Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Furkan

Furkan
@traurig
DEU
Kocaeli
1998
8 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Durup dururken, müzik, düşler, serseri firar duyuları ve günlük kahrolası bir alay şu bu varken, kalkıp bi de beni çekip çevirmek. Ulan îsa mısın ne?
Reklam
Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni. Bir daha hiçbir cihan bulamaz seni. Tekrar öperim.
Hayatında hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafa daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan benliğini kazandıran, geçmişi ve asıl o geçmişten kalan anılardan başka nedir ki? Geçmiş zaman düzenli vuruşlarıyla belleğinizde sürer gider. Sizin bir adım önünüzde yürür, ana yola açılan sayısız tali yol ve demeçler boyunca. 
Abdurrahim Karakoç Konuşması "Aşk Bir Defa Gelir Amma Pir Gelir"
Aşk göze de hitap eder, gönüle de hitap eder. Bazıları, ilâhi aşka gideceksin derler. Beşeri aşkı tatmadan nereden gideceksin? Hangi köprüden geçeceksin? Beşeri aşkın güzeli güzeldir. Ama duyacaksın o duyguyu. Tabii edep ölçüleri içinde bu. Günümüzde, filan filana âşık oldu, onu terk etti filana âşık oldu, diyorlar. Olmaz, diyorum ben; bir insana iki defa düşmez yıldırım. Aşk da budur. Bir defa düşer, ondan sonrası yok. 
Reklam
Bugün Türkiye'yi bulunduğu bölgede farklı ve güçlü konuma getiren, laik ve demokratik bir ülke olmasıdır. Buna rağmen bazıları ilk günden beri laikliği din karşıtı olarak topluma anlatmaya çalışmış ve TSK'yı da hep din karşıtı olarak göstermeye gayret etmiştir. TSK bugüne kadar hiçbir zaman din karşıtı olmamıştır, sadece anayasanın 24. maddesinde yer aldığı şekilde, "siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfus sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularının yahut dince kutsal sayılan şeylerin istismar edilmesine, kötüye kullanılmasına" karşıdır.
Kendisini kimse anlayamadığından, onun başkalarını anlayabileceğini hiç kimse düşünmüyordu.
İnsan ve Ötesi
Kendini beğenmek insanın özünde, yaradılışında olan bir hastalıktır. İnsan yaratıkların en zavallısı, en cılızıdır; öyleyken en mağruru da odur. Şurada, dünyanın çamuru ve pisli­ği içinde oturduğunu, evrenin en fena, en ölü, en aşağı katında, göklerin kubbesinden en uzakta, üç cinsten yaratıkların en kötü haldekileriyle birlikte, dünya evinin en alt katmana bağlı ve çakılı olduğunu bilir, görür ve yine hayaliyle, aydan yukarılara çıkıp gökleri ayaklarının altına indirmek sevdasıyla yaşar. Aynı hayal gücüyle kendini Tanrı’ya bir görür; kendine Tanrısal özelikler verir; kendini öteki yaratıklar sü­rüsünden ayırıp kenara çeker, arkadaşları, yoldaşı olan varlıklara yukarıdan bakar; her birine uygun gördüğü ölçüde güçler ve yetenekler dağıtır. Biz insanlar öteki yaratıkların ne üstünde ne altındayız. Bilge der ki, göklerin altındaki her şey, aynı kanunun ve aynı kaderin buyruğundadır
undefinedKitabı okudu
Aşkın tanımlaması yok yere gülmek, bir hiçe duygulanmaktır...
Halkın yaşantısını kendi başına bırakmışlardır. Bütün bunları düşünmek hiç kimsenin görevi değilmiş gibi, şöyle gizli bir karar alınmıştır sanki: "Diledikleri gibi yaşasınlar. Iyi bir duruma gelirlerse mutlu olurlar; kötü bir durumda olurlarsa da sabir ve tahammül göstersinler. " Her çağda ve her bölgede halk kitleleri sabır ve tahammül göstermeye mecbur bırakılmıştır. Zorluklara ve yokluklara katlanmak, halkın zorunlu bir görevi gibi kabul edilmiştir. Her zaman her yerde aynı şeyleri söylemişlerdir. "Halk sarhoştur , tembeldir, çalışmak istemez. Kabadir, açgözlüdür, kavgacidir, sözden anlamaz..." Ama hemen ardından da eklerler: "Milletimiz ne kadar büyük olduğunu sabır ve tahammülle göstermiştir. Aç kalır, soğuktan donar, pislik ve yokluk içinde yaşar; ama asla şikayet etmez, bunlara katlanmasını bilir."