Görüşümüz o ki, dünya devrimi, aşağıdan yukarıya doğru yani sömürge ülkelerdeki devrimci ulusal kurtuluş, yarı sömürgelerde, ulusal-demokratik, toplumsal-demokratik kurtuluş hareketlerinin 78 gelişmesiyle, metropolleri kuşatan, onların can damarlarını kesen bir seyir izleyecektir. Bu gelişmeler, muhtemeldir ki, emperyalist ülkeleri daha da azgınlaştırsın, bağımsızlığını kazanmış ülkeleri, yeniden silahlı işgallere kadar götürsün. Sovyetlerin Afganistan'ı faşist işgalini, bakışımızı doğrulayan bir olgu olarak görüyoruz. Bu nedenle, her devrim kendisini pekiştirecek bir yol izlemelidir; kesintisiz gelişimini sağlayamayan bir devrim kendisini koruyamaz, dünya gericiliğine karşı koyamaz. Bunun garantisi ise, devrimci proletaryanın öncülüğü, Marksizm-Leninizmin ölümsüz ilkelerinin hayata geçirilmesi zorunluluğudur. Özellikle, sömürge, yarı sömürge ve bağımlı ülkelerin devrimci proletaryası ve devrimci halkları, dünya gericiliğinin her biçimine karşı, daha etkin yepyeni mücadele ve dayanışma biçimleri bulmak ve hayata geçirmek görevleriyle yükümlüdürler.