Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bir şey içime oturup kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasız kaybolsaydım."
Sayfa 30
Yazarların mezar taşlarına baktınız mı hiç? Bazılarının mezar taşı yazıları bile edebi. Mesela Emily Dickinson 'in mezar taşında şu yazar: "Doğum 1930- Geri Çağrılma 1886" Welss'inki biraz matraktır. "Kahrolasıcalar! Bunu size söylemiştim!" yazar. Dorothy Parker'in bedeni öldükten sonra yakılmıştı. Bu yüzden onun mezar taşlaında, "Toz yüzünden özür dilerim " yazar. Frank O'Hara' da , "Doğmak ve olabildiğince farklı yaşamış olmak bir lütuftu." yazıyor. Yeats'de ise şu yazar :"Yaşam ve ölüme şöyle bir bakar -ve geçip gider atlı adam."
Reklam
Razı değilim Allahım! Yok olmaya, kalmamaya, gelmemiş olmaya, mevcut olmamaya razı değilim.Bu dünyada bırakamayacağım hiçbir şey yok. Ne deniz, ne ağaç, ne şehir, ne ev, ne kadın, ne de ben. Bu kalıbım, bu zarfım, bu kafesimle ben. Onların hepsini bırakabilirim. Fakat şuurumu, bilmek, duymak, var olmak şuurumu bırakamam. Razıyım bir toz parçası olayım. İnsanlar üzerime basarak geçsin. Canım acısın, duyayım. Canımın acıdığını duyayım. Razıyım bir kertenkele olayım. Kızgın yaz günlerinde bir bahçe duvarına tırmanayım. Tırnaklarımı tuğlalara geçireyim. Yeşil ve ıslak sırtımı güneşe vereyim. Fakat güneşle sırtım arasındaki öpüşmeyi duyayım. Tuğlaların incecik zerrelerini sayayım. Kovuklardaki böceklerin, bir boru içinden bakar gibi bana baktıklarını göreyim ve düşüneyim. Razıyım bir nokta olayım. Fakat o noktaya bütün kâinat, bütün mevcudiyle dolsun. Ben yok olamam. Ağlarım, tepinirim, çatlarım, çıldırırım, ölürüm, fakat yok olamam. Her seş benim olsun, vereyim, gökler, yıldızlar, gökteki samanyolu, ay, dünya vereyim. Fakat aklım bana kalsın! Aklım bana kalsın! Aklım!..
büyük doğu
Toz olmaktansa küle dönmeyi tercih ederim. Olduğu yerde kalan mıymıntı bir gezegen olmaktansa bütün atomları alev alev yanan ve ışıldayarak sönen bir göktaşı olmak isterim.
Yaşamak, kara bir kuyuda olmak gibi. Allah bir mum verir insanın eline bu kara kuyuda önünü görsün diye. O mum gö- nüldür ve ateşle değil de aşkla yanar. Bilmeyen insan karanlık- ta tüketir ömrünü. O mumu yakamayana dünya zindan olur. Lakin fark edemez o. O denli alışmıştır ki karanlığa görmese de gördüm sanır. Ölmese de öldüm sanır. Lakin ölüm o kuyudan çıkmaktır işte. Karanlıkta kalan kuyudan çıkmayı ölüm zanneder de çıkmak istemez, ölmek istemez, bilmek istemez. İnsan kara bir kuyudan aydınlığa çıkacağım diye neden korksun ki? Allah bu âleme bir inci gibi gönderir insanı. Ak bir inci, toz yok, iz yok ve hatta üzerine değmiş göz yok. Lakin geri geldiğinde de aynı böyle gel' der. Kirlenmeden, pislenmeden, tozlanmadan... İnsan öyle gidebileceğinden emin olmadığı için korkar ölümden. Hem korkmak hata edenlerin vasfi değil mi? Günah ile kirlenenler, kir ile gitmekten korkarlar. Korkun yaşamayı bırakmak mı? Dünyayı ardına almak mi? Unutulmak mı? Nedir ki yaşamak? Hem bu dünyada olan şey yaşamak değil, yaşlanmaktır.
