Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Meâlî neşeli ve espritüel bir adammış fakat hissî bir yönü de varmış ki ölen kedisine yazdığı mersiyede bu mizah ve hissi tarafı hemen belli ediyor. Mersiyeler mahzun etmek içindir ama Meâlî hüzünlendirirken gülümsetir de; Çıkdun elden nedelüm ansuzın eyvah pisi Yandun ölüm odına derd-ile nâ-gâh pisi Hasretâ şîr-i ecel buldı sana râh
Bir tesbih hatırı için çok tesbihler sevilir…
Reklam
Ben, Şeyh İbn Teymiyye'nin Hanbelîler nezdinde meşhur ve muteber bir risalesini okudum. Bunda, inanç yönünden atılması gereken bir şey görmedim. Gördüğüm şeyler -önceden de zikrettiğim gibi- te'vili reddetmedeki ılımlılığı, tefvîz [tefsîre gitmeksizin keyfiyetini Allah'a havale etmek] ile birlikte zâhir'e bağlılığı, tenzihte mübalağa ile birlikte tecsîm ve teşbihe gitmemiş olmasıdır; hatta teşbih ve tecsîme gitmediği hakkında sarahati [apaçık beyanı] bulunmaktadır. Bununla beraber, bazı kimselerin, onun teşbih ve tecsîmi nefyetmedeki netlik ve açıklığını görmezlikten gelerek, lüzum ve delaletten hareketle onu tecsîm ve teşbihe gitmekle suçlamalarına şaşılır. Oysa ki İbn Teymiyye, sözlerinden lüzum ve delalet yoluyla anlaşılacak mânâları da kesin bir dille reddetmektedir
Sayfa 125 - İşaret Yayınları - Şehâbeddin Mahmûd el-ÂlûsîKitabı okudu
"Sen benim -nasıl söylesem bilmem ki, her tür teşbih yetersiz kalır çünkü- sen benim her şeyimdin işte, tüm hayatımdın. Her şey ancak seninle ilintiliyse hayatımda vardı, hayatımdaki her şey ancak seninle bağlantılıysa bir anlam taşıyordu."
Sayfa 12 - İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Yakup Cemil, Meşrutiyet tarihinde kanlı bir sahifedir. Onun elinde tabanca, Otuz üçlü tesbih gibiydi.
Sayfa 174Kitabı okudu
Aklıma düştü gözlerin Boynumu büktüm ağladım Elveda dediğin yerin Yanına çöktüm ağladım Anılar gezdi kanımda Seni aradım yanımda Tesbih gibi her anımda Hasreti çektim ağladım Her seven boyun eğmiş Ayrılık ne yaman şeymiş Gözden yaş dökmek neymiş Gözümü döktüm ağladım İçim garip gönlüm darda Gözlerim karşı duvarda Ben her akşam aynalarda Yüzüne baktım ağladım ~Serdar Tuncer ~
Reklam
İstanbul senden uzaklaşınca kasavet bitmedi Maharet bulutta değilmiş Yanlış girdiğim sokakta değilmiş Neyseki tesbih ve bileklik ve renkli taşlarım var.. Bi daha ki sefere görüşürüz inşallah
Sanki bir tesbih koptu tane tane savrulduk Köy köy bucak bucak memleket memleket Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız
Sayfa 40 - Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bir Kendini Satamadığı Kalmış...
O şort giydi diye orospu olmadı, sen de türban taktın diye namuslu. O küpe taktı diye gay olmadı, sen de tesbih salladın diye adam... Ruhunu Satan Kadın eserinden alıntı... Sözünü ettiğin hasletlere sahip olan kişiler ne yani namus abidesi mi oluyor? Peki bunlar orosbu, gay değil de nedir? Şimdi değilseler bile bu gidişle yarın öyle olacaklar, bu yolun sonu oraya çıkıyor öyle değil mi? Ee dediğin gibi her tesbih çeken ve türban (bu tesettürdür) takan da İslâmî amaç için bunu yapmıyor. Bunları daha çok ilgi odağı olmak, tarz olsun, desinler diye, kendine yakıştırdığı için ve erkeklerin gözleri kendisinde olsun diye takıyorlar. Biz de bunlara kapalı olan çıplaklar diyoruz. Bak biz bundan dolayı gocunuyor muyuz? Gaya gay, orospuya orospu denildiği gibi böylelerine de kapalı olan çıplaklar deniliyor. Niye diğer kesimi illa ak pak namus veya insanlık abidesi yapma çabasına giriyorsun ki!?
