Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kim yaşamayı sıkıcı bir tekerleme gibi geveleyen bedenini, durduk yerde hayatın kıpırdamayı unutmuş sularına kaldırıp atabilir?
Sayfa 131Kitabı okudu
Tekerleme
One two three four the tall man is at the door diye bir tekerleme vardı. Anadolu lisesi hazırlık sınıfında öğrenmiştik yıllar önce. Hatırlayan var mı devamını?
Reklam
Tekerleme
Bu küçücük odada amma büyük soğuk var
Sayfa 83 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ben "OT"
Seçimde hangi parti kazanırsa kazansın Yine türlü derdimiz uc ucuna dizilir Bilinen tekerleme: Liderler birbiriyle Tepişince arada yine otlar ezilir
Sayfa 169Kitabı okudu
Fransızlarda ‘mezar taşları gibi yalan söylemek’ gibi bir tekerleme var. Kendi hayat hikâyesini anlatmak da buna benzer.
Reklam
Hay aksi, hep para hep para! Başka laf yok sanki: "Para, para para." Ah! Her ağızdan aynı ses: "Para." Tutturmuşlar bir para lafı. Tekerleme olmuş sanki: "Para.".
Sayfa 58 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
... Onun hayal kırıklığını fark eden tel gözlüklü doktor Kâmil Beyefendi, "Bak kızım.." demişti, "..bir tekerleme vardır, bilir misin: Çalıydı, çırpıydı ama evimdi. Anadolu da yoksuldur, çıplaktır, bakımsızdır ama vatanımızdır..."
Tekerleme...
ᴛᴀŞʟɪ ᴛᴀʀʟᴀᴅᴀᴋɪ ᴛᴇʀᴀꜱᴛᴀ ᴛᴀʟᴀŞʟᴀʀ ᴛᴜᴛᴜŞᴜɴᴄᴀ ʙᴀŞʟᴀʏᴀɴ ᴛᴇʟᴀŞ, ᴛᴀʟᴀŞʟᴀʀɪɴ ᴛᴀᴍᴀᴍɪʏʟᴀ ᴠᴇ ʙÜꜱʙÜᴛÜɴ ᴛᴜᴛᴜŞᴍᴀꜱɪʏʟᴀ ᴀʀᴛᴍɪŞ. ᴛᴜᴛᴜŞᴀɴ ᴛᴀʟᴀŞʟᴀʀɪ ɢÖʀÜᴘ ᴛᴇʟʟᴀᴋʟᴀʀ ᴛᴇʟᴀŞ ᴇᴛᴛiᴋÇᴇ ᴛᴀʟᴀŞʟᴀʀ ᴛᴜᴛᴜŞᴍᴜŞ, ᴛᴀʟᴀŞʟᴀʀ ᴛᴜᴛᴜŞᴛᴜᴋÇᴀ ᴛᴇʟʟᴀᴋʟᴀʀ ᴛᴇʟᴀŞ ᴇᴛᴍiŞ ᴠᴇ ᴛᴇʀᴀꜱɪɴ ᴛʀᴀʙᴢᴀɴɪɴᴀ ᴛᴜᴛᴜɴᴍᴜŞ ʙᴀᴋᴀɴ ᴛʀᴀʙᴢᴏɴʟᴜ ᴛᴇŞʀiꜰᴀᴛÇɪ ᴛiᴛiᴢ ᴛᴀʜꜱiɴ ᴛᴇᴠꜰiᴋ, ᴛᴀʟᴀŞʟᴀʀ ᴛᴜᴛᴜŞᴛᴜᴋÇᴀ ᴛᴇʟᴀŞ ᴇᴅᴇɴ ᴛᴇʟʟᴀᴋʟᴀʀᴀ ʙᴏŞᴜɴᴀ ᴛᴇʟᴀŞ ᴇᴅiʏᴏʀꜱᴜɴᴜᴢ, ᴅᴇᴍiŞ.