Sayfa 168Kitabı okudu
...hem Khaos, hem arkhe, hem töz hem de Tanrı [kavramlarının] hepsinde "nedeni kendisi olmak" veya "varolmak için herhangi bir temele ihtiyaç duymamak" söz konusudur. Öte yandan Meister Eckhard'ın "temeli olmayan temel" anlayışı bir açıklama biçimi olan "obscurum per obscurium" anlayışını da çağrıştırır.
Sayfa 90 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
BEN Mİ GÜCENİĞİM?
"İnsanı günaha düşüren tuzakların olması kaçınılmazdır." (Luka 17:1) Düşmanın en öldürücü ve en aldatıcı tuzaklarından birini gözlemlemekteyim. Bu, sayılamayacak kadar çok sayıda Hıristiyan’ı hapsetmekte, ilişkileri parçalamakta ve var olan ayrışmayı daha da derinleştirmekte. Sözünü ettiğim bu tuzak, gücenmedir. Birçok kişi
Sayfa 1 - GDKKitabı okudu
544 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Çalıkuşu Romanı Yorumum
Ahh! Feridem insanlar seni nasıl üzdüler her gönlün hırpalandığında benim canım yandı. Ahh! O kamran yok mu kamran senin güzel yıllarını gurbette geçirdi hayır görmedi zaten ohh olsun ona. Neymiş senin kokuna alışırsam bir daha alamayacağım diye başka çiçeklere gitmişmiş (sarı çiçek).Keşke feridecim sen onun kollarında gözünü yumsaydın canı acırdı. Feridem insanlar senin güzelliğini, akıllılığını, iffetin hep kıskandı.Toz kondurmaz dediklerin sana öylece de toz kondurdu. Ahh! Doktor amca senin gibi temiz düşünen temiz niyetli adamlar var mı? Pek sanmam. Allah'ım iffetimize noksanlık vermesin.(Amin) Feridem diyorum belki hayalsindir belki gerçek ama olsun seni sevdiğimdendir yakın bulduğumdandır. Bazı davranışların imrendirdi seni bana bazı davranışların uzaklaştırdı kendinden. Sen güçlü bir kızdın seni aldatan adama teslim olmak sana uymadı.Güçlü kadın sırf İstanbul'a gelmemek için mekteplerden mektebe, şehilerden şehirlere koştun. Saflığınla iffetine laf ettiler bak ne yazdım laf ettiler dedim Laf ettirdin değil sen yapmadın. Onlar senin güzelliğini sevecenliğini iffetini kıskandılar Ama şunu iyi öğrendim ki "Kadın kadının dostu olacağına düşmanı oldu, dik durmak bilmez misin ey zayıf kadınlar!"Evet evet zayıflar erkeksiz yapmayı bilmez mısın ey cahil kadınlar.Kolay değil mi bir kadının iffetine laf etmek,sual sormak. Yazık sadece acıyorum.Ben hakkımı helal etmiyorum Kamran...
Çalıkuşu
ÇalıkuşuReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 2019101,7bin okunma
475 syf.
6/10 puan verdi
·
7 günde okudu
"Zodiac Academy: Ruthless Fae", serinin 2. kitabı -yan ve ara kitaplarını saymazsak. İlk kitabına yaptığım yorumların üstüne ekleyerek gideceğim bu incelememde çünkü aynı şeyleri defalarca söylemek istemiyorum. Öncelikle konusundan bahsedeyim. Ki bu kısım ilk kitabı okumayanlar için SPOILER olacaktır. Tory ve Darcy Vega kardeşler ilk
Ruthless Fae
Ruthless FaeSusanne Valenti · Nielsen · 20198 okunma
Bir şey içime oturmuş kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasız kaybolsaydım. Yerime Kız Kulesi’ni bıraksalardı. Ne alakaysa?