Latif olan Allah'ım! Her seyahatim imanımı tazelememde vesile olsun, beni Sana daha çok yaklaştırsın. Gördüğüm manzaraların, güzelliklerin hakkını Seni zikrederek, tesbih ederek ve tefekkür ederek verebilmeyi nasip et.
Reklam
" Çok tesbih çekenlerden ziyade ümitsizlikle yıpranan yetimin yüzünü ümit ile güldülerenler affedilecek. Bedende suç işleyenler affedilse de ruhlara ümitsizlik, yeis ve korku dolduranlar affedilmeyecek"
.. Bu anlamda bir kuşun avladığı böceği yuvaya taşıması zikir, tesbih, din, çalışma ve hayattır. Mahlukat âleminde de tıpkı bunun gibi hayatın kendisi din ve çalışmadır. Herkes kendisine verilen mesuliyetin gereklerine uygun şekilde çalışarak tesbih eder, teslim olur; bu amaca dayalı olarak hayat bulur.
Sayfa 131 - Ayışığı Kitapları - KİTABEVİ (1.Baskı)
Cabir naklediyor: Hz. Ömer‟in halife olduğu yıllardan birinde çekirgeler azaldı. Bu durum Ömer‟e sorulduğunda herhangi bir şey söylemedi ve bu duruma üzüldü. Hemen Yemen‟e, Şam‟a ve Irak‟a süvari gönderdi. Kendilerinden o bölgede çekirge olup olmadığını gözlemlemelerini istedi. Yemen‟e giden süvari bir avuç çekirge getirdi ve önüne attı. Ömer çekirgeleri görünce tekbirgetirdi (Allah-u Ekber dedi) ve şöyle dedi: “Allah Teala 1000 ümmet yarattı, bunlardan 600‟ü denizde, 400‟ü ise karadadır. Bu ümmetten ilk helak olacak olan çekirgelerdir, onlar helak olduğu an ipi dağılmış tesbih misali birbiri ardından helak olur.” Ebu Ya‟la, Metalibul Aliye
~Üzerimizdeki imanî vazifenin ifasını gerçekten en asli dert ve endişe edinmişsek; ~gerçekten hayatımızı Rabbimizi olabildiğince 'tesbih ve zikr ederek yaşamayı hedeflemişsek; ~kendini 'en yüksek rab' ilan eden firavunlaşmış nefisler ve firavunlaşmış kollektif nefs-i emmarenin bu küfri iddiasını lâyık olduğu derecede alçaltıp Allah'ın ismini ve şanını lâyık olduğu şekilde yüceltmeyi vazife bilmişsek, ==> uhuvvetin hayatımızın esası ve zenbereği haline gelmesi gerekiyor. ==> Tek başına, münzeviyâne fütuhatlar ummak yerine, mü'min kardeşlerimizle aynı yolda beraberce yürümeyi becermemiz gerekiyor. ==> Bu da, onların şahsımızdan ayrı ve farklı insanlar olduklarını peşinen bilerek, farklılığı bir yalnızlaşma ve kopma konusu kılmayacak bir nefis terbiyesi ve hikmeti kuşanmamızı gerektiriyor.
Mü'min kardeşini rakip değil, yardımcı olarak görebiliyorsa; onun işine ortak olması ile kendi 'kuvvetinin artacağını biliyorsa; ve şu dünyada varediliş amacı olarak Rabbini 'çokça tesbih' ve 'çokça zikr' edebilme sırrının böylesi bir uhuvvetle gelen bir beraberlik ve cemaat ortamında tahakkuk edeceğinin farkındaysa, inziva ve tek başınalık yerine beraberlik ve uhuvveti tercih eder insan.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.