Parka gittiğimizde özellikle Türk aileler çocuklarını parka salıp kenarda kendileri gibi büyüklerle sohbet ederken ABD'li anne-babalar parka girip bizzat çocuklarıyla beraber oynamakta, çocuklarının diğer çocuklarla karışmasına, hatta oynamasına müsaade etmemektelerdi. Başka çocukları bile yabancı görüp onlardan korkmak oldukça ilginç bir tavırdı. Bizim için ise tüm çocuklar masumdu, is-met sıfatını haizdi; dolayısıyla ırkı, dili ve dini önemli değildi. Çünkü kötülük doğada değil hayattadır; hayatı kuran insanın irâde-i akliyesinden kaynaklanır. Hele iki çocuğun karşılıklı olarak birbirlerinin masumiyetinden pay almasını yabancı bulmak ancak doğaya yabancılaşan, hayatı yalnızca bir savaş alanı olarak gören insan için anlamlı olsa ge rektir. Bu nedenledir ki, doğası gereği masum olan çocuğun hayattan çıkarılması şarttır; çünkü makine masumiyeti kal-dırmaz. Yine bu nedenledir ki, başta Batı Avrupa toplumla-rı olmak üzere sanayileşen toplumlarda çocuk terkedilmek-tedir. Sanayileşen toplumlarda çocuğa yine kırık dökük de olsa dinî-vicdanî değerlerini muhafaza eden ailelerin değer vermesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Çünkü bir toplumun dinî-vicdanî seviyesi o toplumda çocuğa verilen değerle ölçülebilir.
Violet boşandıktan sonra hep hayalinde olan ikinci el kıyafet dükkanını açar. Her kıyafetin bir hikayesi vardır bu dükkanda tabi bunları satan insanlarla bu hikayeleri paylaşmaktan da çok mutlu olur.
Genç yaşında hamile kalan April düğüne çok az zaman kala terkedilmek gibi üzücü bir durumla mücadele ederken annesinin kaybı acısını ikiye katlamıştır. Gelinliğini Violet'in dükkanından aldığı zaman yolları kesişen bu iki kadın iyi, kötü kim bilir neler yaşayacaklar.
Ve Amithi...Hindistan da Görücü usulü evlenip Amerika'ya yerleşen ve kendi kültürünü severek sürdürmeye çalışan bir kadın.
Hayat bu üç kadını İkinci Şans butiğinde bir araya getiriyor. Ve bir çok acı tatlı sürprizler hazırlıyor.
Keyifle okunan bir kitap.
Okumak isteyenlere keyifli okumalar.
bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı
ellerinde rüzgarın taşınmaz çamurları var
köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan
inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar
gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras
almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu
biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz
ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi terkedilmek korkusu