Reklam
Bir şey içime oturmuş kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasız kaybolsaydım. Yerime Kız Kulesi’ni bıraksalardı. Ne alakaysa?
Olbers Paradoksu (Alıntı)
20. yüzyıla değin elimizde evren hakkında yeterli veri bulunmadığından, evrenin durağan ve sonsuz olduğuna dair yaygın bir görüş vardı. Ancak bu durağan ve sonsuz evren fikri kendi içinde tuhaf bir paradoks barındırmaktaydı. Neredeyse 500 yıl gibi uzun bir sürede bu paradoks, pek çok astronomun, bilim insanının ve hatta Edgar Allan Poe gibi bir
Bir şey içime oturmuş kalmıştı. Yok olmak. Toz olmak istiyordum. Varlığım orada olmamalıydı. Gelip beni alsalardı. Uzaydan ya da bir yerlerden gelselerdi. Sessiz sedasız kaybolsaydım. Yerime Kız Kulesi’ni bıraksalardı. Ne alakaysa?
...aslolan kahrolmaktı. Toprağına ağır gelmesin ama rahmetlinin iyilik ve kötülük hakkındaki fikirleri hayli çetrefilliydi. Ona göre hakikat nezdinde dünyanın en kötü insanı olmakla dünyanın en iyi insanı olmak arasında hiçbir fark yoktu. Çünkü insan hakikatine yani ölümüne kavuşup da boyut atladığında dünyayı yad edilecek bir anı gibi hatırlamak istemeyecekti. Kapatılmamış hesaplar, cezasız kalmış suçlar, kırıcı ve kahredici haksızlıklar önemsizleşecekti. Bütünlüğün kutsiyetinden ayrılarak var olmayı başaran ve ancak bu yolla hakikatten azade edilmiş bir benliğe sahip olmak vuslatı büyük bir utanca çevirecekti. Avamın içi ferah etsin diye mitolojik anlatılardan uydurulmuş bir Cennet, Cehennem ve hatta Allah kavramından bahsetmiyordu. Ölümden sonra evrene yayılan her bir saçıntının yeniden birleştirilmek üzere eşit miktarda karıldığı bir harca dönüşeceği ve o harçtan yapılmış kusursuz bir dairenin parçası olacağına inanıyordu. Öyle ki havada uçuşan bir toz zerresi dahi o daireden eksilirse kusursuzluk yitirilecek ama onun bileşenlerinden olan her şey, hakikat adı verilen bu kusursuzluğa duydukları hayranlıktan ötürü de ondan kopamayacağı için bu asla gerçekleşemeyecekti. Pek çokları bu kusursuz daireyi Allah olarak bilmek istese de katiyen öyle değildi. Gölgelerin Meleği onu iki zıt ama iki eşanlamlı kelimeyle anıyordu; hiçlik ve heplik... Allah akıl fikir versin, ne diyelim.
SOLİTUDİNE
Neyle karşılaşacağımı bilmeden yaşıyorum, Benim hayalim gibi olmuyor ötesi. Çokça sıkılıyorum bu gökyüzü altında, Bilmiyorum, bu bilmemek sanki en iyi kaçışım. Gönlüm isterdi yalnız kalmak dünyada, Kimse olmasın yanımda. Nasıl yaşanırdı acaba? Nefsim de olmasa hiddetiyle huzurumda. Bilmem bir günde aşık olmak istiyorum aslında, Hiç olmamışcasına. Gönlüm parçalansa, dağılsa, Toz haline gelse aşık olmayı anlasam. Yalnızlık zor iş, Kendi ruhumun cehenneminde diri diri yanmak gibi. Onca kalabalık içinde yapayalnız sonuçta, Bir insan gibi direnmek dünyaya. Kendi kendime mırıldandığım şarkılarım, Yaşanmıştan vazgeçmiş hayallerim, Kendi kendime kırgınlıklarımla, Yaşıyorum işte. AYKUT BARIŞ ÇELİK
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.