gülüşmelere, fısıldaşmalara hazırlıklıydım.
Doğrudan doğruya genel sekreterin odasına gittim. Bu kez göğüslerime bakmadı. Son derece
ciddiydi.
“Oturun Maya Hanım!” dedi. “Üniversitemizi çok zor bir duruma soktunuz.”
“Hayır” dedim. “Kabul etmiyorum.
Faşizmin kurbanlarının baskılar karşısında gülmece duygularını
yitirmemeleridir asıl önemli olan. Oğlunun felâketinden önce Adnan
Cemgil'in davranışı bunun en parlak örneğiydi: Bir ara İstanbul Şehir
Tiyatrosu'nda figüranlık eden Adnan Cemgil'in asıl mesleği aktörlüktü bana kalırsa. Türk tiyatrosu büyük bir komedyen yitirdi, onun
Pazar sabahı hasta numarası yaptım, çünkü biraz daha uyumak istiyordum. Bana sayısız tavsiyede bulunduktan sonra gittiler.
Hemen kalktım kahvaltı hazırlarken Raphael dinlemek için teybi açtım. Ne yazık ki bir an boş bulunup kayıt tuşuna bastım. Tam da QUE SABE NADİE şarkının nakaratında bandı bozmuştum.
Kahroldum. Biraz düşündükten sonra tek çözüm yolunun nakaratın üstüne şarkı söylemek olduğuna karar verdim ve böylece sesimi mümkün olduğunca benzetmeye çalışarak sözleri prova ettim. Sonunda kaydetmeye karar verdim, kaydı birkaç kez dinledikten sonra kendimi bağışlatacak kadar makul bir sonuç ilan ettiğime ikna oldum, ama o saniyelerde arka planda müzik olmaması beni endişelendiriyordu.
Araba ile yola çıktığımızda babam Raphael’in sesinin ne kadar iyi olduğunu kanıtlamak için kaseti koymaya karar verdi, sıra QUE SABE NAİDE ye geldiğinde ikinci bir plan uydurmam gerekti, şarkıya başından itibaren çok yüksek sesle eşlik edecektim, böylece nakarat bölümüne gelince benim sesimin daha gür çıkacağını hesaplamıştım.
Beni azarladılar, çünkü şarkıyı avaz avaz söylüyordum ama kasetin başına gelenleri fark etmediler.
Bir gün evin bahçesinde tam kaseti gömmek için gül ağacının yanına küçük bir çukur kazıyorken enselendim.
Tek çare, tüm olanı biteni anlatmaktı. Çok güldüler, hatta şarkıyı birkaç kez dinlediler.
Ama gece odama gelip bana bir hafta sokağa çıkama yasağı verdiler.
Bu kadar çok güldükten sonra bana neden ceza veriyorsunuz diye sordum. Babam çünkü yalan söyledin dedi.
Kitabı ilk gördüğüm zaman dikkatimi çeken ismi olmuştu. "Bir Adam Yaratmak" Oysa yaratmak yalnızca Allah'a mahsustur. Üstad nasıl olur da böyle bir şey yazmış diye düşündüm, merak ettim, aldım, okudum ve iyi ki de okumuşum.
Kitabın ana kahramanı Hüsrev ülkede tanınmış bir oyun yazarıdır. Son yazdığı "Ölüm Korkusu" piyesi
Anne kapıyı aç
Başkasının ziline bastım anne
Anne şu kapıyı aç
Düdük çalıyorum
Anne diye bağırıyorum duymuyor musun
Anne bu sesten hiç rahatsız olmuyor musun
Sen benim peşimden koşan kadındın.
Şimdi ben doğduğum köye kadar geldim
Nenemin oturduğu ev yıkılmış
Kırlangıçlar bile artık yuva yapmaya gelmiyor
Anne kapıyı aç
Başkasının ziline bastım
1871
PARİS KOMÜNÜ GÜNLERİ
VİCTOR HUGO
.....
Paris Komünü:Bismarck Almanya'sının Fransa'yı mağlûp etmesinin ardından yenilgiyi hazmedemeyen Paris halkının 18 Mar 1871 – 28 May 1871 tarihleri arasında yaptığı devrimci bir teşebbüs.
.....
Eser;Victor Hugo'nun 1871 tarihli günlüğüdür.Yazar görüş ayrılığı yaşadığı meclis ile yollarını ayrır.
Kalp