Bir tekerleme gibi hayatta, Bir seferde söylenemeyen. *Fhant
Reklam
Halk Partisi, içine alacağı adamların mâzisini, ırkını, ahlakını, siyasî düşüncesini hiç dikkate almıyor, yalnız şefe bağlılık istiyor, bu bağlılığın da gerçek olup olmadığını araştırmağa lüzum görmüyordu. Bir şahsın: "Yaşasın Ebedi Şef yahut "Yaşasın Milli Şef demesi makbul olması için yetiyordu. Bulgaristan'a kaçarken öldürülen Sabahattin Ali, Atatürk ve İnönü'ye söven bir manzumesi dolayısiyle hapse mahkum olduğu halde sonradan kendisine devlet kadrosunda iş verilmişti. Çünkü o, Varlık dergisinde, ulu Gazi'ye gönül verdiğinden bahseden bir tekerleme yazmış, zamanın Maarif Vekili Hikmet Bayur da bunu bir sadakat isbatı sayarak bir vatan hainine öğretmenlik gibi bir vazife vermekten çekinmemişti.
Hür Markopaşa · 18 Temmuz 1949 · Sayı: 11 Bu sayının manşeti "Ekmeğimizle Oynamayın!". Tüm Marko­paşa sayılarındaki manşetlerin halk dili ile atıldığı görülmektedir. Manşet ve diğer yazı başlıklarında deyim , deyiş, mani, tekerleme ve atasözlerinden geniş ölçüde yararlanılmıştır. Markopaşacıların anlam, vurgu, etkili olma gibi açılardan başarıya böylece önemli katkı sağladıkları anlaşılmaktadır. Rıfat Ilgaz'ın tüm yapıtlarında kullandığı bu özellikler gazetenin diğer yazı başlıklarında da göze çarpmaktadır: "Halk Böyle mi Sevilir", "Bir Koltuk Tutuştu", "Sen de Kokla!", "Tek Tip Su" ve "Bulgurları Birmiş Olacak" . Son yazı "Şakalar" köşesinde ve bakanları konu ediniyor: "Bakanlar mekik dokumaya başladı; farkında mısınız.? Bayındırlık, Tarım, Ulaştırma, Milli Eğitim ve Çalışma bakanları şuraya buraya dağıldılar. Sonunda İstanbul'a yanlayacaklar. Ama olsun; yine dolaşıyorlar ya! Yalnız. onlar mı yolculukta? Daha büyükleri de geziyor. Halkımız misafirseverdir. Sel, yangın, kuraklık ve emsali felaketler içinde de yine onlara ikram edecek bir acı kahvesi olsun bulunur. Peki ama onlar böyle sürü sepet neye dolaşıyor. İyi niyetlrine inanalım mı? İnanırsak ne ala, inanmazsak onların da buna aldırdıkları yok ya!
Kendilerine ait bir varlıkları da olmadığı için bütün diğerleri gibi, o çocukların tümünün anneleri gibi çağırılıyor; kadın! O çocuğun annesi bir kadın. Başka çocukların annesinin hiç olmadığı kadar kadın. Onun annesi bir var, bir yok. Onun annesi bir masal başlangıcı değil, bir tekerleme melodisi değil. Onun annesi kadın ve bir var, bir yok.
Bir Adam Girdi Şehre Koşarak
Bir Adam Girdi Şehre Koşarak
Her Hâl Tercümesi Bir Müdafaanâme
Fransızlarda, “mezar taşları gibi yalan söylemek” gibi bir tekerleme var. Kendi hayat hikâyesini anlatmak da buna benzer. Önce, hafızamızın aynasında sadık akisler aramak ve onları infiallerimizin, egoizmimizin eklediği çizgilerden ayırt etmek kabil mi? Başka bir deyişle kendimizi ne kadar tanıyabiliriz? Belki otobiyografik bir roman kaleme almak caiz ama birkaç sayfada bütün bir ömrün muhasebesini yapmak hem tehlikeli hem abes. Her hal tercümesi bir müdafaanamedir. Kendimizi tanımak irfanın varabileceği en yüksek merhale.
Geri189
1.350 öğeden 1.336 ile 1.350 arasındakiler gösteriliyor.