Bütün bu sebeplerle Osmanlıların son dönemlerinden itibaren başlayan dile (yani bilmeye, bilgiye ve düşünceye) müdahalelerden, sadeleştirme arayışlarından veya imlâya dair tartışma ve çalışmalardan bağımsız olarak ele alınamayacak Harf Devrimi sıradan bir şekil ve araç değiştirme veya okumayı kolaylaştırma çerçevesinde konuşulup tartışılabilecek
Sayfa 529Kitabı okudu
Günümüz dünyasının 150 ülkesinde, markalarıyla her gün 150 milyonu aşkın kişiye ulaşan Unilever, Hollandalı margarin üreticisi Margarine Unie ile İngiliz sabun üreticisi Lever Brothers'ın 1930'da birleşmesiyle oluştu. Dünyada hızlı tüketim ürünleri pazarının önde gelen firmalarından biri olarak Unilever'in Türkiye'de ilk
Sayfa 62 - Business DergisiKitabı okudu
Reklam
Demokrasi,tam oturmayan elbise...
DEP Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılırken Refah bu partiye hiçbir ilgi östermemişti; daha sonra Refah kapatılırken ve yöneticileri "demokratik" yasalar çıkartıp mahkeme kararını geçersiz kılmak için diğer partilerden destek isterken de kendileri hiçbir ilgi görmediler. Refah, kapatıldıktan sonra daha demokratik bir tavır ta- kınmaya çalıştı, ama daha önce devlet içindeki mafyaya karşı çıkan halkın girişimine destek vermeyerek önemli bir demokratik fırsatı kaçırmıştı. Refah'ın stratejisi siyasal yapıyı değiştirmeye değil, mevcut dev- let aygıtını ele geçirmeye yönelikti. Refah da Fazilet de siyasal hak- Mar konusuna oportünist ve ayrımcı bir şekilde yaklaştılar. Haklar, kendi uyeleri ve destekçileri için isteniyordu, ama karşıt ya da farklı görüştekilere çok görülüyordu. Refah da Fazilet de ne daha katılımcı bir siyaset ne de siyasal özgürlükleri genişletme mücadelesine yara- yacak bir dil oluşturabildiler. Bunun yerine siyasi oyunlarla devlet ik- tidarının kurumlarını ele geçirmeye odaklandılar. İslamiyet ile demokrasi uyumsuz olmayabilir; ama Türkiye'deki İslamcı siyasal parti demokratik bir kültürün gelişmesine katkıda bu- lunmamıştır. Refah Partisi'nin ne ölçüde demokratik olup olmadığı konusunu değerlendirmek için bir din olarak İslam'ın özelliklerinden ziyade, Türkiye'nin siyasal kültüründeki demokratik bilinç yetersizli- ğine bakmak daha doğru olur.
Sayfa 114Kitabı okudu
BİRİNCİ TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’nin yapısı
Bir okul salonunda, okul sıraları üzerinde toplanan bu Meclisin isminin başındaki BÜYÜK tâbiri kucakladığı gayenin azametinden kopub gelen hakikattir: Dünyanın olamaz dediğini gerçekleştirdiği için... Milletvekillerinin biyografilerine bakınız: Çoğu zaman asgarî müşterek bulamazsınız. Kişi aile-toplum olarak çok farklı in­sanlardır, temellerde bile ayrı kutublardadırlar. Ama ayrıntılar dışında vatanın kurtarılması için alınmasına inandıkları ve REİS PAŞA diyerek etrafında toplandıkları adamın varlığında bu ayrılıkları bir tarafa itmişlerdir. O da kopuş noktasında bile gayesinden fedakârlık yapmamış ve meselâ, Meclisin üzerine titrediği yetkilerini, aralıksız otuzyedi saat sürmüş tar­tışmalardan sonra BAŞKUMANDANLIK KANUNU ile nefsinde toplamıştır ve Tekâlif-i Milliye (Ulusal Yükümlülük) adı altında vatandaşın nesi var nesi yoksa yüzde kırkını borç olarak almış, orduyu hazırlamış, düşmanı kahretmiş, ama so­nunda aldıklarını kuruşuna kadar ödemiştir: Hem de zafer­den sonra ödenmek kaydı olan senetle... Çünkü ZAFER’e böylesine inanmıştı. Siz, bunları yapabilecek veya yapabilmiş bir başkasını sadece bizim tarihimizde değil, dünya tarihinde biliyorsanız lütfen söyleyin...
Sayfa 46 - Kazancı KitapKitabı okudu
Şurası çok açık ki Atatürk cehalete düşmandı. Bu yüzden de eğitim onun için ön planda geliyordu. Neticede, Millî Mücadele'nin en zor günlerinde bir Eğitim Kongresi toplayan bir liderdir. Üstelik şartların daha çetin hale gelmesine rağmen bu kongreyi iptal etmemiştir. Az önce müzik talebelerini yurt dışına göndermesinden örnek verdik, devam
Yanlışlarından arınmayı, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamayı hedefleyen ülkeler için, Sabahattin Ali gibi evlatlara sahip olmak kuşkusuz çok önemli ve değerlidir. ÜIkemiz, maalesef, bu medeniyet düzeyini yakalamaya henüz niyetli değil. Sabahattin Ali'nin öldürülmesinin üzerinden geçen bunca süre içinde, Türkiye'yi yönetenler, Sabahattin Ali'ye davranıldığı gibi davranmamayı seçip, üilkemizin rotasını medeniyete doğru çevirebilirlerdi. Çevirmediler! Tersine, istisnasız bütün siyasi iktidarlar, bilafasıla, aynı hatayı sürdürmeyi seçtiler. Bugün de durum farklı değil! Havasından mıdır suyundan mı bilinmez, üzerinde yaşadığımız topraklar, tıpkı yüz otuz iki yıl öncesinde olduğu gibi, Sabahattin Ali'nin döneminde de, bugün de, aklın peşinde koşan evlatlarını yok etmeyi sürdürüyor. Ne yazık!
Sayfa 407 - DESTEK YayınlarıKitabı okudu
Reklam
273 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.